Yazar ve gazeteci Ayşe Kulin açlık grevinin 101’inci gününde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için açıklamada bulundu. Gülmen ve Özakça KHK ile ihraç edildikleri işlerine geri dönebilmek için Ankara’daki Yüksel Caddesi’nde eylem yapmış ve direnişlerinin 120’inci gününde açlık grevine başlamıştı. Gülmen ve Özakça, açlık grevlerinin 76’ncı gününde tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne gönderilmişti. Kulin, bugün açlık grevlerinin 101’inci günü ve kritik bir aşamada bulunan Gülmen ve Özakça için açıklama yaptı. Kulin, “Ölüm gençlere yakışmaz! Ne var ki genç ölümler bazen önlenemez. Hayatlarının baharında görev başında giden askerler polisler için veya kalleş bir bombanın, onulmaz bir hastalığın, kazaların kurbanlarına yüreğimiz yanar ama sorumluluğu kadere havale ederiz. Oysa işleri ellerinden alınan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın uğradıkları haksızlığı protesto etmek için başlattıkları açlık grevini sonlandırmak ve bu iki genç insanı hayata iade etmek o kadar kolay ki... Vicdanın sesine kulak vermek... Hepsi bu! Çünkü merhamet kibirden, bağışlamak cezalandırmaktan, sevgi nefretten üstündür. Bu gençler görevlerine iade edilirlerse hayatlarının akışını yaşarlar. Ölümlerine göz yumulursa bugün değişik nedenlerle ıstırap çeken insanların bayrağı haline gelirler. Gerçi semboller kişilerden güçlüdür ama aslolan da hayattır. Buradan Nuriye ve Semih’e sesleniyorum: Ölüm gençlere yakışmaz çocuklar, yalvarırım hayatta kalın ve öyle mücadele edin. Çünkü Allah’ın bize bahşettiği hayat kutsaldır. Dilerim ya onlar ya da bu açlık grevini sonlandırabilecek birileri beni duyar ve bana hak verir, çok geç olmadan” dedi.

‘Eşitsiz koşullarda bir mücadele’

Türk edebiyatının duayen isimlerinden şair Ataol Behramoğlu, işlerini geri almak için başlattıkları açlık grevi 101. gününe giren akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça için bir video mesaj yayımladı. Ataol Behramoğlu’nun mesajı şöyle: “Nuriye Gülmen ve Semih Özakça arkadaşlarımızın yiğit direnişini çok büyük bir saygıyla fakat aynı ölçüde de büyük bir kaygıyla izliyorum. Son derece, çok büyük eşitsiz koşullarda bir mücadele bu. Bir yanda, güvenlik güçleri, ordusu, güdümlü yargısıyla devlet, diğer yanda gasp edilen haklarını geri almak için yaşamlarını ortaya koymuş iki genç insan. Eğer bu mücadele gasp edilen hakların geri alınmasıyla değil, yaşamların yitirilmesiyle, sakatlanmayla, sona ererse, devlet bu inatlaşmayı sürdürünse, suçun ağırlığından ve suçun hesabını vermekten ebediyen kurtulamayacaktır.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr