Erzurum'da karısının kendisini aldattığını öğrenen koca, boşanma  davası açtı. Eşinin sadakatsiz davranışları nedeniyle kusurlu olduğunu iddia eden  koca, 2 çocuğunun velayetinin de kendisine verilmesini istedi.

Davaya bakan Erzurum 2. Aile Mahkemesi, kadının kusurlu davranışı  nedeniyle çiftin boşanmasına hükmetti. Yerel Mahkeme, "annenin evli olduğu halde  eşine karşı sadakate aykırı davranışlar sergilediği, bu şekildeki yaşam tarzı ve  davranışları ile çocukların anne ile kalmalarının bedeni, fikri ve ahlaki  gelişmeleri bakımından ciddi risk teşkil edeceği" gerekçesiyle ortak çocukların  velayetlerini babaya verdi.

Yerel mahkeme kararı, velayet düzenlemesi yönünden davalı kadın  tarafından temyiz edildi.

Dosyayı görüşen Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını  bozdu.

Dairenin gerekçesinde, 12 ve 9 yaşındaki çocuklar anneleri ile kalmak  istediklerini beyan ettikleri halde mahkemece, "annenin evli olduğu halde eşine  karşı sadakate aykırı davranışlar sergilediği, bu şekildeki yaşam tarzı ve  davranışları ile çocukların anne ile kalmalarının bedeni, fikri ve ahlaki  gelişmeleri bakımından ciddi risk teşkil edeceği" gerekçesiyle ortak çocukların  velayetlerinin davalı babaya verilmesine hükmedildiği hatırlatıldı.

Yargıtay'dan önemli 'vekalet ücreti' kararı Yargıtay'dan önemli 'vekalet ücreti' kararı

GÖZ ÖNÜNDE TUTULMASI GEREKEN TEMEL İLKE 

Velayet düzenlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel  ilkenin, "çocuğun üstün yararı" olduğu vurgulanan gerekçede, "Çocuğun üstün  yararını belirlerken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal  gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları,  boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları,  çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Velayet  düzenlemesinde, çocukla anne ve baba yararının çatışması halinde çocuğun yararına  üstünlük tanınması gereklidir." tespitleri yapıldı.

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE ATIF

Gerekçede, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile Çocuk  Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin, "idrak çağındaki  çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine  gereken önemin verilmesini" öngördüğüne işaret edildi.

Ancak çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin  aksine karar verilmesinin mümkün olabileceği belirtilen gerekçede, velayet  konusunun, çocukları ilgilendiren konuların en başında geldiği aktarıldı.

Dava sırasında görüşlerine başvurulan çocukların duruşmada anne ile  yaşamak istediklerini beyan ettikleri anlatılan gerekçede, sosyal inceleme  raporlarına göre annenin kendi ailesi ile yaşadığı, düzenli gelir getiren bir  işte çalıştığı, velayet görevini yerine getirebilecek sosyal ve ekonomik şartlara  sahip olduğu kaydedildi.

 Babanın ise kendi ailesi ile altlı-üstlü oturduğu, mahkemenin tedbiren  velayet düzenlemesi sonrasında çocukların fiilen büyükbaba ve babaanne ile  yaşadıkları, evde çocukların odasının bulunmadığı ve anneyi özlediklerini   belirttiklerinin rapor edildiği anlatıldı.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, annenin çocuklara yönelik  olumsuz bir tutum ve davranışının bulunmadığı, velayet görevini yerine  getirebileceği, görüşlerini açıklama olgunluğuna erişen çocukların da anneyle  yaşamak istediğinin anlaşıldığı kaydedildi.

Gerekçede, "Bu duruma göre, ortak çocukların velayetlerinin anneye  bırakılmasına karar vermek gerekirken, annenin boşanmaya sebep olan kusurlu  davranışı dikkate alınarak hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir."  denildi.