T.C

YARGITAY 20.HUKUK DAİRESİ

 

E: 2015/2499

K: 2015/3654

T: 05.05.2015

 

Tapu Sicilinin Tutulmasından Kaynaklı Tazminat

Tazminatın Başlangıç Tarihi ve Hesaplanma Usulü

 

ÖZETİ: Dava konusu taşınmazın uygulama imar planı içinde olması, belediye hizmetlerinden yararlanması nedeniyle arsa niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığından, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önceki yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için taraflara olanak tanınması, gerekli görülürse re'sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yetersiz bilirkişi ek raporuyla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, hükmün BOZULMASI gerekmiştir.

Taraflar arasındaki tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 14.05.2015 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 14.04.2015 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı Hazine vekili ile davacı vekili geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;

Davacı vekili 06.03.2009 havale tarihli dava dilekçesinde, A... Köyü 146 ada 5 parsel sayılı 44321 m2 yüzölçümlü taşınmazın 1/6 hissesini tapu siciline güvenerek önceki malikten satın aldığı, davalı Hazinenin taşlık, kayalık yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacağı İddiası ile Asliye Hukuk Mahkemesinde 1995/1272 E sayılı açtığı tapu iptali ve tescil istekli davanın, 21.09.2000 gün 2000/517 K sayı ile kısmen kabul edilerek 15627 m2 bölümünün iptal edildiğini ileri sürerek, iptal edilen tapu kaydının payına isabet eden bölüm yönünden uğradığı zararın tazminine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, kadastro tespitinde kişiler adına yapılan tescilin yolsuz olduğu gerekçesi ile davanın reddine ilişkin verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur.

Dairece 07.12.2011 gün 2011/9834 - 12370 sayılı karar ile özetle "... olayda davalı Tapu Sicil Müdürlüğünün dolayısıyla Hazinenin Türk Medeni Kanununun 1007. (Medeni Kanunun 917) maddesinden kaynaklanan sorumluğunun dikkate alınması zorunlu olduğundan, çekişmeli taşınmazın değerinin belirlenmesinin önem taşıdığı, ancak yapılan soruşturma ve değerlendirmenin hüküm vermeye yeterli olduğunun söylenemeyeceği, davanın konusu olan bir taşınmazın değeri belirlenirken; cins ve nev'i, yüzölçümü, değeri etkileyebilecek tüm nitelik ve unsurlar, varsa imar durumu vergi beyanı, resmi kurumlarca yapılmış değer takdirleri, arazilerde taşınmaz malın mevki ve koşullarına göre olduğu gibi kullanılması durumunda getirebileceği net gelir; arsa ise emsal satışlara göre olması gereken satış değeri, taşınmazda yapı var ise, resmi birim fiyatları, maliyet hesapları ve yıpranma payı ile bedelin saptanmasında etkili olacak diğer objektif ölçülerin gözönüne alınmasında zorunluluk bulunduğu, bunun sonucu olarak, arsa niteliğindeki taşınmazın emsalinin üstün ve eksik yönleri belirlenip karşılaştırma yapılarak zeminine; resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payının düşülerek üzerindeki muhdesat durumuna göre değerinin saptanması; taşınmazın tarım arazisi olması halinde net gelir üzerinden bilimsel yollarla değerinin belirlenmesi; her iki halde de yıpranma payının varsa değer kaybının düşülmesi, emsalin zorunluluk olmadıkça yakın ve benzer bölge ve yüzölçümlü olması, bu konuda taraflara emsal gösterme olanağının tanınması; bu yönden mahkemece de re'sen araştırma yapılması, bilirkişi kurullarının açıklanan hususları irdelemeye, saptamaya ve değerlendirmeye yetkin, sıfat ve yeteneğe sahip uzman bilirkişilerden oluşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi..." gereğine değinilerek bozulmuştur.

Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından esas alınan değerlendirme tarihine, davalı Hazine vekili tarafından ise esasa ilişkin temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.

1- Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;

Davacı vekili, Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davası açtığı, davacı adına tescilli bulunan A... Köyü 146 ada 5 parsel sayılı taşınmazın, taşlık ve kayalık olduğu, imar ve ihya çalışması yapılmadığından asliye hukuk mahkemesinin 21.09.2000 gün 1995/1272 - 517 sayılı kararı ile iptaline karar verildiği ve kararın 28.04.2008 tarihinde kesinleştiği, TMK'nın 705/2. maddesi uyarınca kesinleşme tarihi itibariyle mülkiyetin kazanıldığı ve davacının zararı oluştuğundan, mahkemenin kabulünde olduğu gibi zararın oluştuğu tarih itibariyle tazminatın hesaplanması doğru olduğundan, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Hazine vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

Mahkemece, bozma kararına uyulmasına rağmen gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; hükmüne uyulan bozma kararında, taşınmazın arsa niteliğinde mi yoksa tarım arazisi niteliğinde mi olduğunun belirlenmesi, arsa niteliğinde ise taşınmazın emsalinin üstün ve eksik yönleri belirlenip karşılaştırma yapılarak zeminine; resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payının düşülerek üzerindeki muhdesat durumuna göre değerinin saptanması; taşınmazın tarım arazisi niteliğinde olması halinde ise net gelir üzerinden bilimsel yollarla değerinin belirlenmesi; her iki halde de yıpranma payının varsa değer kaybının düşülmesi, emsalin zorunluluk olmadıkça yakın ve benzer bölge ve yüzölçümlü olması gereklerine değinildiği halde, proje üretilmek suretiyle değerin hesaplandığı 02.05.2014 tarihli bilirkişi ek raporu dayanak alınarak hüküm kurulması doğru değildir.

Bu nedenle, dava konusu taşınmazın uygulama imar planı içinde olması, belediye hizmetlerinden yararlanması nedeniyle arsa niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığından, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önceki yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için taraflara olanak tanınması, gerekli görülürse re'sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yetersiz bilirkişi ek raporuyla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının (REDDİNE),

2) İkinci bentde açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Hazineye verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK'nın 388/4. (HMK m. 297/ç) ve HUMK'nın 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde iadesine 05.05.2015 günü oybirliği ile, karar verildi.