Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu Türk ceza kanununun 98. maddesinde yer almaktadır:

(1) Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Bu suç maddesinde korunan hukuki değer kişilerin hayatı, vücut dokunulmazlığı ve bağlantılı olarak malvarlığı veya cinsel dokunulmazlıklarıdır. Kendini idare edemeyecek durumda olan kişiler sağlık bakımından kendini koruyamadığı gibi malvarlıklarını veya cinsel dokunulmazlıklarını da koruyamayabilirler. Suçu tipiklik ve hukuka aykırılık olarak iki ana başlıkta ele aldığımızda tipikliğin maddi unsurlarından başlarsak; bu suçtaki fiil; yardım veya bildirim yükümlülüğünün ihlal edilmesidir. Dolayısıyla bu suçtaki fiil hem seçimlik hareketli hem de saf ihmali bir suçtur. Yani icrai hareketle işlenemez. Kanun koyucu seçimlik hareketi tercih etmiş ve suçun oluşması için belirli bir hareket belirtmemiştir. Burada yardım etmeme ve bildirmeme fiilleri ikisi de ayrı ayrı müstakil olarak suçun oluşmasına neden olacaktır. Suçun oluşabilmesi için ayrıca mağdur kişinin de kendisini idare edemeyecek durumda olması gerekmektedir. Yardım veya bildirim yükümlülüğü hal ve koşulların elverdiği ölçüde yapılabilir. Kişilerden onları da zora sokacak veya tehlikeye atacak şekilde hareket etmelerini beklemek yanlış olacaktır. Örneğin; boğulan birini gören yüzme bilmeyen bir kişiden, suya girip boğulan kişiyi kurtarmasını beklemek doğru değildir. Fakat burada aynı kişi, hal ve koşulların elverdiği ölçüde yetkili makamlara durumu bildirmesi gerekmektedir.

Dikkat edilmesi gereken bir başka husus; yardım edilecek kişiye edilecek yardımın onu “Kendini idare edecek duruma getirecek” şekilde yapılmasıdır. Eğer ki yardımla edilerek kişi bu duruma gelemiyorsa bu defa bildirim yükümlülüğü devreye girecektir. Burada yardım fiili asli olup bildirim fiili ise tali durumdadır. Eğer ki yardım edilmek istenen kişi yardımı reddediyorsa yardım yükümlülüğü doğmasa da bildirim yükümlülüğü doğmaktadır. Bazı durumlarda hem yardım hem de bildirim yükümlülükleri zorunlu hale gelmektedir. Örneğin; trafik kazası sonucu araç altında kalmış biri çıkartıldığı takdirde hemen ardından bildirimde bulunulmalıdır. (Yardım etmek kazazede sağlığı için riskli olacaksa yardım edilmemeli direkt olarak bildirimde bulunulmalıdır) Mağdur kişi kendi iradesiyle de yardım edilmesi gereken duruma gelmiş olabilir. Örneğin; aşırı derecede alkol veya uyuşturucu almış bir kişi; bu duruma kendi rızasıyla geldiği için kişilerin yardım veya bildirim yükümlülükleri ortadan kalkmayacaktır.

Maddenin gerekçesi şu şekildedir:

“Madde metninde, yardım veya bildirim yükümlülüğü­nün yerine getirilmemesi, suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun konusu, yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimse olabilir. Suçun faili ise, her­kes olabilir.

Belirtilen durumlarda bulunan bir kimseye karşı yardım yükümlülü­ğünün yerine getirilmemesi hâlinde, bu suç oluşacaktır. Ancak, belirtilen durumlarda bulunan kişilere gerekli müdahalenin yapılabilmesine yönelik olarak bir teşkilatlanmanın olduğu yerlerde, kişilerin yardım için girişimde bulunmaması suç oluşturmayacaktır. Ancak, ilgili makamların bu durumdan haberdar olmaması hâlinde, kişilerin durumu derhâl ilgili makamlara bil­dirme yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi de bu madde kapsamında suç olarak tanımlanmıştır.

Maddenin ikinci fıkrasında, netice sebebiyle ağırlaşmış suç hâline ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir.”

Gerekçede de belirtildiği üzere; olayın yaşandığı yerde eğer ortada yardıma ilişkin bir teşkilatlanma varsa, kişilerin o durumda yardım etmemesi veya bildirimde bulunmaması suç oluşturmaz. Örneğin; olay yerinde polis veya sağlık görevlilerinin olması durumunda yardım veya bildirim yükümlülüğü sorumlulukları ortadan kalkmış olacaktır. Bildirim yükümlülüğü durumlarında bildirimin nereye yapılacağı hususunda soru işaretleri olabilir. Öncelikle bildirim; olayın konusuna göre değişebileceği gibi genellikle; polis, jandarma, cankurtaran, hastaneler gibi yerler olmak üzere durumun hal ve koşullarına göre yapılmalıdır. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu tehlike suçudur. Yani mağdurun zarara uğraması durumu aranmayacaktır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise neticesi sebebiyle ağırlaşmış hal belirtilmiştir. Yardım ve bildirim yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi sonucu mağdurun ölmesi durumunda fail bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaktır. Fakat kişi mağduru gördüğünde mağdur zaten ölmüşse bu durumda yardım yükümlülüğü ortadan kalkmış olacak ve suç oluşmayacaktır. Veya şahıs yardım etse bile kişinin öleceği kesin olarak verilerle ispatlanabiliyorsa kişinin 98-2 ‘deki sorumluluğuna gidilemeyecektir. Bu takdirde en azından TCK 278. maddedeki suçu bildirmeme sorumluluğu gündeme gelebilecektir.

