Önceki akşam bir arkadaşıma yemeğe davetliydim.. Masada çocukları ile onların arkadaşı gençler var ve biz Güneydoğu’daki olaylardan, kentlere yayılan saldırılardan söz ederken onlar da aralarında konuşuyorlar, bir yandan duyuyorum.. Bir üniversite öğrencisi (erkek) şöyle dedi; “Benim askerliğim geldiğinde eğer Türkiye hala bu durumdaysa kesin bir çare düşünürüm. Ya yurt dışına giderim veya bedelli yapmaya çalışır parasını öderim”.. Kız arkadaşının cevabı da ondan farksızdı; “Valla ben de çocuğum olsa göndermem” dedi, “Şu şehit cenazelerine bak, Güneydoğu’ya gönderilen geri gelmemek üzere gidiyor gibi, o aile buna nasıl dayansın? Ben dayanamam çocuğumu da kesinlikle göndermek istemem”..

Konuşmaya dışarıdan sızma gereği duyarak onlara döndüm ve ‘iyi de sen gitme, o göndermesin, vatanı kim koruyacak çocuklar?’ dedim. Dedim de onların ne diyeceğini de tahmin ediyordum için için.. Nitekim tahminim aynen çıktı, önce erkek atıldı; “Herhalde sınır karakollarının durumunu biliyorsunuz Ruhat Hanım, büyük kısmı gayet ilkel vaziyette duruyor, bir saldırı durumunda o karakoldaki askerler kaderine terk edilmiş durumda.. Diyelim ki karakolda 20 asker var, PKK 40 teröristle gelse işleri çok kolay değil mi? Kaldı ki icabında 200 tanesi bile sınırı ağır silahlarla geçiyor ve kimse durdurmuyor. Siz ‘o karakollardaki askerlerin gözünü uyku tutuyor mu’ diye hiç düşündünüz mü? Ben niye gitmek isteyeyim bu şartlarda canımı sokakta mı buldum, yoksa aptal mıyım”..

(O karakollardaki askerleri devamlı olarak düşünüyorum ve defalarca yazdım, karakolların durumunu da, ‘TSK son teknolojiye sahip ise, karakolların çevresini önceden izleyebiliyorsa bu saldırıların nasıl amacına ulaştığını’ da, ABD’nin ‘önceden istihbarat sözü vermesine rağmen tutmadığını’ da yazdım, TV’de sordum, tartıştım ama gençler herkese öfkeli..)

‘BEDELLİ’NİN YAPTIĞI..

Kız olanı atıldı; “üstelik kimsenin de umurunda değil, herkes tatilini, eğlencesini bile bozmuyor, sahiller tıka basa dolu.. Sanki her gün o askerler şehit olmuyor gibi hayat aynen devam ediyor. Bir de üstelik hep yoksul ailelerin çocukları, siz hiç gördünüz mü zengin çocuklarına bir şey olduğunu? Onlar kendi çocuklarını garantiye alıyorlar. Çoğu bedelliyle kurtuldu askerlikten, parası olmayana yazık değil mi? Ben de borç almam gerekse bile göndermem doğrusu.. Ya herkes yapsın veya benim çocuğum da yapmasın”..

‘Nasıl da dikkatle izliyor ve her detayı düşünüyorlar’ diye geçti aklımdan ve ne yazık ki çok da haklı olduklarını düşündüm ama yine de; “Üzülmez olur mu toplum, elbette herkes çok üzgün ama bedelli konusunda ve karakolların durumu konusunda haklısınız, ben de Türkiye’nin bu durumunda bedelliye kesinlikle karşıydım ve karakolların tümü şimdiye kadar hızla yapılmış olmalıydı, bunun mazereti filan olmaz” diye devam edecek oldum.

TV’DE EĞLENCE

Bu kez üç beş genç birlikte konuşmaya başladılar, biri susuyor diğeri başlıyordu; “Üzüntüyü ne gösteriyor acaba? Vatandaşı ve askeri korumakla görevli olanlar şehit cenazelerinde açıklama yapıyor, “terör mutlaka bitecek” filan diyor, biz bu laflarla büyüdük hep aynı hikaye.. Ama sonra unutup devam ediyorlar, giden gittiğiyle kalıyor. Şehitler ölmez diyorlar ama ölen de ölüyor işte, geri gelen var mı? En basit örnek TV’lere bakın. 10-15 şehit verildiği gün TV’lerde eğlence programları, komedi film ve dizileri devam ediyor, onu bile kesmiyorlar. Neymiş ‘terör kazanmış gibi olmasın’mış, iyi de bu kadarı olmaz ki. Milletvekillerinin veya zengin ahbaplarının çocukları Şemdinli’de, Şırnak’ta olsaydı bu kadar rahat olabilecekler miydi? O ailelerin sesi çıkmıyor diye kimse karakol filan düşünmüyor, hani terör bitecekti, analar ağlamayacaktı?”..

BIRAKILAN BOMBACI

Aralarından biri “bu gün haberlerde elinde bomba patlayan bir teröristin yakalandığı ve serbest bırakıldığı söylendi. Daha önce de yakalanıp yine bırakılmış, neden bırakıyorlar gidip başkalarını bombalasın diye mi? Ayrıca cezaevinde o kadar insan suç işlemiş bile olmadığı halde hapis tutulurken böyle adalet mi olur” dedi.. Diğeri “evet, ben de gördüm, 15 yaşındaymış” diye devam etti, “Ama 15 yaşında da olsa mutlaka cezalanmalı, yoksa onu ne durduracak” ..

Bu kez kızlardan biri “ilköğretim çağındaki küçücük kızları başlık parası için evlendirenlere de ceza verilmiyor, o zaman yetişkin sayılıyor da bomba atınca neden ‘yaşı müsait değil, çocuk’ deniyor, hakikaten acaip bir memleket oldu burası” dedi ki benim daha fazlasını dinleyecek halim kalmadı. Zaten beynimi kemiren düşünceleri bir kez de onlardan ve streslerini, öfkelerini görerek dinlemek dayanılmaz geldi, masadan fırlayarak balkona çıktım.

CİDDİ İHMAL VE HAKSIZLIKLAR

Bunları sizinle paylaşmak istememin nedeni artık kimsede kalıplaşmış laflara, bugüne kadar kulağa-göze inandırıcı gelen, insanların “nasılsa bitecek” diye beklemesini sağlayan siyasi konuşma ve davranışlara tahammül kalmadığını, artık inanmadıklarını anlatmak.. Bu gençlerin vurguladığı her nokta doğru ve ortada ciddi haksızlıklar ve ihmaller var.

Yapılan haksızlık ve yanlışlar arasında “terörle mücadelede başarılı olmuş” askerlerin hala, terörün savaşa çevrilmeye çalışıldığı ortamda bile gençlerin de söylediği gibi “sebebini bilmeden” hapis cezası çektirilmesi önemli yer tutuyor. Dev çelişkilerle daha nereye varacağız bakalım!

*****


Cenazede gözyaşı!

Kadın ve Aile Bakanı Fatma Şahin ile Emine Erdoğan Gaziantep saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze töreninde bebek ve çocukların tabutlarını görünce birbirlerine sarılarak ağladılar. Bakan Şahin kısa süre önce annesini de kaybettiği için zaten fazlasıyla duyarlı halde olmalı ama zaten öyle olmasa da bir bebeğin hayatını bu şekilde kaybetmesine hiç kimsenin, hele de kadınların, annelerin yüreği asla dayanamaz.

Ama.. Buna rağmen bir “ama” var ve şimdi yine birilerinin “bu gayet insanca bir davranış” diyeceklerini bilmeme rağmen var.. Nedenini söyleyeyim; bunca şehit cenazesi kalktı, o şehitlerin teneke evlerde oturan ve yavrularını gözü gibi büyütmüş anaları, yırtık pabuçlu yoksul babaları bile “ağlayıp o terör örgütünü sevindirmeyeceğiz, zafiyet göstermeyeceğiz” diyerek gözyaşını içine akıttı.

Evet “bebek farklı” diyebilirsiniz ama ne olursa olsun “sıradan vatandaşların tepkisi ile bir devlet bakanının ve başbakan eşinin tepkisi” aynı olmamalıdır. “Her şeyden önce vatandaşlarının canını korumakla görevli” devleti temsil edenlerin bu şekilde zafiyet görüntüsü vermeleri terör örgütü ve “arkasındakiler”i fazlasıyla mutlu eder ve amaçlarına ulaştırır, cesaretlerini arttırır. TBMM’nin toplanmasına bile bu nedenle; terör telaşlandırdı, hedefine ulaştı dedirtmemek için karşı çıkmıyor mu Hükümet?

O bebeklere, çocuklara, gençlere hepimizin içi yanıyor, Allah ailelerine sabır versin, sebep olanları da hak ettikleri gibi cezalandırsın İnşallah, ama ağlamakla ilgili durum da böyle maalesef! Şehit analarının davranışını, sabrını hatırlayarak dikkat etmeliler.