Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:

"Bir halk oylamasını geride bıraktık. Bunun üzerinde konuşacağım. Öncelikle sandığa giderek oyunu kullanan bütün vatandaşlarıma en içten sevgiler saygılar sunuyorum ve onları yürekten kutluyorum. Demokrasiyi oyladık, tek adam mı parlamenter rejim mi? Bütün vatandaşlarımızı sandığa gitmesi için ikna etmeye çalıştık. Bunun tarihi sorumluluğu vardı. Sandığa giden bütün vatandaşlarıma teşekkür ediyorum.
Bu referandum nasıl yapılmalıydı? Bunu ben belirleyemem. Nasıl yapılacağını öngören temel kural anayasada yer alıyor. Bu referandum gerçekten anayasanın öngördüğü şekilde mi yapıldı? Anayasada öngörülen bu kurallara göre bir halk oylaması yapılmadı.

Biz bütün bunlara rağmen sandığa giderek oyumuzu kullandık. Eşit olmayan koşullarda bir referandum yapıldı. Bu referandum adil bir referandum muydu?"

Anayasa'da 67 madde şöyle söylüyor: "Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır. "

Soru şu gerçekten de referandum yargı denetimi altında mı yapıldı? Eşit olmayan koşullarda bir referandum yapıldı. Elinizi vicdanınıza koyup düşünün. Bu refarundum adil miydi?

OHAL'de yararlanarak bir kanun çıkardılar. Özel televizyonların tek taraflı yayın yapmasına imkan sağladılar. Kampanya evet için devlet kampanyası, hayır için millet kampanyasına dönüştü. Yılmadık direndik, sandığa gittik. 'Hayır' oyu verdik. Vicdanımızla ahlakımızla gittik ve sandıktan yüzde 50'nin üzerinde 'Hayır'ı çıkarttık. Gerçekten de tarih yazdık. Bu bir demokrasi destanıdır.  Bu destanın sahibi ben değilim. Bu destanın sahibi sizlersiniz. Sizlere yürekten teşekkür ediyorum.  1982 anayasasına yüzde 91.4 evet çıktı. O dönemde baskılar vardı, hayır diyenler cezalandırılıyordu. Bugünkü şartlarda olduğu gibi. 

“GAK DEDİKÇE PARA, GUK DEDİKÇE PARA HARCADILAR”  

Devletin bütün bürokratlarını kullandılar. Valileri, kaymakamları hepsini kullandılar. Tehdit unsuru olarak devlet vatandaşın karşısına çıktı. Devletin bütün mali imkanlarını kullandılar. Gak dedikçe para, guk dedikçe para harcadılar. Sadece paralarını değil, sadece bürokratlarını değil, arabalarını forslarını uçaklarını televizyonlarını her şeylerini kullandılar. Ama buna rağmen yılmadık, yolumuza devam ettik. 

Sadece bununla da yetinmediler. OHAL’den yararlanarak bir kanun çıkardılar. Çünkü OHAL çerçevesinde çıkan kanun dolayısıyla anayasa mahkemesi de buna bakmam diyor. Özel televizyonların, havuz medyasının tek taraflı yayın yapmasına imkan sağladılar. Devletin televizyonu dışında bütün televizyon kanalları kendileri için çalıştı. Ama buna rağmen direndik, buna rağmen sandığa gittik, buna rağmen hayır oyunu verdik. 

“EVET İÇİN DEVLET, HAYIR İÇİN MİLLET KAMPANYASINA DÖNÜŞTÜ” 

Ne oldu biliyor musunuz? Kampanya ne oldu? Evet için devlet, hayır için millet kampanyasına dönüştü. Devletin televizyonları, devletin paraları, devletin uçakları, devletin bürokratları, bizim elimizi kolumuzu bağlamaya, bizim üzerimizde baskı kurmaya, sandığa gitmemeye…

“ÖZEL ANKETÖRLER BULDULAR, CEPLERİNE PARA DOLDURDULAR” 

Sadece bu mu? Hayır. Özel anketörler buldular, ceplerine para doldurdular. Bir gün önce açıklama yaptırdılar, yüzde 60 çıkacak diye… Acaba onların sandığa gitmelerini engeller miyiz diye her türlü yola başvurdular. Ama biz vicdanımızla, ahlakımızla, kararlı bir şekilde gittik ve yüzde 50’nin üzerinde bir hayır’ı sandıkta ifade ettik. 

Hiç kimsenin kötülüğünü istemedik; hiç kimseye zulüm yapmadık, hiç kimseyi ötekileştirmedik. Çünkü bu ülkede birlikte yaşıyoruz. 