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun failinde özel bir nitelik aranmamıştır. Fail herkes olabilir. Hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen veya bildirimde bulunmayan her kişi bu suçun faili olabilecektir. Fakat neticeyi önleme anlamında hukuki yükümlülüğü olan kimse bu suçun faili olmayacaktır. Çünkü onlar TCK 83. maddedeki kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçundan sorumlu olabileceklerdir. Failin mağduru taksirle yaralaması sonucunda neticeyi önleme noktasında yükümlülüğü vardır. Diğer bir ihtimal ise; failin mağduru bilerek (kasten) yaralaması ve onu öylece bırakması durumudur. Bu halde kişi hayatını kaybettiğinde failin öldürme kastı varsa kasten öldürmeden sorumlu olacaktır. Fakat sadece yaralama kastı varsa bu durumda da neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan sorumlu olacaktır.

Mağdurun kendisini idare edemeyecek durumda bulunma halleri kanunda; yaşlılık, hastalık, yaralanma veya başka benzeri nedenler olarak belirlenmiştir. Yaş bakımından her somut olaya ilişkin ayrı değerlendirme yapılmalıdır. Hastalık halinin de aynı şekilde kişinin kendisini idare edemeyecek hale getirmiş olması gerekmektedir. Kişide bulunan fiili engeller bu suça vücut vermez. Örneğin; şahsın görme engelli olması durumunda veya yürüme zorluğu çekmesi durumunda yardım edilmemesi suç teşkil etmez. Fakat doğrudan bir tehlike ile karşı karşıya olması durumunda suç yine oluşabilir. Suçun konusu; yaşı, hastalığı veya herhangi bir sebeple kendisini idare edemeyecek haldeki kişinin vücududur. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu kasten işlenebilir. (Manevi unsur) Burada önemli olan kişinin durumun farkında olup olmamasıdır. Bilindiği üzere bir suçun taksirli hali ancak kanunda öngörüldüğü takdirde cezalandırılabilir. Bu suçta taksirli hal öngörülmemiştir.

Suçun hukuka aykırılık unsuruna gelirsek; bu suçta hukuka uygunluk durumları da olabileceğinden bu hallerde suç yine oluşmayacaktır. Örneğin; yaralı kişinin yanında onu silahla tehdit eden kişilerin olması durumunda, kişi yaralının yanına giderek ona yardım edemeyecektir. Fakat her ne kadar yardım yükümlülüğü olmasa da koşulların elverdiği ölçüde yukarıdaki örnek için bildirim yükümlülüğü sorumluluğu doğabilecektir.

Suçun özel görünüş şekillerine gelirsek; bu suç saf ihmali suç olduğundan dolayı fiil gerçekleştiğinde suç tamamlanacağı için teşebbüs halinden söz edilemeyecektir. Doktrinde her ne kadar ihmali suçlara teşebbüs olabileceğini savunan yazarlar olsa da baskın görüş ve uygulama teşebbüs olamayacağı şeklindedir. Bu suç iştirak halde de işlenebilir. Örneğin; iki arkadaş gezerken yardıma ihtiyacı olan birini gördüklerinde ikisinin de yardım ve bildirim yükümlülükleri doğmuş olacağından ikisi de fail olarak değerlendirilecektir. Ya da biri yardım etmek isterken diğeri onu ikna edip yardım etmekten vazgeçirirse suça azmettirmiş olacak fakat kendisinin de yükümlülüğü olduğundan ve failliğin şerikliğe asliliği gereğince şerik değil fail olarak nitelendirilecektir. Bir başka durumsa; kişinin birkaç defa yardıma muhtaç birinin önünden geçerek ona yardım etmemesi durumunda suç mütemadilik arz edeceğinden bir tane suç oluşacaktır. Olay yerinde birden fazla yardım edilmesi gerekli kişi varsa bu halde de birden fazla kişiye tek bir fiille aynı suç işlenmiş olduğundan dolayı zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Fail bu durumda tek bir suç hükmüyle sorumlu olacak ama cezası arttıralarak uygulanacaktır. Fakat fail bu kişileri ayrı ayrı yerlerde ve zamanlarda görmüş fakat yardım etmemişse veya bildirimde bulunmamışsa bu halde kişi sayısı kadar suç oluşacaktır.

Bu suç, terk suçuyla karıştırılabilmektedir. Terk suçu TCK 97. maddesinde düzenlenmiştir:

(1) Yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi haline terk eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Terk dolayısıyla mağdur bir hastalığa yakalanmış, yaralanmış veya ölmüşse, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre cezaya hükmolunur.

Terk suçunda özel bir yükümlülük hali vardır. Failin bu suçta mağduru özel olarak korumak ve gözetme sorumluluğu varken bunu yapmayıp mağduru kendi haline terk etmesi durumu olduğundan terk suçu yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçundan farklıdır. Fakat böyle bir yükümlülük yokken tesadüfen mağdurla karşılaşılması durumunda ise; yardım etme ve bildirimde bulunma yükümlülükleri yerine getirilmezse, yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu oluşacaktır.

Yardım veya bildirimin yerine getirilmemesi suçu resen soruşturulmakta olup şikayet aranmamaktadır. Zamanaşımı ise suçun işlenmesi ile başlar. (Yardım edilmediği veya bildirimin yapılmadığı an) Mütemadi mahiyet arz eden durumlarda temadi kesildiği anda zamanaşımı da işlemeye başlayacaktır. Her somut olayda bunların ayrı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu suçtan dolayı yapılacak yargılama için görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir.

AVUKAT ÜMİT ALTAY

İSTANBUL