Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, darbelerin önlenmesinde en etkili unsurun siyaset olduğunu belirterek, ''Siyasetçileri, siyasetçiler değiştirsin ama tarihe baktığımızda siyasetçilerin bizden yardım istediği olmuştur'' dedi. 

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül darbeleri, 12 Mart muhtırası ve 28 Şubat süreciyle ilgili olarak, eski Genelkurmay Başkanı Özkök'ü dinledi. 

Bir ülkede demokrasi geliştikçe müdahale ortamının kalmayacağını ifade eden Özkök, Türkiye'de halkın siyasetçiye güvenini kaybetmesi halinde ordudan bir şeyler beklediğini söyledi. 

Özkök, Türkiye'de ''gladyo'' tipi bir yapılanma olmadığını, Özel Harp Dairesi bulunduğunu anlatarak, bunun da ''gladyo''ya karşılık gelmediğini vurguladı. Darbelerle ''gladyo'' arasında bir ilişki görmediğini belirten Hilmi Özkök, Özel Harp Dairesi'nin soğuk savaş döneminde bir ülkenin işgal edilmesi halinde oradaki halkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi çete savaşları için organize etme görevi olduğunu söyledi. 

Özkök, 12 Eylül darbesi için şartların olgunlaşmasının beklenmesini, silahlı kuvvetler için zamanlamanın başarıda çok önemli olmasına bağladı. Olayların ve ölümlerin bir günde sona ermesiyle ilgili görüşü de sorulan Özkök, ''İhtilal olduktan sonra halkın devlete güveni geldi. Olayların bıçak gibi kesilmesinin nedeni bence bu'' dedi. 

''Ordunun devletin idaresinde olma hevesi taşımadığını'' ifade eden Özkök, 12 Eylül'den sonra sadece Kenan Evren'in Cumhurbaşkanı olduğunu, diğer askerlerin idarede yer almadığını anımsattı. 

Anadolu'da halkın mutsuz olması ya da bir beklentisinin bulunması halinde ''ya Allah'tan ya aşiretten ya başbakandan ya da askerden'' bir şeyler beklediğini dile getiren Özkök, ''Darbelerin önlenmesinde en etkili unsur siyasettir'' diye konuştu. 

27 Mayıs darbesini doğru bulmadığının altını çizen Özkök, 12 Mart 1971 muhtırasıyla ilgili olarak da ''Şantaj yaparak, 'şöyle yapmazsan böyle yaparım' demek çok ağır. Zorlayarak bunu yapmak doğru değil'' dedi. 

Hilmi Özkök, demokrat kişiliğinin ve davranışının yasalardan kaynaklandığını belirterek, görevini kanunlar ve nizamlara göre yaptığını, yeminine sadık kaldığını söyledi. Özkök, 'Şu parti, bu parti ayırmam. Kim gelse, görevimi yeminime sadık kalarak yapardım'' diye konuştu. Hilmi Özkök, ordu içindeki birçok generalin de kendisi gibi olduğuna inandığını dile getirdi. 

Komisyon Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş ve bazı üyelerin, 12 Eylül darbesini haklı bulduğu izlenimi edindiğini belirtmesi üzerine Özkök, hiçbir darbeyi savunmadığını ifade ederek, ''Sonrasında iyiye mi gitti, kötüye mi gitti, ona bakmak lazım'' dedi. 

Özkök, ''Siyasetçileri, siyasetçiler değiştirsin ama tarihe baktığımızda siyasetçilerin bizden yardım istediği olmuştur'' diye konuştu. 

12 Eylül darbesinde dış güçlerin rolü olduğu değerlendirmeleri hatırlatılan Özkök, bunun söz konusu olabileceğini ancak spesifik olarak herhangi bir ülkenin darbenin arkasında olduğunu söyleyemeyeceğini bildirdi. 

Wikileaks belgelerinde iddia edilen ve 1 Mart 2003 tarihindeki Irak tezkeresi için devreye girip girmediği sorulan Özkök, ''Ben politikacı değil, bürokratım. ABD ile münasebet neyse, devlet politikasına göre hareket ederim. O dönem MGK da dahil çeşitli toplantılar yaptık. Tezkerenin geçmesi ve geçmemesi halinde neler olabileceğini değerlendirdik. Ne basına konuşarak hükümete baskı yaptım ne de ABD'lilerle görüştüm'' diye konuştu. 

Türk askerinin başına Kuzey Irak'ta çuval geçirilmesinden dolayı büyük acı duyduklarını da anlatan Özkök, ''Kriz yönetimi olarak bazı ifadeler kullanıldı ama ilişkilerde büyük hasar meydana getirmedik'' dedi. 

Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin kaldığı sürece darbe tehlikesi olup olmadığına dair görüşü de sorulan Özkök, 35. madde olmasa TSK'nın yurt içindeki olaylarda kullanılamayacağını savundu. Özkök, ''TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi, bence dışarıdan önemsendiği kadar büyük bir madde değil'' değerlendirmesinde bulundu. 

Özkök, CHP ve MHP'li komisyon üyelerinin ''Balyoz Planı'' ve ''Ergenekon'' davalarıyla ilgili sorularını, yargılama devam ettiği için genel çerçeve dışında cevaplamak istemedi. Komisyon Başkanı Baş da, Özkök'e bu konuda yöneltilecek soruların yargı yetkisinin yerine geçme riski oluşturacağından titizlik gösterilmesini istedi. 

Bu konuda mahkemeye tanık olarak ifade verdiğini anlatan Özkök, yine de yöneltilen sorular üzerine, ''Balyoz Planı'' diye bir darbe hazırlığını duymadığını, bu konuda düzenlenen seminerde ''ileri giden'' ifadelerin kullanıldığını duyması üzerine konuyu, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman'a incelemesi için ilettiğini söyledi. 

Özkök, bir soru üzerine, Yalman'ın daha sonra kendisine konuyla ilgili cevap vermediğini ifade etti. 

Hilmi Özkök, Genelkurmay Başkanlığı görevinden sonra Cumhurbaşkanlığı teklifi alıp almadığı sorusunu da ''Asla. Ne ima ne teklif aldım'' diye yanıtladı. 

Gazeteci Mehmet Ali Birand, 28 Şubat döneminde medya patronlarının yazı işlerine hiçbir zaman ''askeri destekleyeceksiniz'' diye talimat vermediğini belirterek, ''Gerek de yoktu. Biz hazırdık zaten'' dedi. 

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu'nun dinlediği Birand, darbe dönemlerini inceleyerek, belgeseller yaptığını söyledi. 

Darbelerde Soğuk Savaş döneminin etkisi olduğunu ifade eden Birand, ''Darbelerin anası 12 Eylül'dür'' dedi. Birand, 12 Eylül darbesinin Türkiye'nin modelini değiştirdiğini, ülkenin nasıl yönetileceğinin en ince yasalara kadar girdiğini belirtti. 

Birand, 28 Şubat sürecini ''postmodern darbe'' olarak niteleyerek, o dönemde askerin yargı, medya ve sivil toplum gibi zaten kullanılmaya hazır mekanizmaları kullandığını dile getirdi. Kendisinin o dönemde tutumunu değiştirmediğini, programına başörtülü öğrenci çıkardığı için acımasız eleştiriler aldığını anlattı. 

Birand, kendisinden önce komisyona bilgi veren gazetecileri de eleştirerek, ''O dönem askere takla atanlar, burada size neler anlatıyor, hayret ediyorum'' dedi. 

28 Şubat sürecinde medyanın rolünü de değerlendiren Birand, ''Komutanlar bize, 'Vatan nereye gidiyor, görmüyor musunuz-' derdi. Biz de 'Olur mu- Tabii' derdik, 'siz işinize bakın' denmezdi. Olağanı da buydu. Medya patronları yazı işlerine hiçbir zaman 'askeri destekleyeceksiniz' demedi. Gerek de yoktu. Biz hazırdık zaten'' diye konuştu. (15:45) 

meclis haber