Haberlerini yaptığı sığınmacılarla aynı kampta 1 ay tutulmasının ardından Türkiye’den sınır dışı edilen Fransız gazeteci Depardon, yaşadığı şoku gazetemize anlattı. Açlık grevi başlattığında bitirmesi için kamp müdürünün her gün kendisine restoranlardan çeşitli yemekler getirttiğini belirten Depardon, “Türkiye’de artık adalet yok, hapisanelerde bir sürü meslektaşım var. Halk güvensiz ve korumasız şekilde yaşıyor. Bu durum Türkiye’ye gerçekten hiç yakışmıyor ” dedi.

Fransız gazeteci Mathias Depardon Batman’da gözaltına alındıktan sonra tutulduğu Gaziantep’teki Geri Gönderme Kampı’nda yaşadığı bir aylık süreci Cumhuriyet’e anlattı. National Geographic için Hasankeyf’te yeni kurulan şehrin inşaat çalışmalarının fotoğraflarını çektiği sırada polislerin yanına gelip ne yaptığını sorduğunu, kendi kimliğiyle birlikte Türkiye’nin vermiş olduğu yabancı basın kartını gösterdiğini ama polislerin adını internette arayıp daha önce Irak’ın Musul bölgesinden yaptığı IŞİD ile PKK arasındaki çatışma haberlerini göstererek ‘terör propagandasıyla’ suçladıklarını aktaran Depardon, götürüldüğü Batman’daki karakolda tarihi geçmiş kartının Basın Enformasyon Müdürlüğü tarafından iki ay içinde yenileneceğinin açıkladığını belirtti. Müdürlükte görevli Zeynep Özeri’yi aramalarını söyleyen ama Ankara’dan kartının iptal olduğu yanıtının gelmesiyle şoke olduğunu dile getiren Fransız gazeteci, daha önce sığınmacıların yaşamlarını belgeselleştirmek için gitmiş olduğu Gaziantep’in Oğuzeli ilçesindeki Göç İdaresi Geri Gönderme Kampı’na yollanmış.

“Şimdi kendimin burada aynı konuma düştüğüme inanamıyordum. Sanki bir rüyaydı benim için. Tek kişilik hücrede bir ay tutuldum. Getirildiğim ilk gün ne yastık, ne havlu ne de su vardı. Bir günü susuz ve yataksız geçirdim, ertesi gün bana yatak verdiler. Günde 15 dakika hava almak için bahçeye çıkmama izin veriyorlardı. Kamp müdürü bana can güvenliğimden dolayı tek kişilik koğuşta tutulduğumu söyledi. Günlerce sınır dışı edilmeyi bekledim. Fakat günler geçtikçe psikolojim bozuldu” diyen Depardon, daha sonra üç kişilik odaya alınmış. Burada kaçakçılıktan yatan Afgan ve Pakistanlı sığınmacılarla kalmış.

“Günler geçtikçe ‘ne olacağım’ endişesiyle beklemeye başladım. Ya cezamı verin bileyim ona göre burada yatayım ya da sınırdışı edin diye devletin bana verdiği avukata söyledim. Avukat ciddiyetten gayet uzak, alaylı konuşmalar yapıyordu. Sonra kendim avukat tutarak haklılığımı ispata çalıştım. Artık bir şeyler yapılması gerektiğine karar vererek açlık grevine başladım” diye devam eden Depardon bunu, “Sanki bir esir gibi tutulduğum yerde hiç kimsenin yarınının ne olacağı belli olmayan günler yaşamaya başladım. Sesimi duyurmak için ölümü göze alarak, açlık grevine başladım” diye izah etti. “Açlık grevimin ikinci günü kamp müdürü bitirmem için restoranlardan bana çeşit çeşit yemekler getirtiyordu. Ben ise açlık grevine devam ederek her seferinde geri çevirdim” diye ekledi.

Haftada bir görüşebildiği avukatından Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp kendisinin bırakılmasını istediğini öğrenen, birkaç gün sonra Fransa’nın Ankara Büyükelçisi tarafından ziyaret edilen Depardon, diplomatik sürecin başlamasıyla açlık grevini bitirmeye karar vermiş. 1 ay sonra sınır dışı kâğıtları imzalatılan Depardon “Kendim için sevinsem bile beraber bir ay yaşadığım arkadaşlarım için üzülüyordum. İnsanlık dışı muamele yaşatıyorlardı onlara. Türkiye’de artık adalet yok, hapisanelerde birçok meslektaşım var. Halk güvensiz ve korumasız şekilde yaşıyor. Bu durum Türkiye’ye gerçekten hiç yakışmıyor ” dedi. Depardon, iki kamera ve bir fotoğraf makinesinin hâlâ Gaziantep savcılığında el konulmuş olarak durduğunu belirtti.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr