ÖZET

Mahkeme davacının dürüstlük kuralına aykırı davrandığı gerekçesi ile geçici mühletin kaldırılmasına karar vermiştir.

Davacı 286’ıncı maddede ve gerekçesinde dürüstlük kuralına yer verilmediğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur.

İstanbul Bölge Adliyesi 17. Hukuk Dairesi;

“7101 sayılı sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki İİK’nun 286. maddede, dürüstlük koşulu öngörülmemiş ise de, aynı maddede konkordato projesinin alacaklıları zarara sokmak kastından ari olması koşulu öngörülmüştür.

7155 sayılı “ Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun “ un 16.maddesi ile 2004 sayılı İİK’nun 292. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “uymazsa” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa“ ibaresi eklenmiştir.

Konkordato verilerine karartma: Veriler aylardır açıklanmıyor Konkordato verilerine karartma: Veriler aylardır açıklanmıyor

Diğer yandan, somut olayda uygulanma yeri tartışmalı da olsa dahi, TMK’nun 2.maddesinde, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğu, bir hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzeninin korumayacağı ifade edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın ikinci bölümünde, yargılamaya hakim olan ilkeler üst başlığı ile, 29.maddede, dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü düzenlenerek, maddede, tarafların dürüstlük kuralına uygun davranmak zorunda olduğu belirtilmiştir” gerekçesi ile davacının istinaf talebini reddetmiştir.

Konkordatoda iyi niyet kuralı

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3168 Esas
KARAR NO : 2019/32
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 15/10/2018
NUMARASI : 2018/957 Esas, 2018/992 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato
KARAR TARİHİ: 17/01/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, 14.08.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin, Pendik/ İstanbul adresinde, hazır beton imalatının yapılması, imalatı yapılmış olan hazır betonların toptan, perakende dahil ticaretinin, ithalatının ve ihracatının yapılması, her nevi İnşaat alım satımı, İnşaat demiri alımı satımı işleri ile iştigal ettiğini, şirketin 2007 yılında kurulduğunu, son dönemde ülke ekonomisinde yaşanan dar boğazın tüm piyasayı etkilediğini, müvekkili şirketin alacaklı olduğu şirketlerden alacağını tahsil etmekte büyük sıkıntılar yaşadığını, tahsil edilemeyen alacaklar için yasal takip başlatıldığını, müvekkili şirketin işletme sermayesini olumsuz etkilediğini, hatta borca batık hale gelmesinin ana sebeplerinden biri olduğunu , itibarlı bir geçmişe sahip olan müvekkili şirketin, borçlarını ödeyerek ticari hayatına devamını sağlamak için konkordato talep ettiklerini, mevcut halde ,şirketin tasfiyesi durumunda alacaklıların alacağına tam olarak kavuşmasının mümkün olmayacağını, iflas halinde şirket varlıklarının çok çok altında satılacağını, şirketin konkordato projesi çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmesi ve konkordato planını gerçekleştirmesi halinde alacaklıların menfaatlerine uygun yapının ortaya çıkmasının somut olarak planlanmış halde olduğunu, müvekkili şirketin konkordatoya tabi alacaklılara, tahakkuk etmiş borçlarının %30‘unun ödenmesini teklif ettiğini, bu durumda alacaklıların vazgeçtikleri alacak kaleminin %70 ‘şe tekabül ettiğini, iflas halinde ise bu oranın %90 ‘u bulduğunu iddia ederek, İİK’nun 297/1.maddesi çerçevesinde müvekkili şirket lehine kesin mühlet, ayrıca üç aylık geçici mühlet kararı ile birlikte gerekli ve dilekçede belirtilen tedbir kararlarına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Alacaklıların bir kısmı, davaya müdahale talebi ile birlikte yazılı beyanlarını dosyaya ibraz etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, konkordato talep eden şirket hakkında, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/133 Esas sayılı dosyasında, 04.02.2016 tarihli tedbir kararı ile, takiplerin durdurulmasına , her türlü karar ve işlem bakımından 2 kayyım atanmasına karar verildiği, görevleri önemli ölçüde benzeyen kayyımlar ile mahkemece atanan konkordato komiserlerinin birbirinden tamamen bağımsız şekilde ve hatta birbirinden habersiz şekilde çalıştığı , aynı işlem ve kararların hem kayyım onayına hem de konkordato komiseri onayına tabi olmasının işin niteliği ile bağdaşmadığı gibi her iki sistemin beraber yürütülmesinin fiilen de olası olmadığı, her ne kadar iflasın ertelenmesi şeklinde açılan davaların konkordato geçici mühletinden nasıl etkileneceği konusunda kanuni bir düzenleme yok ise de, mühletten önce açılmış İflas erteleme davalarının konkordato geçici mühleti içinde durması gerektiği yönünde doktrinde yer alan görüşler de nazara alınarak, iflas erteleme sürecinde borca batık olduğunu bildirerek erteleme tedbiri alan ve daha sonra vade ve tenzilat konkordatosu isteyen şirketin iyiniyetli olduğundan da söz edilemeyeceği, dosyaya sunmuş olduğu finansal analiz raporunun usulüne uygun düzenlenmediği, şirket varlıklarının, stoklarının, demirbaşlarının SPK tarafından yetkilendirilmiş uzman kişilerce tespit edilmediği ve bağımsız denetim firmasının şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bizzat inceleme yapmaksızın kendisine sunulan bilançolar üzerinden rapor düzenlediği, ayrıca 2 yıldan uzun bir süredir İflas erteleme tedbirlerinden yararlanan şirketin konkordato ön projesinde 6 yıllık vade içerisinde faizsiz ödeme yapmak şeklindeki beklentinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, tüm bu veriler ışığında davacının geçici mühlet kararının kaldırılması gerektiği belirtilerek, davacı şirket hakkında verilen 16.08.2018 tarihli geçici mühlet kararının kaldırılmasına, davanın reddine, tüm konkordato tedbirlerinin kaldırılmasına, konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine, şirket ile ilgili, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/133 Esas sayılı İflas erteleme dosyası derdest olduğundan İflas şartlarının ilgili mahkemece değerlendirilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar yasal sürede davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, İflas