Yaklaşık 8 yıllık mahkumiyetinin ardından geçen yıl Kasım ayında cezaevinden tahliye olan Dev-Genç kurucularından, 68 kuşağının sembol ismi Sarp Kuray 13 Haziran'da CHP'ye üye oldu. CHP'ye katılma nedenini ve gençlik dönemlerindeki mücadelesini Gazete Habertürk'ten Kübra Par'a anlatan Sarp Kuray'ın mülakatı şöyle:

Sarp Bey, siz bütün gençliğini hatta bütün hayatını Türkiye’de devrim hayali üzerine kurmuş, 68 kuşağının sembol isimlerinden birisiniz. Hâlâ devrim olabileceğine inanıyor musunuz?

Devrim hayalimizi kimse bizden çalamaz.

Devrim sadece bir hayal miydi peki?

Hayır, somut koşulların oluşması gerekir. Devrim, bir insanın veya bir sınıfın isteğiyle olmuyor. Halkın tamamının isteğiyle, düzene karşı çıkmasıyla oluyor. Şu anda da bu koşullar yok. Türkiye’nin içinden geçtiği aşamada demokrasi eksiktir. Onun için ülkede öncelikli olarak düşünülmesi gereken politik devrimdir, sosyal devrim değildir.

Neden? Sizin devrim hayal ettiğiniz günlerde demokrasi mi vardı? Şimdi ne değişti de devrim niyetinden vazgeçtiniz?

Bu iş niyetlenmekle olmuyor. Gençtik, yapacağımızı zannediyorduk, olmadı. Şimdi daha objektif bir değerlendirme yapmamız gerekir. Türkiye birtakım birikimlerini kaybetmek üzere. Cumhuriyet devrimi hırpalanıyor. Ülkenin, aydınlanma birikimlerine karşı, içeriden gericilik, dışarıdan emperyalizmin planlı kuşatması altında olduğuna inanıyorum. Değerleri korumak gerekiyor. Şu an için görev bu olmalı.

“Gericiler” tabiri biraz kalıplaşmış ve ötekileştiren bir niteleme değil mi? Oysa eski bir röportajınızda, “Türk solunun hatalarından biri dinle ilişkiyi kuramamaktır” demiştiniz.

Benim hiçbir dönemde dindar kesimle sorunum olmadı. Ben ekonomik altyapıya ve yukarıda üretilmiş politikalara bakarım. Bugünkü olayları tarihi arka planıyla birlikte değerlendirmeliyiz. Sözünü ettiğiniz röportajlarda, İslamiyet’in başlangıcını son derece devrimci bir eylem olarak gördüğümü söyledim.

Hz. Muhammed’i devrimci olarak mı görüyorsunuz?

Evet, yalnız devrimci değil, çok dürüst bir insan olarak da görmüşümdür. Toprak düzeninden paylaşım ve adalete kadar İslamiyet’in kuralları konusunda da müspet fikirler taşımaktayım. Hz. Muhammed’in ölümünden sonra Mekkeli toprak ağaları bu işe el koymuştur. Muaviye olayı budur. Buna itirazlar olmuştur. Hz. Ali’nin mücadelesi olmuştur. O zaman iki kanal oluşmuştur. Bir kanal, egemenlerin kanalıdır. Altında Muaviye ve babası Ebu Süfyan vardır. Aslında bütün Kur’an-ı Kerim, Ebu Süfyan ve zenginliklerine karşı bir savaş çağrısıdır. Şimdi onun için İslam’ın başlangıç ilkesiyle Muaviye müdahalesini birbirinden ayırmak gerekir. Mekkeli zenginler bu işe el attıktan sonra bu coğrafyada büyük isyanlar olmuştur. Bunun içinde biri mazlumları, diğeri egemenleri tutan iki damar var. Bugünkü anlayış, egemenleri tutan damarın devamıdır.

‘ŞARTLAR, CHP’DE TOPLANMAMIZI GEREKTİRİYOR’

Peki, niye CHP’ye katıldınız?

Devrimci grupların da Türkiye’nin bugünkü meselelerini kucaklayacak bir yapıda olmadığını düşündüm. “Bir toplanma yeri lazım” dedim. Referandumda yoğun bir “Hayır” kampanyası yaşadık. Bana göre yüzde 50’nin üzerinde, resmi rakamlara göre yüzde 49’luk bir şablon çıktı. CHP bunun motor gücü oldu. Ama sadece CHP değil. Bunun içinde devrimciler, Aleviler, MHP içindeki toplumcu milliyetçiler var. Laikliğe, cumhuriyete bağlı insanlar var. “Türkiye’nin bir asgari müştereke ihtiyacı var” denilen nokta hayata geçti. Bunu ayakta tutmak için de CHP’nin bir lokomotif güç olduğunu gördüm. Yoksa CHP’de de bizim mücadelemizde de eleştirilecek yanlar vardır. Referandumdaki “Hayır” kampanyasındaki tavrı, Türkiye’nin içinden geçtiği şartlar, bizim CHP’de toplanmamız gerektiği konusunda bende bir fikir oluşturdu.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr