Ekim, avukatlığın meslek örgütü olan Barolar için seçim mevsimidir. Tüm Türkiye’de Baro seçimleri sürmekte, kimi Barolar yeni yönetimlerini seçti, İstanbul Barosu ve başka bazı barolar ise bu hafta sonu seçimlerini yapacak.

İstanbul Barosunun kadim başkanı Av. Mehmet Durakoğlu yeniden aday olmayınca, en hakikisinden, en küstümcüsüne kadar bütün Önceciler (Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Yükseliş Hareketi ve Önce Avukat Grubu) kendisinin yüksek cazibesinden yararlanmak ve “Bize omuz verirse bir 20 yıl da biz otururuz İstanbul Barosunun 5. Katında.” umuduyla kendisini TBB Delegasyonu listelerinin baş köşesine oturttular.

Ne diyelim? Kocasakal yardımcıları olsun!

Bu durum, Öncecilerin “Nöbet sırası bende.” kavgasından başka bir dertleri olmadığını ve aralarındaki ayrışmanın da bundan ibaret olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. O nedenle onlara Nöbetçiler diyeceğim.

Hayırlı nöbetler!

***

Yargı erkinin ve o bağlamda Avukatlık mesleğinin güncel konumu gereğince, Baroların yönetim ve örgütlenme anlayışında köklü değişimlere ihtiyaç bulunmaktadır. İstanbul Barosunun ise, üye sayısı ve hukuk dünyamızdaki konumu gereğince, daha özgün bir yenilenme ve değişime muhtaç olduğu açıktır.

Bu özgün yenilenme ve değişim; “Bombalanıyoruz, kaleyi sağlam tutalım.” şeklinde özetlenebilecek Klasik Önceci anlayışla da olmaz, “Dövülen her avukatın sedyesine el atmak, öldürülen her avukatın tabutuna omuz vermek bizim işimiz.” Neo Önceci anlayışıyla da…

Yenilenme ve değişim, baroyu sağlam bir kale olmaktan çıkarıp, avukatlara açmak ve güçlü baro olmakla, yani avukatı dövmeye ya da öldürmeye kimsenin yeltenememesini sağlamakla olur.

***

Yazımın devamına geçmeden, Av. Mert Er Karagülle’nin listesinden TBB Delege Adayı olduğumu belirtmem gerekiyor. Zira tarafsız bir gözle ahkam kestiğim düşünülsün istemem. Evet bu seçimde tarafım.

Taraf olduğum için söylediklerimi ciddiye almayabilirsiniz. Ancak yine de üzerinde bir düşünün derim.

Bu bağlamda ilk olarak, Öncecilerin tümü bakımından bu Genel Kurulun bir hesap verme genel kurulu olduğunu söylemek gerek. Çünkü hepsinin TBB Delege Listesinin baş kösesinde 23 Ekim günü görevi sona erecek olan İstanbul Barosunun mevcut başkanı Av. Mehmet Durakoğlu yer almaktadır. Yani hepsi de Durakoğlu’nu şimdiden ibra etmiştir. Onun icraatlarından ve yönetiminden memnunlar. Dolayısıyla onlar hesap soran ve değiştirmeye talip olan değil, hesap veren ve statükonun devamını vadeden konumdalar. O nedenle, İstanbul Barosu yönetiminden yakınan hiçbir avukatın Öncecilerden hiçbirine oy vermemesi gerekir. İstanbul Barosu yönetiminden memnun olan avukatların ise hangisine oy vereceklerinin son kertede avukatlar için hiçbir önemi yoktur. Birinin ulusalcı, birinin sağcı, birinin solcu soslarla sunuluyor olması nöbetçinin dış görünüş farkından ibarettir.

Önceciler bakımından “bir 20 yıl daha” hedefi ne denli anlaşılır bir hedefse, Erdoğan’ı yönetebilme olasılığının albenisine kapılan bir dönemin kudretli liberallerinin hali ortadayken, Önceci bir grubu yönetebilme olasılığının albenisine kapılıp, onlardan birine iltihak eden bir grup solcu avukatın, “bir 20 yıl daha” hedefine omuz vermesi o denli anlaşılmazdır. 

Hafta sonu yapılacak genel kurulda seçim yarışına giren, İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu ile Bağımsız Avukatlar Grubu’nu yeterince tanımadığımdan haklarında yorum yapmayacağım. Meslektaşım Av. A. Metin Uraçin’in İstanbul Avukatlar Birliği adıyla yaptığı çıkışın nedenini tam olarak bilmiyorum. Ancak belli ki bir mesajı var.

Avukat Hakları Grubu, seçime giren gruplar arasında kanımca diğerlerine benzemeyen bir oluşum. Yanlış bilmiyorsam dördüncü kez seçimlere giren bu grup, dijital dünyanın olanaklarını iyi kullanarak her seçimde bir öncekinden daha çok oy aldı. Avukatlığa dair tasarımlarının neo-liberal esintiler taşıdığını düşünüyorum. Avukatlığın hukuk bilirkişiliği veya sözleşme hazırlama elemanlığına dönüşmesi durumunda işe yarayacak çözüm önerileri sunmaktalar.

Avukatlığın dönüşümü sorunsalı, orta vadede ele alınıp çözülmesi gereken bir konudur ve artık tartışılmalıdır. 20. Yüzyılın sonlarından başlayan Bilgi Çağı kısa sürede Bilişim Çağına ve sonrasında Dijital Çağa dönüştü. Şimdilerde Web 3.0 Çağı rüzgarı esiyor. Blok Zincirler, Merkezsiz Dijital Topluluklar (Dao) ve Sanal Evrenler (Metaverse) kaçınılmaz olgular olarak çevremizi sarmışken, elbette avukatlığın da yeniye dair söylem ve hazırlıkları olmalıdır.

İşte bu geçiş sürecinde avukatlık için olmazsa olmazlardan biri, mesleğin tarihsel birikimi bakımından sağlam bir donanıma sahip bir kadronun mesleği yeniçağa taşımasıdır. Tarihsel birikim ve kazanımlar korunurken geleceğin dünyasında da var olabilmenin koşulları da sağlanmalıdır.

Av. Mert Er Karagülle ve ekip arkadaşları olarak, 24 Ekim günü İstanbul Barosunu yönetmek üzere göreve geldiğimizde, avukatlığın tarihsel birikiminden yaralanarak mesleğimizi geleceğe hazırlamak için vakit kaybetmeksizin işe koyulacağız. Bu nedenle bu ekip içindeyim.

Kendi aralarında paslaşanları izlemekten bıktıysanız, oylarınızı nöbet değişimine talip olana değil anlayışı değiştirmeye gelene verin.

60 bine yakın Avukatı kucaklayan ve onların çözüme katılımını sağlayan İstanbul Barosunun gücü buna yeter. Güçlü Baro sloganıyla yola çıkan ve oylarınızla göreve getireceğiniz Av. Mert Er Karagülle ve ekip arkadaşları, İstanbul Barosunu yeniden bu güce kavuşturacaktır.

24 Ekimde İstanbul Barosunda buluşmak üzere…

19 Ekim 2022-Çağlayan