erteleme talebinde bulunan şirketin konkordato talep etmesine yasal bir engel bulunmadığını, mahkemenin iyi niyetle ilgili gerekçesinin hatalı olduğunu, herşeyden önce borca batık durumda bulunan şirketin iflas bildiriminde bulunmak zorunda olduğunu ( TTK m.376/3), İflas bildiriminde bulunan şirketin İflasın ertelenmesini talep etmek imkanının yasal değişiklikten önce mevcut olduğunu, müvekkili şirketinde, 03.02.2016 tarihinde İflas erteleme talebinde bulunup, lehine İhtiyati tedbir kararı verildiğini, kanun gerekçesinde dürüstlük kuralının kaldırıldığının belirtildiğini, mahkemenin geçici mühletin kaldırılması için aranması öngörülmeyen bir gerekçe ile geçici mühleti kaldırmasının hatalı olduğunu, mahkemenin finansal analiz konusunda uzman değilse gerekçenin hatalı olduğunu, finansal analiz raporları düzenlemenin özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğini, İİK 286.maddede düzenlenen finansal analiz raporunun, bağımsız denetim raporundan tamamen farklı olduğunu, finansal analiz raporunun usulüne uygun düzenlenmemiş olsa dahi mahkemenin buna ilişkin süre vermesi gerekirken geçici mühlet kararını kaldırmış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin, hayatın olağan akışı ile ilgili gerekçesinin de hatalı olduğunu, geçici mühletin kaldırılması için öngörülen hususlardan hiçbirinin mevcut olmadığını, mahkemenin konkordatonun başarıya ulaşmayacağını kabul edebilmesi için komiserin raporunda bu hususu açıkça ortaya koyması veya bilirkişi incelemesi sonucu alınan raporun bu yönde olması gerektiğini, İİK 292/3’de mahkemenin duruşma açması gerektiği, borçlu ve alacaklılar kurulunu dinleyeceğinin düzenlendiğini, mahkemenin mühleti kaldırmadan önce duruşma açması gerektiğini, komiser raporunda açıkça başarıya ulaşamayacağı belirlenmeyen ve duruşma açılmayan şirketin geçici mühletin kaldırılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak geçici mühlet kararı verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.
2004 sayılı İİK’nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK’nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74.maddesinde belirtilen şekilde davacı vekilinin vekaletnamesin de konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında, davacı şirketin, İflas erteleme davası derdest iken, iş bu konkordato talebinde bulunduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacı şirketin böyle bir talepte bulunup bulunamayacağı, bulunduğu takdirde iyiniyetli olup olmadığının tartışma konusu olup olmayacağı, duruşmasız şekilde geçici mühlet kararının kaldırılıp , davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı ile mahkeme kararının eksik incelemeye dayalı olup olmadığıdır.
Davacı borçlu şirket tarafından, 14.08.2018 tarihli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 15.08.2018 tarihli ara kararla, talebe eklenmesi gereken belge ve bilgiler için davacı tarafa bilgi verilmiş, 16.08.2018 tarihli tensip tutanağının “6” nolu bendinde, 7101 sayılı kanunla değişik 287.maddesi gereğince, 286.maddede belirtilen belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğu ifade edilerek, davacı şirket için 16.08.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilerek, gerekli tedbirlere hükmedilmiş ve aynı tensip İle birlikte komiser heyeti görevlendirilmiş, görevleri gereği düzenlemeleri gereken rapor belirtildikten sonra ön inceleme ile ilk tahkikat duruşmasının geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte gözetilerek 16.11.2018 tarihine bırakılmıştır.
Geçici konkordato komiser heyeti, 17.09.2018 tarihli ön raporunda, şirketin ibraz ettiği bilançolar ve kendi beyanları çerçevesinde borca batık olduğu, 03.2.2016 tarihinde İflasın ertelenmesi talebinde bulunduğu, şüpheli alacak tutarının bilançoda 12.936.945,36 TL, dosyaya sunulan listede 76.520.499,44 TL, finansal analiz raporunda ise yasal takibe başlanması gerektiği halde ekonomik kaynak bulunmadığı için takibe geçilmemiş olan 123.702.765,00 TL daha şüpheli alacak bulunduğu, bu halde, ön projede ön görülenin aksine şirket alacaklarının hammadde alımı için kullanılmasının mümkün görülmediği, şirket aktiflerinin rayiç değerlerinin tespiti için bilirkişi incelemesi gerektiği, şüpheli olan veya olmayan tüm alacakların tam olarak tespiti için ek belgelere ve incelemeye ihtiyaç duyulduğu, dosyaya ibraz edilmiş olan belgeler arasında, şirketin alacaklıları veya borçluları ile yapılmış bulunan herhangi bir mutabakat bulunmadığı belirtilmiştir.
Geçici konkordato komiser heyetinin 02.10.2018 tarihli 2.raporunda ise, göreve başlama ve toplantı tutanağı için şirketin Gebze adresine gidildiği, şirketin burada beton dolum tesisinin bulunduğu, beton karma ve taşıma araçlarına yükleme yapıldığının gözlemlendiği, şirketin ön proje ekinde beş farklı bilanço sunduğu, şirketin gerek kaydı, gerek rayiç değer, gerek aktif satış esasına, gerekse şirketin devamlılığı esasına göre hazırlanmış bilançoda öz varlığının artı olduğu, diğer bir ifade ile şirketin varlıkları ile borçlarını kolaylıkla ödeyebilecek durumda olduğu ,birçok gayrimenkulün tapu fotokopilerinin dosyada yer almadığı, sonuç olarak, şirketin net satış gelirlerinin yıllar itibarı İle artış gösterdiği, şirketin beton tesisinin faal olarak çalıştığı, gerek rayiç, gerek kaydı bilançosuna göre şirketin borçlarını ödeyecek durumda olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece, raporlar ve dosya kapsamına göre geçici mühlet kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmiştir.
2004 sayılı İİK’nun 287.maddesinde, geçici mühlet düzenlenmiştir.287/4. fıkrada, geçici mühletin 3 ay olduğu, mahkemece bu üç aylık süre dolmadan borçlunun veya geçici komiserin yapacağı talep üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatabileceği, 287/5. fıkrada ise, 291. ve 292.maddelerin geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir 291. maddede, borçlunun mali durumunun düzelmesi nedeniyle kesin mühletin kaldırılması, 292.maddede ise, kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile İflasın açılmasına yer verilmiş, 291/2. fıkrada, mahkemenin kesin mühletin kaldırılmasına karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet edeceği, diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet edeceği belirtilmiş, 292.maddenin son fıkrasında yine benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını doğurur (İİK m.288/1.). İİK 287.maddede, geçici mühlet kararı ile birlikte konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacı ile geçici konkordato komiseri görevlendirileceği belirtilmiştir. Konkordato komiserlerinin görevleri ise aynı yasanın 290.maddede ayrıntılı şekilde belirtilmiştir. Konkordato komiserinin görevleri arasında, mahkemenin istediği konularda ve uygun göreceği sürelerde ara raporları sunmakta sayılmıştır. Somut olayda, mahkemece, tayin edilen konkordato komiserlerinden ön raporlar talep edilmiştir. Somut olayın özelliği dikkate alınarak konkordato komiserleri ön raporlarını ibraz etmiştir. 2. ön raporda, şirketin varlıkları İle borçlarını kolaylıkla ödeyeceği ifade edilmiştir. Davacı vekili tarafından, istinaf dilekçesinde konkordato komiserlerinin bu tespitinin aksine bir beyanda bulunulmamıştır. Yasanın 285. maddesinde, konkordato talep edebilmek için, borçların vadesi geldiği halde ödeyememe veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunma gösterilmiştir. Somut olayda, konkordato komiser raporlarındaki tespitle bu şartın gerçekleşmediği ortadadır. Bu durumda, İİK‘nun 287. maddesinde yapılan atıfla, İİK’nun 291. maddesinde ifade edildiği üzere, konkordato talebi ile amaçlanan iyileşmenin kesin mühletin sona ermesinden önce gerçekleştiğinin komiserin yazılı raporu ile mahkemeye bildirmesi üzerine mahkemece, resen kesin mühletin kaldırarak konkordato talebinin reddine karar verebilir, düzenlemesi kapsamında verilen hükmün bu kapsamda ve sonuç itibarı ile yerinde olduğunun kabulü gerekmiştir.
Diğer yandan, 28.02.2018 tarihinde kabul edilerek, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK‘nun “ Konkordato ile Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1.fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294.maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297.maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu , 7101 sayılı Kanunda , uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK 285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/a, 179/b, 179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. Aynı yasanın 62.maddesinde, 6102 sayılı TTK’un İflasın ertelenmesi üst başlığını taşıyan 377. maddesi, başlık kısmı ile birlikte değiştirilmiş, değişiklikle, maddenin üst başlığı, konkordato olarak yer almış ve maddede, yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının, 376. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapacağı İflas talebi ile birlikte veya bu kapsamda yapılan İflas yargılaması sırasında 2004 sayılı Kanunun 285’inci ve devamı maddeleri gereğince konkordato da talep edebileceği belirtilmiştir. 52.maddede ise, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 63.maddesinde de, mali durumun düzeltilmesi mümkün görülmesi halinde yönetim kurulu veya alacaklılardan birinin konkordatoda talep edebileceğine dair düzenlemeye gidilmiştir. 7101 sayılı yasanın 46. maddesi ile, 2004 sayılı İİK 14 nolu geçici madde eklenmiş ve geçici maddede, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan İflasın ertelenmesi ve konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına devam olunacağına yer verilmiştir. Somut davada, davacı şirketin, 2004 sayılı yasanın İflas erteleme hükümlerinin yürürlükte olduğu 03.02.2016 tarihinde açılmış olan İflas erteleme talebine dair davasının derdest olduğu taraflar yönünden uyuşmazlık konusu değildir. Mahkemenin de kabulün de olduğu üzere, İflas erteleme davası devam ederken konkordato talep edilmesinde herhangi bir yasal engel yoktur. Kaldı ki, İflas erteleme müessesesinin yürürlükten kaldırılması İle birlikte, söz konusu taleplerin de bir süre sonra kendiliğinden uygulanma alanı kalmayacaktır. Yukarıda ifade edildiği üzere, yeni düzenleme ile iflas yargılaması sırasında konkordato talep edilebileceği açıkça düzenlenmiştir. İflas erteleme talep eden şirketin dava tarihinde yürürlükte bulunan düzenlemeler karşısında, yasal hakkını kullandığı da bir gerçektir. Diğer yandan, İflasın ertelenmesi sermaye şirketleri ve Kooperatifler için düzenlenmiş iken, konkordato, bunlar dışında ki borçlular içinde düzenlenmiştir. Sonuç olarak, İflas erteleme yargılaması devam ederken, İflas erteleme kararı henüz verilmemişken konkordato talebinde bulunmak mümkündür. Davacı vekili tarafından her ne kadar, ilk derece mahkemesinin, İflas erteleme talep eden şirketin konkordato talep edemeyeceğine ilişkin gerekçesinin yerinde olmadığı istinaf konusu yapılmış ise de, mahkemenin davayı bu gerekçe ile reddetmediği anlaşıldığından davacı vekilinin buna dair istinaf gerekçesi yerinde görülmemiştir.
7101 sayılı sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki İİK’nun 286. maddede, dürüstlük koşulu öngörülmemiş ise de, aynı maddede konkordato projesinin alacaklıları zarara sokmak kastından ari olması koşulu öngörülmüştür. Dava tarihinde yürürlükte bulunan düzenlemelerde ise benzer bir ifadeye yer verilmemiştir. Ancak, konkordato ile ilgili düzenlemelerde iyi niyetle ilgili düzenlemenin olmaması, mahkemenin böyle bir değerlendirme yapamayacağı anlamına gelmemelidir. Nitekim, her ne kadar somut olayda uygulama yeri bulunmasa dahi, 06.12.2018 tarihinde kabul edilerek, 19 Aralık 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, 7155 sayılı “ Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun “ un 16.maddesi ile 2004 sayılı İİK’nun 292. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “uymazsa” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa“ ibaresi eklenmiştir. Diğer yandan, somut olayda uygulanma yeri tartışmalı da olsa dahi, TMK’nun 2.maddesinde, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğu, bir hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzeninin korumayacağı ifade edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın ikinci bölümünde, yargılamaya hakim olan ilkeler üst başlığı ile, 29.maddede, dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü düzenlenerek, maddede, tarafların dürüstlük kuralına uygun davranmak zorunda olduğu belirtilmiştir. Bilindiği üzere, her bir davanın kendi özellikleri dikkate alınarak yasal hükümlerin uygulanması ve tartışılması gerekir. Yukarıda ifade edildiği üzere, İflas erteleme davası devam eden borçlu şirketin konkordato talebine yasal bir engel olmadığı gibi, dava tarihinde yürürlükte bulunan yasal düzenlemeler kapsamında iyi niyet tartışması yerinde olmamakla birlikte sonuca etkili olmadığından bu gerekçe hükmün kaldırılması için yeterli görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, somut olayın özelliği gözetildiğinde, konkordato komiser ön raporlarına göre, geçici mühlet kararının kaldırılarak, konkordato talebinin reddine dair verilen karar, sonuç olarak yerinde kabul edilmiştir, her ne kadar yukarıda açıklanan gerekçeler ve İİK’nun 287. maddesinin atfı ile 291. ve 292. maddeleri gereğince borçlu ve varsa yasada belirtilenlerin duruşmaya davet edilip dinlendikten sonra karar verilmesi gerekir ise de, tarafların duruşmaya çağrılması ve netice olarak aynı kararın verilmesinde HMK’nın 30. maddede düzenlenen usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek hukuki yarar olmadığı kanaatine varılarak davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/957 Esas, 2018/992 Karar ve 15.10.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1.bendi gereğince esastan REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği gereği vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/01/2019

Av. Rahmi Ofluoğlu

Biz