Cumhuriyet
Üç gündür faşizmin ne denli acımasız olduğunu, darbeleri yazıyorum...

Toplum olarak kan gölünden beslenmeye alışmışız... Genç ölümlere duyarsızız... Yaşam hakkını savunmuyoruz...

İşimize geldiğinde demokratız, işimize gelmediğinde kalemlerimiz kirli...

Öfke saçıyoruz, nefret tohumları serpiyoruz yaşamımızın üzerine.

Aydınlarımızı, gençlerimizi, bilim insanlarımızı, gazetecilerimizi zindanlarda yatırıp oh ne iyi oldu diyebiliyoruz.

Sevgisiziz!

Aşksızız!

Faşistlerin, yobazların kuşatması altındayız!

Yüreğimizde ne coşku var ne insan sevgisi...

Kadınlarımız, çocuklarımız öldürülüyor, sınır boylarında insanlarımız, Mehmetçiklerimiz.

Suçlu kim?

Ben, sen, siz, hepimiz!

***

Askeri, faşist darbelere karşıyız ama yasalarını içimize sindirip değiştirmiyoruz.

Yunanistan’da seçim barajı yüzde 3, bizde yüzde 10.

Utanıp sıkılmıyoruz!

Günler, haftalar, aylar, yıllar bir ırmak gibi akıp gidiyor işte...

6 Mayıs 1972 Deniz, Yusuf ve Hüseyinin asıldığı yıl...

39 yıl sonra, 6 Mayıs 2011’de Halit Ağabey (Çelenk) Deniz’lerin idam edildiği gün defnedildi.

5 Mayıs 2012 Halit Ağabey’in birinci ölüm yıldönümüydü...

Şekibe Abla (Çelenk) ne demiş, Birgün gazetesinden Yaşar Aydına:

Denizleri Süleyman Demirel ve adamları öldürdü...

Şekibe Abla tanıdığımdan beri hep buğulu gözlerle bakar...

Sevgi doludur!

O, tüm acıların içinde yaşama sımsıkı sarılmıştır.

***

Yıllar önce, Halit Ağabey, Fakir Baykurt, Nuri Bozyel, Mehmet Özgüçlüyle birlikte Burhaniye Ören’de çay bahçesinde, ateş topuna benzeyen güneşin Behramkale üzerinden batışını izlerken Müşerref Hekimoğluyla birlikte Şekibe Abla çıkıp gelmişti masamıza.

Geç saatlere dek Denizlerin idamını, yani o gece yarısını konuşmuştuk...

Haberi okurken, o nemli gözlü kadının fotoğrafına baktım uzun uzun ve 70’li yılların sonlarını anımsadım.

Nice kıyımları, faşist baskıları, 12 Mart zindanlarını, Selimiye’yi düşündüm... Sonra 12 Eylül günlerini, işkenceleri...

Ne denli acımasızdı faşizm...

Biliyordum faşizm kana, kine, nefrete, zulme, intikam almaya doymazdı.

Halit Ağabey ve Şekibe Abla sosyalisttir...

Gerdan kıvırmayan, dik durmanın insanlık anıtları Çelenk ailesini iyi tanır.

Dönekler de tanır tanımasına ama tanımazlıktan gelirler!

Anılar denizinde dolaşıyorum yine... Yemyeşil vadilerin derinliklerinde kır çiçekleri topluyorum...

O gece Ankara’da yükselen sesi duyuyorum:

Faşizme karşı omuz omuza!”

***

Ankara’daki pırıl pırıl gençlerin fotoğraflarına bakıyorum... Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin gözleri şimşek şimşek çakan gençleriyle buluşuyorum.

Zamana yenik düşen 68 kuşağının acılar çekmiş bireyi olarak kimi zaman öfkeleniyor, kimi zaman hüzünleniyor, kimi zaman umutlanıyorum.

Edirne’den Hakkâri’ye, İzmir’den Kars’a dek bu coğrafya hepimizin...

Bir ülkede kardeşçe ve barış içinde yaşamak o kadar zor mu?

Bunlar geliyor aklıma...

Kin!

İntikam!

Baskı!

İşkence!

Faşizme umut bağlayanlar, 13 yaşındaki çocuklarımızı terörist yaftasıyla Pozantı zindanına atanlar ya da evinin kapısı önünde babasıyla birlikte delik deşik edenlerden bir gün, ama bir gün mutlaka hesap sorulur.

***

Faşizm er geç tarihin derinliği içinde yok olacak, demokrasi kazanacaktır.

Didim’de Alevi yurttaşlarımızın evlerinin kapısına Alevilere ölümdiye yazanlar, katliamlara imza atanlar, faili meçhul cinayetlerin arkasında bulunanlar gün ışığına çıkarılacaktır...

Her karanlık aydınlıkla buluşur...

Korku ve yılgınlık bize göre değil!

Başınızı göğe çevirin ve bakın...

Gökyüzüyle yeryüzü ve zaman, kirpiklerimizin titreşimine dönüşüyor, görüyor musunuz?