Sur’da sokağa çıkma yasağının kalktığı mahallelerde vatandaşlar, zor şartlar altında yaşamlarını sürdürüyor. Bunlardan biri de Makbule Ayata. Sur’da yaşanan olaylara dikkat çeken Ayata, “Bu Diyarbakır’da Kürt ile Türk kardeş değil midir? Bir bayrağın altında yaşamıyor muyuz? Biz barış istiyoruz, bir şey istemiyoruz. Para, pul istemiyoruz. Biz kendi fakirliğimize razıyız, memleketimize razıyız. Başka memlekete gidemiyoruz. Yeter, bu katliam olmasın, analar ağlamasın. Kira veremiyoruz, eşyalarımızı çıkarıp aldık paramız yoktu tekrar harabe eve koyduk.“ dedi.

Kerpiç evde yaşamdan memnun olduğunu belirten Makbule Ayata, “Bu kerpiç evi onların saraylarına değişmem. Yeter, bu hakkımız mıdır, bu insanlığımız mıdır? Kafir kafire bunu yapar mı? Ev harabeye dönmüş, hep mermi izleri var. Halkına insan yapar mı, sinirimiz bozuldu, psikolojimiz bozuldu. Evde uyurken bomba seslerinden dolayı kulağımıza pamuk tıkıyoruz. Türk de benim kardeşlerimdir, Kürt de benim kardeşlerimdir. Hepimiz bir bayrağın altında yaşıyoruz. Bu işkenceler bize yeter artık. Aç, susuz, maaşımız yok, gelirimiz yok. Biz kuru ekmeğimizi halkın yediği baklavaya değişmeyiz. Diyarbakır’ımız güzeldir, yeşilliktir. Herkes buralara gelip yaşıyor. Biz şimdi rezil olduk, Suriye’den geçtik. Suriyeliler buraya geldiklerinde ev verdik, yemek verdik. Şimdi biz İstanbul’a, İzmir’e gittiğimizde Diyarbakırlı olduğumuz için kimse bize ev vermez. Diyarbakır ne yapmış. İstanbul, İzmir, Antalya aynıdır. Nereye gitsek Kürtler aynıdır. Allah bizi namusumuzdan, şerefimizden etmesin yeter. Ben Kürdüm sen de Türksün. Bizim birbirimizden neyimiz fazladır. Aynı dili konuşuyoruz. İki dil de bizim değil midir?“ şeklinde konuştu.

“50 SENENİN EMEĞİ 4 STE KURBAN OLDU”

Makbule Ayata, 50 sene boyunca çabalayıp bir kerpiç ev yapabildiğini belirterek, “Ben elli senedir rezillikle dilendim, çabaladım bu kerpiç evi yaptım. 50 senenin emeği 4 saate kurban oldu. Böyle adelet mi var? Müslümanlıkta böyle bir şey mi var? Biz fakiriz yapamıyoruz, bütçem zayıf, gelirimiz yok.” diye konuştu.

“BELEDİYE İLE KAYMAKAMLIK BENİ BİRBİRLERİNE YÖNLENDİRİP DURUYOR”

Maddi sıkıntılar nedeniyle cezaevinde bulunan iki çocuğuna para gönderemediğini anlatan Ayata, “Evli olan iki çocuğum hapiste, eşlerine, çocuklarına ben bakıyorum. Ben belediyeye gittiğimde beni kaymakama yönlendiriyor. Birbirlerine devrediyorlar. Sobamızı kaldıracak fırsatımız olmadı. Sadece çantamızı alıp kaçabildik. Şerefimiz, namusumuz yeter ki elden gitmesin. Müslümanlık böyle bir şey değil. Allah bizi yaşatmış, yeter ki terbiyemizden olmayalım.“ ifadesini kullandı.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr