AYM’den ‘hak ihlali’ kararı AYM’den ‘hak ihlali’ kararı

Olaylar

Başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte üniversite öğrencisidir. 7/3/2012 tarihinde Üniversite yerleşkesi içindeki bir yurtta aynı odada bulunan iki öğrenci arasında karşılıklı darp olayı meydana gelmiştir. Darp olayı, elinde sarı, kırmızı, yeşil renklerden oluşan bir tespih çeken E.A.nın diğer öğrenci H.T.nin “O hangi takımın renkleri?” şeklindeki sorusuna “Kürdistan bayrağının renkleri.” şeklinde cevap vermesi üzerine başlamıştır. Aynı gün saat 22.45 sıralarında E.A.ya destek amacıyla yaklaşık 200 kişilik bir grup üniversitesi yerleşkesi içindeki yurdun önünde toplanmış  ve karşı slogan atan 30 kişilik öğrenci grubuna taşlı saldırı girişiminde bulunmuştur.

Bu olaydan sonra, terör örgütünü destekleyen yayınlar yapan bir haber ajansı öğrencilerin üniversitede bir araya gelmesi için çağrıda bulunmuş ve başvurucunun da aralarında yer aldığı yaklaşık 250 kişi 8/3/2012 tarihinde üniversite yerleşkesinde toplanarak terör örgütü lehine sloganlar atmış, bozkurt işareti yapan bir kişiye fiziki saldırıları polis tarafından engellenmiştir. Başvurucu hakkında bahse konu toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılarak terör örgütü elebaşını öven sloganlar attığı ve grubu yönlendirdiği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.

20/3/2012, 19/4/2012, 29/4/2012 tarihlerinde üniversite yerleşkesinde bir grup tarafından müzik, marş ve halay eşliğinde sloganlar atılmış; on üç askerin şehit olduğu Dağlıca Karakolu baskınının anlatıldığı ve terör örgütü tarafından klip hâline getirilen içinde “PKK saflarında direnişe davet var” ifadelerinin de yer aldığı "Oramar (Dağlıca)" isimli marş söylenmiştir. Başvurucu hakkında bahse konu toplantıda grupla birlikte halay çekerek grubu yönlendirdiği gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştır.

Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianameye istinaden yargılamayı yürüten (kapatılan) Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi 28/1/2013 tarihinde başvurucunun terör örgütünün propagandasını yapma suçundan ayrı ayrı dört kez 1 yıl 8 ay, terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan ise 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmetmiştir. Kararın başvurucu tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay, terör örgütünün propagandasını yapma suçundan verilen mahkûmiyetlerin onanmasına karar vermiş, terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu bakımından hükmü bozmuştur.

İddialar

Başvurucu, katıldığı bazı toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde marş eşliğinde halay çekmesi ve sloganlar atması nedeniyle terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

A. 8/3/2012 Tarihli Eylem Bakımından

Terör örgütleri ve destekçileri, görüşlerinin toplum içinde yayılmasını ve fikirlerinin kökleşmesini hedefler ve bu amacın gerçekleşmesine yönelik her türlü vasıtaya başvurabilir. Terörün veya terör örgütlerinin propagandasının da söz konusu vasıtalardan biri olduğunda kuşku yoktur. Terör, başta ifade özgürlüğü olmak üzere demokratik toplumun tüm değerlerine düşmandır. Bu nedenle terörizmi, terörü ve şiddeti meşrulaştıran, öven ya da bunlara teşvik eden sözler ifade özgürlüğü kapsamında görülemez.

Somut olay, başvuruya konu gösterinin ve şiddet olaylarının yaşandığı bağlam, başvurucunun attığı sloganların nesnel anlamı, yaşanan ve önüne geçilen şiddet eylemleri bir bütün olarak ele alınmalıdır. Başvuruya konu sloganların atıldığı toplantıdan bir gün önce terör örgütünün bir sembolünü taşıyan öğrenci ile karşıt görüşlü başka bir öğrencinin tartışması kavgaya dönüşmüş, diğer öğrenciler arasında yayılan kavga haberi nedeniyle kısa süre içinde ayrılıkçı eğilimleri olan grup ile başka bir grup karşı karşıya gelmiştir. Gruplar arası çatışma, polisin araya girmesi ve geniş güvenlik önlemleri alması ile önlenmiştir. Bahsi geçen olaylardan bir gün sonra terör örgütünü destekleyen yayınlar yapan bir haber ajansının çağrısı üzerine başvurucunun da aralarında yer aldığı yaklaşık 250 kişi bir araya gelmiştir.

Geniş güvenlik önlemleri altında yapılan toplantıda terör örgütü elebaşının lehinde sloganlar ile dışa vurulan düşünce açıklamasının zamansal açıdan şiddet tehlikesine neden olduğu değerlendirilmiştir. Somut olayın koşullarında terör örgütünün veya elebaşının benimsendiğini gösteren övgü dolu sözlerin terör suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açtığı ve başkalarını terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Söz konusu koşullar dikkate alındığında mahkûmiyete konu ifade ulusal güvenlik ve kamu düzeni üzerinde bir etkiye sahiptir.

Sonuç olarak başvurucunun cezalandırılmasına sebep olan ifadeleriyle yarattığı tehlike, bir soyut tehlike olarak görülmemiş; somut olayın şartlarında Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi'nin açıklayıcı raporunda ifade edilen terör eylemlerini ve bu eylemlerin faillerini öven mesajlardan olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

Başvurucunun 8/3/2012 tarihli eylemi nedeniyle mahkûmiyetinin derece mahkemelerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payı da gözetildiğinde zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği ve orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

B. 20/3/2012, 19/4/2012 ve 29/4/2012 Tarihli Eylemler Bakımından

İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir.

Derece mahkemesi başvurucuyu terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırmıştır. Mahkeme, somut olayda ismi geçen Oramar (Dağlıca) isimli marşın on üç askerin şehit olduğu Dağlıca Karakolu baskınını anlattığına, terör örgütü tarafından klip hâline getirildiğine ve marş içinde "PKK saflarında direnişe davet var" şeklinde bir bölüm olduğuna vurgu yapmıştır. Derece mahkemeleri başvurucunun söz konusu toplantılarda bulunduğu grubu yönlendirdiğini de kabul etmiştir. Başvurucunun katıldığı birden çok toplantıda terör örgütünün yüceltilmesine, çatışmalara doğrudan katılan güvenlik gücü mensuplarına karşı nefret aşılanmasına ve güvenlik güçlerine karşı şiddete başvurmayı cesaretlendirdiği kabul edilmiştir.

Sonuç olarak başvurucunun terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterdiğine, övdüğüne ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik ettiğine kanaat getirilmiştir.

Başvurucunun 20/3/2012, 19/4/2012 ve 29/4/2012 tarihli eylemleri nedeniyle mahkûmiyetinin -derece mahkemelerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payı da gözetildiğinde- zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği ve orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr/