15 Temmuz darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında 9 aydır tutuklu bulunan gazeteciler Ahmet ve Mehmet Altan ile 10 aydır tutuklu bulunan Nazlı Ilıcak'ın yargılandığı davada savunmalara devam ediliyor.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya darbeye teşebbüs, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve örgüte üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan tutuklu Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazıcı ile tutuksuz Tibet Murat Sanlıman katıldı. Ahmet Altan duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Yargılanan gazeteci ve yazarlarla dayanışmak için CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Milletvekili Garo Paylan, Gazetecileri Koruma Komitesi'nden (CPJ) Özgür Öğret, Uluslararası Af Örgütü'nden Milena Buyum, Norveç PEN temsilcisi, Article 19'dan Georgia Nash, İngiliz Barosu İnsan Hakları Komitesi ve Uluslararası Kıdemli Avukatlar Projesi temsilcileri salonda yer aldı. Davanın müştekileri arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve 65. hükümet yetkilileri yer alıyor.

 'Kimliğim teokratik darbeye uymuyor'

Gazeteci Nazlı Ilıcak, duruşmada savunmasına devam etti. Ilıcak, kimliğinin teokratik darbeye uymadığını vurgulayarak, “Niçin Fethullah Gülen'in Türkiye Cumhuriyeti'nin başına geçmesini isteyeyim? Bütün aidiyetimi Türkiye Cumhuriyeti'ne borçluyum. Bir İran rejimindeki kadın gibi yaşamayı ister miyim? Mantıken doğru bulmuyorum bunu. Kainat imamı denilen insanın neden peşine takılayım ki” diye sordu. Ilıcak, 28 Şubat'taki Milli Güvenlik Kurulu kararları karşısında Necmettin Erbakan'ın yanında olarak Refah Partili olduğunu söylediğini anımsatarak, “Fazilet Partisi'ne de destek için gittim. Ben barış sürecine taraftarım. Ne o sosyolojiyi eleştirdim ne de KCK operasyonlarını onaylamadım” dedi.

 'Balyoz Darbe Planı' sahte olabilir

 Ilıcak, 2013'e kadar hükümeti desteklediğini kaydederek, “Erdoğan'ı destekledim. Geçmişten gelen yol arkadaşlığım nasıl böyle bir nefretle yorum yapmama sebep olabilir” diye sordu. Darbe suçlaması ile yargılandığını belirterek, Balyoz plan seminerinde geçen konuşmaları anımsatan Ilıcak, “Ondan sonra her şey bir kumpasmış da ben de FETÖ'yü aklıyormuşum. Böyle bir gizli plan semineri yapılmışsa bit yenikleri vardır altında. 15 Temmuz darbe girişiminden ve FETÖ'nün TSK'nin içinde bu denli geniş yapılandığını gördükten sonra Balyoz Darbe Planı denilen o belge sahte olabilir. Yanındaki listeler sahtedir. Ben ilk olarak anlayamadım çünkü uzmanlık gerektiren belgeler bunlar. Asker o kadar tedbirliydi ki evlerde biblo var mı, eşleri dans ediyor mu diye imtinalı davranıyordu. Birden bire TSK'nin yarı yarıya teslim olduğunu ve komutanlarının yarısının FETÖ'cü olduğunu tahmin edemezdim” dedi.

 'MGK kararına uymak zorunda değilim'

 “Ben mecbur muyum Ergenekon ve Balyoz için toptan kumpas demeye” diyen Ilıcak, “Erdoğan bunun savcılığını yaptı. Biz de destekledik. Bugün gelinen noktada Ergenekon'un sulandırıldığını, insanların bu kumpasın içine atıldığını biliyoruz. Yanlış yaptığım oluyor ama yalan söylemem, öz eleştirimi de yaparım. Ergenekon ve Balyoz için topyekün böyle bir şey yok demek yanlıştır” ifadelerini kullandı. FETÖ ile ilgili bir Yargıtay kararı olmadığını belirten Ilıcak, “Ben MGK kararına uymak zorunda değilim. Öyle olsaydı 28 Şubat MGK kararlarına da uyup baş örtülülere cihat açmam gerekirdi. 15 Temmuz'dan sonra terör örgütü olduğuna yüzde yüz eminim. FETÖ çok kötü bir örgüt, kumpas kurdu hükümete, haber vermeliydi hükümete bunlar söylenebilir” dedi.

 'Hükümet kucak açmıştı'

 Ilıcak, 2012'de kaleme aldığı suçlama konusu edilen 'Her Taşın Altında The Cemaat mi Var' kitabı ile ilgili olarak da “2012'yi baz alırsanız hükümet kollarını açmış o zaman. Kitabın böyle bir ortamda yazıldığını unutmamak gerek. Biliyorum ki FETÖ'cü olmanın bazı kriterleri var. Bank Asya'ya para yatırmak, KPSS'ye girmek gibi. Ben de hiçbiri yok. Olmayınca Ergenekon ve Balyoz'dan bahsedersen FETÖ'nün kumpasını aklamak oluyor. Başbakan ve Cumhurbaşkanı deyince onlara bir şey olmuyor” dedi. Ilıcak, sonradan kumpas olduğu kabul edilen Oda TV operasyonu ile ilgili o dönem yazısında, “Oda TV yayınlarının Ergenekon talimatlarıyla yapıldığı söyleniyor. Oda TV çalışanları cemaati yıpratmak için kitap yazdırmış dahi olsalar Ergenekon irtibatının somut olarak belirtilmesi gerekmez mi” diye yazdığını söyledi.

 Kaçmam söz konusu değil

 Ilıcak, “Benim FETÖ'yle bir göbek bağım yok ki söylediğim her şey ona mal ediliyor. Ben buna kesinlikle razı değilim, itiraz ediyorum. Biz FETÖ'yle aynı mevzide yürüyemeyiz. Kaçmam söz konusu değil. 73 yaşındayım. Bu yaştan sorma kaçmam, Türkiye'nin dışında yaşamam mümkün değil, imkanı yok. 12 eylülde hayatımız tehlike altındayken Türkiye'yi bırakmadım. 3 kez ağırlaştırılmış müebbet istemine rağmen tahliyemi istiyorum” dedi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr