Kenan Kocatürk, yayıncılık sektörüne lise çağlarında girmiş. Sektördeki 40’ıncı yılını geride bırakmak üzere. Kurucusu olduğu Literatür Yayınları’nın genel yayın yönetmenliği görevinin yanı sıra, Hep Kitap’ta genel müdür yardımcılığı yapıyor. Kurucularından olduğu Punto Kitap Hizmetleri Dağıtım A.Ş’de de sorumlu olduğu işler var. Şimdi bunlara bir de Metin Celâl’den devraldığı Türkiye Yayıncılar Birliği (TÜRKYAYBİR) başkanlığı görevi eklendi! Beraber çalıştığı arkadaşları “eyvah n’olacak şimdi” demeye başlasa da o iyi bir planlamayla hepsine zamanını yetiştirebileceğini söylüyor. Kocatürk’le yayıncılık sektörünün bugünü, yarını, sorunları ve baskıları konuştuk.

-Yayınevlerine saldırılar, kitap toplatmalar, yayınevi kapatmalar, yazar, akademisyen ve gazetecilerin tutuklanması... Bunlarla ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Dayanışmayla hareket edilmesi gerek. TÜRKYAYBİR olarak, hiçbir yayınevinin faaliyetinin durdurulmasını doğru bulmuyoruz. Üniversitelerden uzaklaştırılan akademisyenlerse bizim sosyal bilimler alanındaki yazar, çizer, çevirmen, danışmanlarımız. Bir an önce hepsinin görevlerine geri dönmelerini istiyoruz. Yazdıklarından dolayı yargılanan arkadaşlarımız var. 12 Eylül döneminde önce kitabı basar, sonra yargılanırdınız. 5 - 6 yıl önce Ahmet Şık’ın kitabının yayımlanmasına bile müsaade edilmeyen bir dönem yaşandı. Bugünse Cumhuriyet Kitap’ın kitap dünyasına yıllarını vermiş yayın yönetmeni Turhan Günay hâlâ tutuklu. Sektörümüz Turhan Abi’siyle dayanışma adına bütün kitap fuarlarında paneller düzenledi, afişler hazırladı, dostları Günay hakkında konuştular, standlarına onun afişlerini astılar. Bu dönemin bir gün biteceğini ümit ediyoruz.

-Yayıncılık sektörünün güncel sorunları neler?

Türkiye’deki korsan kitap sorunu sektörün talepleri doğrultusunda AK Parti zamanında ortadan kaldırıldı. Bu doğru yapılan bir şeydir. Sonra devlet MEB’deki ilköğretim ve ortaöğretim kitaplarını ücretsiz dağıtmaya başladı. Bu da sosyal devletin yapması gereken, önemli bir şey. Ama kitapçıları atlamadan yapılması gerekiyordu. Bütün dünya bu konuyu çözmüş, kitap kitapçıdan alınıyor. Mesela beğenmediğimiz İran öğrencilere yıllık bir ücret veriyor, o ücretle öğrenci kitapçıdan kitabını alıyor; kitapçı devletten, yayıncı kitapçıdan parasını alıyor. Üstelik bizde kitaplar Batı ülkelerinde olduğu gibi öğretmenlerce değil Talim ve Terbiye Kurulu onayıyla seçiliyor. Ayrıca kitapların içerikleriyle ilgili ciddi eleştiriler var. Okul kitaplarında kitapçıların aradan çıkartılması 10 bin kitapçının kapanmasına sebep oldu. Bu da internetten kitap satışlarının artmasına yol açtı. Kitaplara erişilebilir olması güzel bir şey olsa da, bu alanda uygulanan yıkıcı indirimlere de direnemeyerek kapanan kitapçılar oldu. Bütün dünyada devlet kültür hizmeti yapan insanlara vergi indirimleri uygular, ayrıcalıklı kira sözleşmelerini zorlar, böylece onları teşvik eder. Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla ve Maliye Bakanlığı’yla bu konularla ilgili görüşmeler yapacağız.

 

‘İnsanlar kitaba sarıldı’

-Yurtdışında Türkiye’deki yayıncılık sektörü ve geleceğine nasıl bakıyorlar?

Tüm uluslararası yayıncılar Türkiye’yi izliyor. Dışarıdan bakanlar Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili ihlaller olduğunu biliyor. Ama bir yandan da karşılarında dinamizmiyle etkileyen bir yayıncılık sektörü görüyorlar. Türkiye’de ilk basımı 300 bin adet yapılan kitaplar var. Kıta Avrupası’nda böyle bir şey yok mesela.

-Sektörün haletiruhiyesi nasıl?

Yayıncılık sektörünün ilk üç dört ayına baktığımızda geçen seneye göre daha fazla üretmiş, satışları daha fazla olduğunu görüyoruz. Herkes işini iyi yapmaya çalışıyor. Bütün olan bitenin etkisiyle içe kapanacak bir ülkeymiş gibi görünsek de bu seneki kitap fuarları inanılmaz kalabalıktı. Çok fazla ziyaretçi geldi, çok fazla kitap satıldı.

-İnsanlar kitaba mı sığınıyor?

Bence öyle, kitaba sığınıyor. Biz bunun bir benzerini 12 Eylül’de gördük. Bir yandan kitaplar yakıldı, silahlarla beraber masalarda sergilenip kötü bir şey gibi gösterilmeye çalışıldı ama insanlar yine kitaba sarıldı. Şu an insanların kitaba sarılıyor olmasını da bir tepki olarak görmek lazım.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr