Olaylar

Kamuoyunda “cumartesi anneleri” olarak adlandırılan ve yakınlarının zorla kaybedildiğini iddia eden grup, cumartesi günleri Galatasaray Meydanı’nda oturma eyleminde bulunup basın açıklaması yapmaktadır. Yakınları kaybolmasa da insan hakları savunucusu olduğunu ileri süren bazı kişiler de sözü edilen gruba destek vermektedir.

Beyoğlu Kaymakamlığı 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 10. ve 17. maddeleri ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 32. maddesine istinaden 22/9/2018 Cumartesi günü ilçe genelinde izinsiz oturma eylemi, basın açıklaması ve benzeri etkinlikler yapılmasına izin verilmemesine karar vermiştir. Bazı polis amir ve memurları tarafından düzenlenen 22/9/2018 tarihli tutanağa göre aynı gün İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi (Dernek) önünde beklemeye başlayan grup basın açıklaması yapmak istemiştir. Polis, Beyoğlu Kaymakamlığının yasaklama kararından bahsederek yürüyüş ve basın açıklamasına izin verilmeyeceğini gruba söylemiş; grubun toplanıp basın açıklaması yapma hususundaki ısrarı üzerine ses yükseltici cihazlarla grubu ikaz etmiştir. Bedenî kuvvet kullanılarak Dernek içine yönlendirilen grup saat 13.00’te dağılmıştır. Müdahale edilen grubun içinde başvurucular da bulunmaktadır.

İnsan hakları savunucusu olduğunu iddia eden Saime Sebla Arcan Tatlav, polis müdahalesi nedeniyle olay tarihinde Çukurlu Çeşme Sokak’ta görev yapan polis amir ve memurları hakkında işkence, kasten yaralama, tehdit ve görevi kötüye kullanma suçları yönünden soruşturma yürütülmesini talep etmiştir. Başsavcılık konuyla ilgili derhâl bir ceza soruşturması başlatmıştır. Bu soruşturma kapsamında alınan adli rapora göre başvurucu Saime Sebla Arcan Tatlav basit bir tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek ölçüde yaralanmıştır.

Kardeşinin zorla kaybedildiğini öne süren başvurucu Ali Ocak da başvurucu Saime Sebla Arcan Tatlav’ın başsavcılığa sunduğu dilekçenin bir benzerini 8/10/2018 tarihinde başsavcılığa vermiştir. Soruşturma kapsamında alınan adli raporda sol omuzda ağrı ve hassasiyet tarif edilmiştir.

Yapılan incelemeler neticesinde başsavcılık kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucuların bu karara yönelik itirazı, aksi somut delillerle sabit olmadığı sürece kolluk görevlilerince düzenlenen tutanaklara itibar edilmesi gerektiği ve söz konusu tutanaklara göre olayda direnç gösteren başvuruculara karşı zor kullanma yetkisi sınırları içinde müdahalede bulunulduğu belirtilerek (kapatılan) sulh ceza hâkimliğince reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucular; kolluk görevlilerinin güç kullanması neticesinde bazı kişilerin yaralanması ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle kötü muamele yasağının, basın açıklaması yapılmasının mülki amirlikçe yasaklanması ve yapılmak istenen basın açıklamasına söz konusu yasak sebebiyle kolluk görevlilerince müdahale edilmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

AYM’den ‘hak ihlali’ kararı AYM’den ‘hak ihlali’ kararı

Mahkemenin Değerlendirmesi

Başvurucu Ali Ocak Yönünden

Somut olayda başvurucu; orantısız güç kullanılması sonucu yaralandığını, darbedildiğini, nefes almakta güçlük çekmesine rağmen uzun süre süre kalkanlar ile duvar arasına sıkıştırıldığını iddia etmiştir. Buna rağmen başvurucu olay günü, herhangi bir sağlık raporu almamış ve başsavcılığa müracaat etmek için 8/10/2018 tarihine kadar beklemiştir. Başvuruya konu olaydan on altı gün sonra düzenlenen raporda fiziksel bir bulgudan da söz edilmemiştir. Raporda tarif edilen sol omuzda ağrı ile hassasiyetin sebebi ise belli değildir. Başvurucu olaydan sonra kendisinin adli rapor almadığını ancak bazı kişilerin olay günü maruz kaldıkları müdahalenin etkilerine dair adli rapor aldıklarını ileri sürmüştür. Ancak anılan raporların başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığını ispat etmediği açıktır. Barışçıl da olsa bir toplantı veya gösteri yürüyüşüne kollukça güç kullanılarak müdahale edilmesi, toplantı veya gösteri yürüyüşüne katılan ancak kullanılan güce maruz kalmamış kişiler yönünden kötü muamele yasağını otomatik olarak ihlal etmez.  

Bu koşullar altında kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olmaması ve başsavcılığa iddiası ile ilgili daha sağlam dayanaklar sunmaması nedeniyle başvurucunun daha derinlemesine soruşturma yürütülmesi konusunda haklı bir beklentiye giremeyeceği kabul edilmelidir. Zira kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın savunulabilir olmadığı bir durumda soruşturma makamlarına sorumlu bir kişi belirleyip bu kişinin cezalandırılmasını sağlama amacına yönelik bir soruşturma yürütmesi yükümlülüğü yüklenemez.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle başvurucu Ali Ocak yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

Başvurucu Saime Sebla Arcan Tatlav Yönünden

Somut olayda başvurucunun güç kullanımına sebep olacak eylemleri olduğuna dair kolluk tarafından yapılmış bir tespit ve başvuruya konu soruşturma dosyasında herhangi bir delil yoktur. Ayrıca kolluk görevlileri; aralarında başvurucunun da bulunduğu grubu sadece Derneğe yönlendirmiş, Derneğe girmek istemeyen grup üyelerine dağılabilecekleri bir alan açmamıştır. Bunun neticesinde başvurucu, oldukça dar bir sokakta başka şahıslarla birlikte kalkanlar ile duvar arasında sıkışmış ve basit bir tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek ölçüde yaralanmıştır. Zorunlu bir durumda ve orantılı şekilde güç kullanılmadığından başvurucunun maruz kaldığı muamele eziyet olarak nitelendirilmiştir.

Eziyet yasağının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddialara yönelik olarak ise başvurucunun şikâyeti sonrasında başsavcılık ivedilikle bir ceza soruşturması başlatmıştır.  Ancak soruşturmada bazı önemli eksikliklerin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu konuda ilk olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazılan müzekkerenin gereği tam olarak yerine getirilmemesine rağmen başsavcılık yerine getirilmeyen talimatların ifası için hiçbir çaba göstermemiştir. Bu durum sonuç olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünün soruşturma dosyasına yalnızca kolluk görevlilerince çekilen kamera kayıtlarını göndermesine ve kimlikleri tespit edilmediği için başvurucuya karşı zor kullanan kolluk görevlilerinin ifadelerinin alınamamasına yol açmıştır. Ayrıca başvurucunun başsavcılığa sunduğu başvuruya konu olayla ilgili görüntü kayıtlarını içerir haricî bellek başsavcılıkça incelenmemiş ve bilirkişiye incelettirilmemiştir.

Başvurucu hakkında düzenlenen adli raporlara rağmen başsavcılık, başvurucuya karşı zorunlu bir durumda ve orantılı şekilde güç kullanıldığına dair hiçbir açıklama yapmamıştır. Ayrıca başvurucuyu darbettikleri gerekçesiyle kolluk görevlileri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren kanıt ve emare elde edilemediğini belirterek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bununla birlikte kolluk tutanaklarında başvurucunun güç kullanımına sebep olacak eylemler sergilediğine ilişkin hiçbir ibare bulunmamasına rağmen hâkimlik, kolluk görevlilerinin zor kullanma yetkisi sınırları içinde müdahalede bulunduğunu belirtmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Saime Sebla Arcan Tatlav yönünden eziyet yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr/