Başlıktaki fikrin babası olarak, iddiamızın sonuna kadar arkasındayız. TBB, bir savunma adli tıp akademisi kurmalıdır.[1] Çünkü, avukatların hem ceza ve hem de hukuk davalarında yaşadıkları çok önemli bir sıkıntı “taraf bilirkişi” olarak da adlandırılan “uzman”dan rapor al(a)bilmektir. Peki, “uzman” kimdir? Raporu ne işe yarar? Örneğin Tunceli Pülümür’deki ya da  Artvin Şavşat daki veya Kırşehir Mucur’daki avukatın böylesi bir uzmanı bulma ve bu raporu yazdırabilme imkanı var mıdır? Bu kısa yazı yukarıdaki sorular üzerine akıl hammallığı yapmak amacını taşımaktadır.

TBB Savunma Adli Tıp Kurumu Kurulmalıdır

TBB, Elindeki Büyük Maddi İmkanları Barolara “Sosyal Tesis” ve “Makam Arabası” Siyasi Peşkeşi Çekmek Yerine En Dünyanın En Modern Adli Tıp Kurumunu Kurmakta Kullanabilir. Ama avukatlık ve savunma Bunların Ne Umrunda? Varsa Yoksa, Makam ve İkbal Kavgası! Varsa Yoksa Kahpe Bizans Entrikaları! Varsa Yoksa İftira, Tezvirat ve Kamu Gücünün Suistimali Temelli Baro Siyaseti…

Hem CMK ve hem de HMK, avukatların,  yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabileceğini öngörmüştür (CMK m. 67/son; HMK m. 293/1, 2, 3).  Çoğu kere uzman raporu alınabilmesi, pek çok davada avukat ya da şüpheli/sanık veya taraflar için hayati nitelik taşıyabilmektedir.

Bu çerçevede devletin/hükümetin emrinde vazife gören “Adli Tıp Kurumu”,

Skandal Yaratmak Devlete ve Siyasi İktidara Bağlı Adli Tıp Kurumlarının Bir Geleneği Haline Gelmiştir!

İncelemeden, Araştırmadan, Tarafsızlığı Bir Yana Atarak  Gayr-i Bilimsel Usuller ile Yazılan Raporlar ile Skandal Yaratmak Devlete, Derin Devlete ve Siyasi İktidara Bağlı Adli Tıp Kurumlarının ve kolluğa bağlı Kriminal Dairelerin Adeta Bir Geleneği Haline Gelmiştir!

Emniyet Kriminal Polis Laboratuarları”,  “Jandarma Kriminal Daire Laboratuarları”nın objektifliğine ve yaptıkları işin kalitesine kimse güvenmek zorunda değildir. Eğer güvenmek zorunda olsaydık, hakim ve avukata da ihtiyaç olmazdı. Sadece savcının iddiası yeterli olurdu.

Bu yüzden “silahların eşitliği ilkesi”ni gerçekleştirmek için, “devlet”ten ve “her türlü otorite”den bağımsız bilimsel esaslar ile çalışan bir enstitüye ihtiyaç vardır. Biz, böylesi bir mekanizmanının sadece ve sadece avukatların şemsiye örgütü olan TBB’nin hamiliğinde kurulabileceği kanaatindeyiz. Ancak burada altını çizmemiz gereken önemli husus, kurulacak bu savunma adli tıp enstitüsünün bizatihi TBB’den de bağımsız olması gerekliliğidir. Ancak “otonom” bir idari yapı, kendinden beklenen tarafsız ve nitelikli bilimsel çalışmaları ortaya koyabilir ve hakikatın ortaya çıkarılmasında kovuşturma ve soruşturma organlarına yol gösterebilir.

Pul Paraları, Üyelik Aidatları TBB'yi Sanki Bİr Para Ağacı Haline Getirmiştir. Kavgamız Zaten Ağacın Meyvelerini TBB' Yönetimine Yakın Kişilere Yedirmek Yerine ParalarınTğm Avukatların Menfaati İçin Kullanılmasıdır.

Pul Paraları, Üyelik Aidatları TBB’yi Sanki Bir Para Ağacı Haline Getirmiştir. Kavgamız Zaten Ağacın Meyvelerini TBB Yönetimine Yakın Dalkavuklara Yedirmek Yerine Paraların Tüm Avukatların Menfaati İçin Kullanılmasıdır.

TBB’de para çok. Üstüne üstlük bir de Ankara Ayaş’ta rahmetli Özok’un satın almış olduğu kocaman bir arazi de var.   Bu paraların ve arazinin mesleğin faydasına kullanılması şart. Bu para ve arazi ile  dünya çapında bir tesis Ankara’da kurulabilir. Bu tesis kurulur kurulmaz da bir kaç sene içerisinde masraflarını çıkarır. Nasıl mı?

Efenim, bu enstitü kurulduktan sonra her baroda irtibat büroları açılabilir. CMK veya HMK gereği uzmandan bilimsel mütalaa almak isteyen avukatlar her işlem için öngörülen maktu ücreti yatırır. Böylece avukatlar iddia makamının veya  mahkemenin bilirkişine karşı kullabilecekleri koç gibi bir usuli silaha sahip olmuş olurlar.

En basit işlemden yani imza incelemesinden başlayarak; şüphelinin/sanığın/mağdurun sperm, kan vs testi; merminin balistik incelemesi; her türlü moleküler, genetik ve tıbbi incelemeler ücret karşılığı yapılabilir. TBB bu işten zarar etmez; kar eder. Avukatlar da uzman raporunu nereden bulacağım diye kara kara düşünmekten kurtulur.

Hantal devlet yapımızın ve bürokrasinin içerisinde Adli Tıp veya Emniyet ve Jandarma

Kriminal Dairelerin nasıl bir emir komuta-zinciri içerisinde çalıştığı bellidir. Yani bu kurumların çalışanların devlet memuru

Kolluğu Milletvekili Çocuklarının Uşağı Olarak Kabul Eden, Emir Komuta Zinciri İçerisinde Çalışan Siyasi İktidarlara Bağlı Çalışan Devlete Ait Kriminal Dairelerden Bilimsel ve Objektif Raporlar Çıkması Beklenemez

Kolluğu Milletvekili Çocuklarının Uşağı Olarak Kabul Eden, Emir Komuta Zinciri İçerisinde Çalışan Siyasi İktidarlara Bağlı Çalışan Devlete Ait Kriminal Dairelerden Bilimsel ve Objektif Raporlar Çıkması Beklenemez

yani devlete/iktidara göbeklerinden bağlı kişilerdir. Bu yüzden bunlardan farklı ve bağımsız bir şekilde çalışan bilimsel bir kurula ihtiyaç vardır. Böylesi marka haline gelecek bir enstitüden alınacak raporu hiç bir savcı veya yargıç gözardı edemez. Eğer ederse AİHM’nin taraf bilirkişisinin aynen mahkemenin ya da iddia makamının bilirkişi olduğuna dair kararları kanun yolları incelemesinde ve AİHM’de ortaya konur.[2] Kalite, kalitesizliği kovar. Böylesi bir savunma adli tıp esnstitüsünün kurulması rekabet yaratır. Devlet kurumları daha doğru ve düzgün bir şekilde çalışmaya başlar.

TBB ve Barolar günlük siyasi ihtirasların gerçekleştirikmesi için mücadele etmek yerine, somut ve elle tutulur projeler üzerinde yoğunlaşmalı;  özellikle TBB 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun kendisine yüklediği vazifeyi yerine getirmeli ve  bir savunma adli tıp akademisi kurarak kanunların avukatlara tanıdığı hakların gerçekleşmesine ve yüklediği görevlerin tam ve şerefli bir şekilde yerine getirilmesine çalışmalıdır (Av. K. m. 110/f. 2, f. 3,  f. 11).

OKUYUCUYA BU HUSUSTA BİR BİLGİLENDİRME ARASI

Kıymetli Meslektaşım,

Savunma akademisinin kurulması için evvelki sene TBB’ye dilekçe verdim. Dilekçeme yasak savmak kabilinden ve gerekçesiz bir cevap verdiler. Dilekçenin içeriğini açıklamak için adam adama markaj yapmaya gittiğimde, süper eğitimli/şahane yabancı dil bilen/mukayeseli hukukun kitabını tersten yazmış bir kısım hanım ve erkek TBB Divan Büyüklerimiz, az gelişmiş ülkelerin makam sahiplerinde var olan snob bir tarzda, kendilerinin her şey düşündüğünü, başkalarının yani TBB Yöneticisi olmayan fani avukatların fikir üretmesine ihtiyaç olmadığını mealen yüzüme söylediler.   Eh, bu cevaba binaen, bana düşen Allah’ın verdiği nefesi boşa harcamayıp, içimden fesuphanallah çekerek, uygun zamanda bu yazıyı kaleme almaktı.

BİR KISIM TBB LORD ve DÜŞESLERİNE SESLENİŞİM!

Pek Sayın TBB Büyükleri!

Az Gelişmiş Ülkeler Sınıfından Sayılan Ülkemiz Kendisini Tanrı Zanneden Koltuk Sahipleri İle Hınca Hınç Doludur!

Az Gelişmiş Ülkeler Sınıfından Sayılan Ülkemiz Kendisini Tanrı Zanneden Koltuk Sahipleri İle Hınca Hınç Doludur!

