HSYK üyeleri iktidar partisi tarafından seçilip Adalet Bakanlığı’nın “Bakan sözünden çıkamayacak” bürokratları oraya doldurulur doldurulmaz iktidar partisinin isteğine göre hakimlere, savcılara her türlü hak verilmeye veya her türlü hak alınmaya başlandı. Ki elbette bunun olacağı önceden belliydi.



O zaman görmeyen ya da görmemek için üç maymunları oynayanlar şimdi görüyorlar. Daha ‘değiştirilen ve tümüyle taraflı hale getirilen’ Anayasa Mahkemesi’nin neler yapacağını, denetlemesi gereken TBMM adımları karşısında nasıl susacağını, Yargıtay ve Danıştay’ın da nasıl ‘denetleyemez’ hale getirileceğini görmediler, Allah’ın izniyle onu da görecekler.



BÜYÜKANIT’A SORUŞTURMA NEDENİ



Geçenlerde (15 Nisan) Star gazetesinde “HSYK Şemdinli Savcısı’na 5 yıl sonra itibarını iade etti” başlıklı yazıyı okurken bir cümle dikkatimi çekti. Ki biliyorsunuz HSYK aynı sırada; bir cemaatin yasa dışı eylemlerini soruştururken başına gelmedik kalmayan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner’i ‘organize suç örgütü üyesi’ göstermek için elinden geleni yapmış olan Erzurum Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın da yetkilerini iade etti.



Her neyse dikkat çeken cümle şu; “Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya da zanlılara ‘Tanırım iyi çocuktur’ diyen Yaşar Büyükanıt’a ‘yargıyı etkileme’den soruşturma başlatmıştı”. Beni Yaşar Büyükanıt’a soruşturma kısmı hiç ilgilendirmiyor, zira hem ‘yargıyı etkilemeye çalışan’ herkesin (ama ayırıp kayırma yok, herkes) soruşturulmayı hak ettiğine inanırım, hem de Büyükanıt’ın esas “27 Nisan muhtırası” nedeniyle soruşturulması gerektiğine çok inanıyorum. Ama orada da “GİZLİLİK” var nedense, dokunulmaz.. Nedense??



ZAHİD AKMAN DA İYİ ÇOCUKTU



Şimdi burada “Tanırım iyi çocuktur” diyen Büyükanıt’a soruşturma açılmışsa Deniz Feneri davasında sanık durumunda olan, Alman mahkemesinin “asıl fail” olduğunu açıkladığı Zahid Akman için aynı anlamda sözler söyleyenler, kefil olanlar neden suç işlemiş sayılmadı?



Birçok örnek var; PKK’nın Tokat saldırısında olay soruşturulurken “Bunu PKK yapmadı, başka örgütler yaptı” diyenler, YGS skandalı soruşturulurken “Ben tatmin oldum” diyenler.. Anayasa Mahkemesi’ndeki davalarda bile yüksek mahkemeye “sonuç böyle çıkarsa demokrasi zarar görür vs” benzeri uyarılarda bulunanlar.. Gazetecilerle ilgili soruşturma devam ederken onları Avrupa’nın önünde bile “terörist hatta bombacı terörist” ilan edenler, “darbe hazırlığı iddiası” ile ilgili soruşturma 4 yıldır devam ederken ve henüz sonuç çıkmamışken devamlı “Darbe olacaktı, biz önledik” diyenler, bunu dünyaya da ilan edenler.. Davaların tüm detaylarını, hem de kendi yorumlarıyla, hakaretleriyle manşetten veren medya kesimi.. Onlar yargıyı etkilemiyor mu? Bu yargı sadece bazılarından mı etkilenir?

Kimine somut “dokunulmazlık”, kimine gizli “dokunulmazlık” nedeniyle dokunmazsanız o hukuka saygı kalmaz, hukuk devleti ancak lafta kalır. Türkiye’nin getirildiği nokta da bu maalesef!



*****



Bu açıklama ‘şık’ mı?



Adalet Bakanlığı Ahmet Şık’ın duruşmaya gönderilmemesi ile ilgili açıklama yapmış. Cezaevlerindeki tutuklu sayılarından başlayıp araç sayılarına varan bir açıklama.. “Yetmez ama” yersen..



Dünyanın gözü üstünde olan, Avrupa Konseyi genel kurullarında Türkiye Başbakanı’na sorular sorulan bir davada, herkesin “kitaptan dolayı mı, bombadan dolayı mı (!) suçlandığını” öğrenmek için sabırsızlıkla beklediği tutuklu duruşmaya getirilmiyorsa bunun böyle çocukça bir açıklaması olamaz. Aracın yoksa duruşma yapmazsın değil mi?

Ama YGS’de milyonlarca genci aldatacak, kazanmayı bileğinin gücüyle hak edenlerin önüne utanmadan “hak etmeyenleri” geçirecek skandal şifre olayına bile “pardon sehven” denilebilen ve ÖSYM Başkanı’nın istifası bile hâlâ istenmeyen ülkede artık soru sormak mümkün müdür?



*****



Bu polisler hesap vermeli!



Peker Açıkalın bu ülkenin değerli bir tiyatro sanatçısıdır ve şu anda polislerin itip kakması yüzünden yoğun bakımda.. Durumu düzelse bile eski sağlığına kavuşabileceği çok şüpheli.. Türkiye’de mahkemelerin güvenilmez hale gelmesiyle, hakim ve savcıların sorumsuz kararlarıyla en ciddi suçlarda hatta ‘kasıtlı-planlı cinayette’ bile ‘hafifletici neden’ bulunduğu takdirde işin içinden sıvışmanın mümkün olduğu artık biliniyor.



POLİS VATANDAŞA DOKUNAMAZ



Bu nedenle her suçlunun yaptığı gibi Açıkalın’ın kalbinin durmasına neden olan polislerin de önce “Asıl mağdur biziz” benzeri sözler söylediği görüldü. Aradan birkaç gün geçtikten sonra, o arada ne olduysa, kendisine neler söylendiyse (zaten ülkedeki genel hava da malum) okul müdürünün aşırı şekilde ‘polisleri koruyan ve neredeyse Peker Açıkalın’ı suçlu çıkaran’ açıklaması duyuldu. O açıklamada polislerin sanatçıyı “neredeyse okşar gibi” elleriyle ittikleri anlatılıyor. Böyle bile olsa polisin bir vatandaşa “eliyle dokunma” hakkı yoktur. Ben yıllar önce polis şiddetiyle karşılaşmış, hem de çok basit bir nedenle çıkardıkları tartışmada omuzundan iteklenerek bayağı darbe almış biri olarak bunu kesinlikle söyleyebilirim.



Gerçeği ancak, umarız Peker Açıkalın iyileşip konuşunca öğreneceğiz ama.. Sadece tekrarlayıp durmakla hukuk devleti olunmadığına göre bu arada ‘gerçek bir hukuk devletinde bu durumda ne yapılacağı’na Batı’daki örneklerden baksınlar ve adaletin uygulanacağını topluma göstersinler. Maalesef hiç sanmıyorum ama bu yapılmalıdır.

-