Bu arada Uludere’de meydana gelen trafik kazası da hepimizi derin bir üzüntüye sevketmiştir.

Bu eylemlerde kaybettiğimiz yurttaşlarımıza ve askerlerimize Allahtan rahmet dilerken, yaralılara da acil şifalar temenni ediyoruz.

Ülkemizde, son birkaç ay içinde yaşanan terör olgusunun, yakın geçmişte yaşananlardan farklı boyutlarda cereyan etmekte olduğuna dikkat çekmek ihtiyacını duyuyoruz. Ortadoğu’da yaşanan ve giderek yangına dönüşen çatışmaların, Türkiye’deki terörün stratejisini ciddi biçimde etkilediğini gözlemlemek gerekmektedir. Aynı gelişmeler, ülkemizdeki terörün coğrafyasını da genişletmiştir.

Böyle evrelerde terörün temel amacının kavranması ve yaratmak istediği potansiyelin doğru analiz edilmesi, yaşamsal bir önem taşımaktadır. Terörün değişen stratejisi itibariyle, halk nezdinde oluşturacağı “infial” ile doğrudan bir iç savaşı amaçladığı ve toplumsal birliğe yöneldiği unutulmamalıdır. “Kent ayaklanmaları” yaratmak amacıyla, toplum kesimlerinin ayrıştırılması ve ayrışan kesimlerin “etnik rakip” konumuna sürüklenmesi, dikkat çektiğimiz temel erektir. Toplumsal bilincimizle, bu tuzağa düşmemeye özen göstermeliyiz.

Toplumsal birliğimizin korunmasına yönelik çabaların böyle ortamlarda özellikle öne çıkarılması ve teröre karşı güçbirliğinin toplumun tüm kesimlerince yüksek sesle dile getirilmesi, teröre vurulacak en kararlı darbe niteliği taşıyacaktır. İstanbul Barosu olarak, doğrudan bütünlüğümüzü hedef alan teröre karşı, -hiçbir ayrım gözetmeksizin- halkın ve onun örgütlü güçleri olan meslek birlikleri, sendikalar ve demokratik kitle örgütlerinin harekete geçmesi gerektiğine işaret etmek gerekliliği duyuyoruz. Bu çabaya destek vermeye ve önde olmaya hazır olduğumuzu kamuoyuna duyurmayı, ülkemize karşı olan borcumuzun gereği sayıyoruz.

Terör hiçbir sorunun çözümü değildir ve olamayacaktır.