STOCKHOLM
OSMAN İKİZ
Aydınlanmacı kralı öldürdüler
Bundan tam 220 yıl önce 16 Mart 1792 günü, İsveç Kralı III. Gustav operadaki maskeli baloya katılmak için hazırlanmış sarayın geniş salonunda yakınlarıyla sohbet ediyordu. Üzerinde şatafatlı bir kıyafet vardı. Göğsüne madalyalarını da takmıştı. Maskeli baloya kimliğini gizleyen bir kıyafetle gitmek yerine, tanımayanların bile bir bakışta kim olduğunu anlayabileceği bir kıyafetle gidecekti. Maskeli balonun ruhuna uygun olsun diye sadece burnunun tepesine küçük bir karton piramitle, gözlerinin etrafına siyah bant bağlayacaktı. Yakınları bu kıyafetin kendisini gizlemediğini, bu yüzden maskeli baloya uygun olmadığını söylemelerine rağmen kararından dönmedi. Neşeleri yerinde, sohbetleri kıvamındaydı. Bu arada yaver krala bir zarf getirdi. III. Gustav zarfı açtı, içinden çıkan kâğıtta yazılanları okudu ve sonra da katlayarak cebine soktu. Herkes merak etmişti. Kral onları fazla merakta bırakmadı. Mektubun bu akşam baloda kendisine suikast düzenleneceğini bildiren bir uyarı mesajı olduğunu söyledi. Yakınları uyarıyı ciddiye alıp kralı baloya gitmemesi için ikna etmeye çalıştılar ama başaramadılar. “Kral korktu dedirtip, dedikoducuların eline malzeme mi vereceğim” diyerek, baloya gitmemesi yolunda kendisini ikna etmeye çalışanların çabalarını boşa çıkardı. Oysa asiller sınıfının kendisinden nefret ettiğini biliyordu. 1789’da asiller sınıfının iktidarına son vermiş, yeni oluşturduğu parlamentoda bütün sınıfların temsilcilerine yer vermişti. Asiller bunu hazmedememişti. “Özgürlük dönemi” olarak adlandırdıkları 1789 öncesine dönmek istiyorlardı. Müthiş bir dedikodu kampanyası başlatmışlardı. Ruslara karşı kaybedilen savaşın ağır faturası da bahane edilerek III. Gustav’ın tahttan indirilmesi gerektiği konuşuluyordu. Planlarına göre kral tahttan indirilecek, yerine küçük yaştaki prens getirilecek, yanına da bir sorumlu tayin edilecekti. III. Gustav’ın lağv ettiği hükümet tekrar göreve getirilecek ve iktidar asiller, hükümet ve kral arasında paylaşılacaktı. Tabii bu arada asıl iktidar sahipleri gene asiller olacaktı. Asiller, III. Gustav’ı yıpratmak amacıyla bel altı vuruşlarını da ihmal etmiyorlardı. Fısıltı gazetesiyle kralın iktidarsız olduğunu yayıyorlardı. Prensin asıl babasının kralın arkadaşlarından biri olduğunu söylüyorlardı.
III. Gustav’ın bütün bunlardan haberi vardı. Ama kendisini güçlü hissediyordu. Başarısı sadece asillerin iktidarına son verip, halkın temsilcilerine parlamentoda yer vermekten ibaret değildi. İsveç tarihinde büyük bir reform olarak kabul edilen bu yapısal değişimi sağlayan III. Gustav, Fransa’da başlayan Aydınma hareketinin hayranıydı. Aydınlanmayı İsveç’e taşımak için İsveç Akademisi’ni, operayı, müzik akademisini kurdu. Asillerin çete haline getirdiği bürokrasiyi büyük bir temizlikle arındırdı. Taraflı çalışan mahkemeleri düzeltti. Polisin işkence yapmasını yasakladı “devlet nişanı”nın sadece asillere dağıtılmasına son verdi. O tarihten itibaren, devlet nişanı için başarı ve hizmet ölçü oldu. Bu uygulamanın başlamasına “Onurun demokratikleşmesi” dendi. Yaptıklarıyla onur duyan, kendini güçlü hisseden III. Gustav, bu yüzden asillerin tehditlerine boyun eğmek niyetinde değildi. Baloya gitme vakti gelince kalktı. Kurmuş olmaktan onur duyduğu opera binasına göğsü kabararak girdi, locasına yöneldi. Etrafı sarılmıştı. Bu arada asillerden Jacob Johan Anckarström, kalabalığın arasından sıyrılarak krala yaklaştı ve “nasılsın” derken silahını ateşledi. Aynı anda ışıklar söndü. Kral hemen saraya götürüldü. Ölmemişti, ama doktorlar kurşunu çıkaramıyorlardı. III Gustav acılar içinde iki hafta yaşadı. 29 Mart 1792 günü öldü.