“ 17 Aralık’ta yapılan yolsuzluk operasyonu sonrası gelişmeleri dehşet içinde izliyoruz.Dünya tarihinin en büyük yolsuzluğu olarak tanımlanan olayın kendisini ne kadar korkunç ise, devamında gelişen ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran olaylarda o denli korkunçtur. Operasyon sonrası İstanbul emniyetinde ve ülke genelinde  çok sayıda polis şefinin görevden alınması, adli kolluk yönetmeliğinde değişiklik yapılarak soruşturmaların mülki amire bildirme zorunluluğunun getirilmesi, yolsuzlukları soruşturan Savcı Muammer Akkaş’ın talimatlarının emniyet tarafından yerine getirilmeyişi ve akabinde soruşturma dosyasının Muammer Akkaş’tan alınması çok vahim bir tabloyu ortaya koymaktadır. En son Hatay’da ihbar üzerine savcılık makamınca  aranması istenilen Tır kamyonunun valinin araya girmesiyle güvenlik birimlerince aranmayarak savcının talimatının yok sayılması olayların vardığı son noktayı göstermiştir.

Gelinen noktada hukuk rafa kaldırılmış, dikta rejimi kurulmuştur. Her ne kadar Danıştayca adli kolluk yönetmeliğinde yapılan değişikliğin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş olsa da, siyasi iktidarın yasa değişikliği ile aynı düzenlemeyi yapacağı konuşulmaktadır. Bunlar vahim gelişmelerdir. Bir il yada ilçede savcılık makamınca titizlikle yürütülen bir soruşturmada elde edilen bilgilerin ve buna bağlı olarak yapılacak operasyonların o soruşturma ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, o soruşturmaya katkısı da olmayan kaymakam yada valiye bildirilme zorunluluğunun getirilmesi hukuk devleti mantığı ile izah edilemez. Operasyon ve gözaltıların fiiliyatta kaymakam ve vali iznine bağlanması sonucunu doğuracak bu uygulamanın kabulü mümkün değildir. Böyle bir düzenleme kaymakam ve valilerimizi de sıkıntıya düşürecektir. Partilerin il ve ilçe teşkilatlarındaki eğitimsiz-bilgisiz kişiler kendi yakınları ile ilgili operasyonları haber vermeyen kaymakam ve valilere cephe alacaklar, onları tayin ettirmek için uğraşacaklardır.

Kuvvetler ayrılığı ilkesini kabul etmeyen, yargı bağımsızlığını tanımayan iktidarın bundan sonraki süreçte çok daha vahim adımlar atmaya hazırlandığı ifade edilmektedir. İktidar partisi içinde bu kötü gidişe itiraz etmesi gereken hukukçuların sessizliği de manidardır. Böyle bir tablo karşısında demokrasiye ve hukuk devletine inanan tüm yurttaşlarımız her türlü parti ayrımını bir kenara bırakarak bir araya gelmeli, bir yol haritası belirlemelidir. Hukuk devletinin yeniden tesisi, kuvvetler ayrılığının ve yargı bağımsızlığının sağlanması için gereken adımlar atılmalıdır”

KARABÜK BAROSU