TBB Yönetim Kurulu’nda üye olmak bir “nitelik” değildir. Keza bir nitelik olmadığı gibi; herhangi bir  makama seçilmek kişiyi daha bilgili, bilge veya  hikmetli yapmaz.  Bu tip postlara seçilmek için de böylesi güzel vasıflara sahip olmak gerektiğine dair uygulamada veya kuramda hiç bir örnek bilmiyorum.  Benim bildiğim, Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerde, genel siyasetin veya baro siyasetinin biryerlere gelmek ile ilgili kuralları dengeleri korumak, az konuşmak, eleştirmemek, öne çıkmamak, itaat  ve biat etmek ile ilgilidir (bkz. Karışma, Görüşme, Konuşma ne demektir?). Bu yüzden, gözlemlerime göre nitelikli insanlar mümkün olduğunca siyasetten uzak durmaya çalışırlar. Aksi durumun ispat edebilmenizi, ya da TBB Yönetim Kurulu üyesi olarak 90bin avukattan bir yönetici olarak nitelik farkınızı ortaya koyabilip, beni utandırabilmenizi dilerim. Ama asla unutmayın ki mahkeme kadıya mülk değildir. Haliyle, TBB makamları da size mülk değildir. Bizim ait olduğumuz anlayışa göre makamlar güç alınacak değil; güç verilecek yerlerdir. Bu geleneğe göre bir ömür boyu “çırak” ruhunu taşımayı ve kimseyi kendinden küçük görmeden herkesten birşeyler öğrenmeye çalışmak şereftir. Sizlerin de o membaın suyundan az da olsa tadabilmiş şu satırların naçizane yazarı gibi, Ahiliğin vatanı Anadolu Erenlerinden gün gelip  feyz alabilmenizi umarım.

SON SÖZ YERİNE:

Eğer, Savunma Adli Tıp Akademisi’ni TBB kurmazsa, görülecek ki özel sektör kuracaktır. Çünkü, tam işlevsel bir serbest piyasa ekonomisinde özel sektör keriz değildir. Kar amaçlı ve hesaplanmış riskler alır. Bu işin ucunda da hem para/kazanç ve hem prestij vardır. Neticedeki meşru “kar”ı gören herhangi bir vakıf üniversitesi bu işe gözü kapalı bir biçimde soyunur. Namuslu/helal paranın da dibine vurur!

Savunma Adli Tıp Akademisi, Avukatlığa Hem Saygınlık ve Hem de Finansman Sağlayacak Bir Projedir. Silahların Denkliğini Sağlama Hususunda En Ufak Bir Çabası Olmayan Şu Anki TBB Yönetimi Tarih ve Meslektaşlar Önünde Kusurludur!

Savunma Adli Tıp Akademisi, Avukatlığa Hem Saygınlık ve Hem de Finansman Sağlayacak Bir Projedir. Silahların Denkliğini Sağlama Hususunda En Ufak Bir Çabası Olmayan Şu Anki TBB Yönetimi Tarih ve Meslektaşlar Önünde Kusurludur!

Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın! Bir savunma adli tıp kurumu kurulması için hiçbir kanun değişikliğine gerek yoktur. CMK m. 67 /son ve HMK m. 293 zaten böylesi bir enstitünün kurulmasının yolunu açmaktadır. TBB’nin hiç bir finansal sıkıntısı da yoktur. Baro Başkanlarına “makam arabası” pardon “hizmet aracı” dağıtan, taşra barolarına yüzbinlerce liralar dökerek sırr-ı lüzumu bizce malum olan (bkz. “siyasi yatırım” ne demektir?Φ)  ”sosyal tesisler” açan, geçmiş dönem Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyelerinin bir kısmının “baldızlarını/eşlerini” (bkz. bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu ne demektir?) ve de siyaseten gerekli pek çok tanışı işçi olarak bünyesinde istihdam eden TBB’de savunma akademisini kurmak için eksik olan tek şey bu husustaki irade eksikliğidir ya da bu enstitünün gerekliliğini anlayamayacak kadar avukatlıktan uzaklaşmış olmaktır.

TBB Savunma Adli Tıp Akademisi’ni kuracak olan yönetim, istikbale kalıcı ve ölmez bir eser bırakarak tarihe adını altın harfler ile yazacaktır. Zaman şahittir ki hem dünyaya ve hem de bu ülkeye çok makam sahipleri geldi. Nitekim hepsi de sonbahar rüzgarının önünde uçuşan kuru yapraklar gibi dağılıp/unutulup gittiler.  Makamda iken güzel, kalıcı ve meşru işler yapan kişilerin adları  ise, tarihin saygı ile anılan kişilerinin arasına altın harfler ile yazıldı. Gün geldiğinde böylesi kişiler tarafından yönetilme hayalimizi de suyun akışına bırakalım. Zira, gerçek hüküm verici sadece ve sadece zamandır.

Umarız bu yazımız okundukça, meslektaşlarımızda bu enstitünün açılması için olumlu bir kanaat oluştururuz ve bu kanaat ile bir kamuoyu baskısı oluşturup TBB ve Baroların büyük makamlarında oturan meslektaşlarımıza “kul” değil de “birey” olmanın, “meydan okumanın“, “bilgi“nin ve “hakikat“ın gücünü gösterebiliriz.

Dileriz öyle olur!

 
Ut vitam agimus, in aeternum resonat!  / What we do in LIFE, echoes in ETERNITY! / Bu hayatta yaptıklarımız, sonsuzlukta yansımasını bulur!  

            S. Sinan KOCAOĞLU

           Yrd. Doç. Dr. iur.

          Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi

        Ceza ve Ceza Muhakemesi

        Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi

 

Kaynak :  http://www.sinankocaoglu.com