Sırayla sonsuzluğa gittiler:

Önce büyük yazar Güngör Dilmen

Ardından büyük yönetmen Metin Erksan

Şimdi de büyük oyuncu: Müşfik Kenter!

***

Bir ülke, sanatçıları ve edebiyatçıları üzerinde yükselir

Çirkin politikacılar onları sevmez

Çünkü onların yaratıcılıklarından rahatsız olur.

Güzel politikacılar onları sever

Çünkü onlarla bütünleşir, onlarla övünür!

***

Bir sahne sanatları yapıtının izleyiciyle buluşması, pek çok insanın yaratıcılığına, alın terine, çalışmasına bağlıdır

Bir bölümünü izleyici tanımaz, bilmez bile.

En şanslı olanlar yazarlardır:

Eserleri, kendileri bu dünyadan göçüp gittikten sonra yaşamlarını sürdürür

Sonra yönetmenler gelir, özellikle de film gibi kalıcı ürün veren yönetmenler

Tiyatro yönetmenleri daha şanssızdır:

Sahneye koydukları yapıt kaydedilmemişse, sadece izleyenlerin zihinlerinde ve eleştirmenlerin satırlarında yaşar.

En şanssız olanlar ise oyuncular, özellikle de tiyatro oyuncularıdır.

Aktrislerin ve aktörlerin yaratıcılıkları, büyük oyunculukları, oyun sahneden kalkınca, özellikle kayıt olanaklarının bulunmadığı zamanlarda, sadece izleyenlerin belleklerinde ve eleştirmenlerin yazılarında kalır.

Ama bu şanssızlık onların efsaneleşmesini engellemez

Toplumsal bellek onları unutmaz.

Bu açıdan Müşfik Kenter şanslıdır:

Sadece bir oyuncu olarak değil, aynen ablası Yıldız Kenter gibi, bir hoca olarak da belleklere kazınmıştır

Az da olsa kaydedilmiş yapıtları topluma mal olmuştur

Ayrıca oyunları dışında, filmleri, televizyon dizileri ve seslendirmeleri vardır.

Hemen şöyle bir envanter düşünüldüğünde, elliden fazla oyun, yirmi kadar film, on beş kadar televizyon dizisi, on kadar seslendirme akla geliyor.

Bir an önce bir Müşfik Kenter arşivi oluşturulmalı ve henüz anılar tazeyken, bu arşiv zenginleştirilmelidir!

***

Onu galiba ilk kez Ankarada, Çöl Faresinde seyretmiştim

Beckett oynayan (ve elbette yüzüne gözüne bulaştıran) çaylak bir genç olarak ne büyük bir heyecan duyduğumu anımsıyorum.

Son kez de İstanbulda Bir Garip Orhan Velide izledim

Hep aynı heyecan, hep aynı zevk!

***

Cumhuriyet Türkiyesinin sanata ve tiyatroya verdiği önemin ne kadar yerinde bir karar olduğunu somutlaştıran bir oyuncuydu.

Büyük sanatçı Yıldız Kenterle birlikte iki kardeş, üstün yetenekleriyle, olağanüstü performanslarıyla sadece zihinlerimizde değil, kalplerimizde de taht kurdular!

***

Ardından pek çok şey söylendi, pek çok yazı, yorum yayımlandı.

Hepsi onun değerli bir yönünü, ilginç anıları dile getiriyordu

Örneğin büyük kültür adamı Ülkü Tamer, 18 Ağustos tarihinde Cumhuriyette, Bir devi daha uğurladık. Karşılaştığınızda o gülüşüyle yüreğinizdeki bütün bulutları dağıtan dostudediği, Tiyatronun Büyülü Işığıydı başlıklı yazısında şu yargısını belirtiyordu:

Kimlerden, kimlerden seyrettim Hamleti

Laurence Olivierden, Maurice Evansdan Kenneth Branagha kadar

Abartmadan söylüyorum, hiçbiri Müşfikin eline su dökemezdi.

***

Kenterler ölmez, sadece biz ölümlülerin arasından tarihin parlak sayfalarına göç eder!

21 Ağustos 2012 - Cumhuriyet