Mesryeti tartışmalı olan bir anayasayı referanduma götürdük. Meşruiyeti tartışılır. Örnek mi 1982 Anayasası. 1982 anayasası yürürlükte ama meşruiyetini evet diyenler de hayır diyenler de tartışıyorlar. Demokrasiyi yok eden bir anayasa olamaz.

Bakınız 1982 anayasasına referandumda yüzde 91,4 evet çıktı. O dönemde baskılar vardı, Kenan Evren ve komutanlar vardı. O dönem de baskılar vardı, hayır diyenler cezalandırılıyor. O dönemde medya özgür değildi, bugünkü şartlarda olduğu gibi. Ama o dönem evet diyenlerin oranı yüzde 91,4. Demokrasi açısından söylüyorum, bugün bu baskı anayasasına hayır diyenlerin oranı yüzde 50’nin üzerinde. O yüzden demokrasi destanı yazdık diyorum.

1982 anayasası oylanırken Kenan Evren Çankaya ilkokulunda oyunu kullanıyor. Seçim sonrası sandıklar açılıyor, hayır diyen pusulanın üzerinde şu not var “Korku üzerine hakimiyet inşa edilemez. Mustafa Kemal Atatürk / nutuk” Öyle egemen bir korku var ki, hayır pusulasının üzerine bu notu düşmek zorunda kalıyor, üst düzey bir yönetici ve bürokrat. Bu not alınır, tutanağa geçirilir ve hayır oyu reddedilir.

“O GÜN BAŞKA BİR AÇIKLAMA YAPMADIM, NEDENİ…”

Geliyorum biraz daha düne. Referandum sonrası Pazar günü hepimiz evlerdeyiz, sandıklardan haberler almaya çalışıyoruz. Ben de evde izliyorum. Bir haber geldi, YSK mühürsüz oy pusulalarını geçerli sayacak diye. Hemen arkadaşları aradım, “nedir bu” diye. “Evet doğru” dediler. Açıklamalar yapın, yapıldı. Akşama doğru genel merkeze geldim ve bir basın toplantısı yaptım. YSK’yı uyardım, yanlış yapıyorsunuz diye. Referanduma gölge düşürüyorsunuz diye. O gün başka bir açıklama yapmadım, nedeni “YSK inşallah bu kararından geri döner” diye bekledim.

“YSK, YASALARI ÇİĞNEMİŞTİR”

Daha henüz sayımlar bitmemişti. YSK, yasaları çiğnemiştir. YSK, üstüne düşen görevi yapmamıştır. YSK, gücünü öyle anlaşılıyor ki, haktan hukukun üstünlüğünden anayasadan değil belli bir merkezden, siyasi otoriteden almaktadır. Siyasi otoriteden alınan güç güç değildir, demokrasiye ihanettir.

Meşruiyet tartışmalı olan bir anayasayı referanduma götürdük. Meşruiyeti tartışılır. Örnek mi 1982 Anayasası. 1982 anayasası yürürlükte ama meşruiyetini evet diyenler de hayır diyenler de tartışıyorlar. Demokrasiyi yok eden bir anayasa olamaz.

Yüksek Seçim Kurulu yasaları çiğnemiştir, YSK, üstüne düşen görevi yapmamıştır. YSK, gücünü halktan, hukukun üstünlüğünden değil belli bir siyasi otoriteden almaktadır.

“BU SEÇİMİN ADI MÜHÜRSÜZ SEÇİMDİR” 

Efendim ne olmuş? Adalet ve Kalkınma Partisi’nden biri başvurmuş. Bunun üzerine toplanıyorlar, kanunda bu kadar açık hükümler olmasına rağmen ‘bunlar geçerli olabilir’ diye karar alıyorlar. Bu, maç ortasında kuralları değiştirmektir. Ve bu seçimin adı mühürsüz seçimdir, bu seçimin mühürü yoktur. 

“24 MİLYON OYUN NAMUSU İÇİN BUGÜN BAŞVURUYORUZ” 

YSK başkanı diyor ki, oyların sahte olmadığı ispat edilmedikçe seçim geçerlidir. Yahu oyların sahteliğini engellemek için bu mühür getirildi değerli kardeşim sen hala bunu anlayamadın mı? 2010’da getirildi bu, bu karar da henüz yayınlanmış değil. Bugün başvuruyoruz. 24 milyon oyun namusu için bugün başvuruyoruz. 

“EY YSK ÜYELERİ...” 

Diyarbakır’dan bir vatandaşım aradı, onun ifadesiyle “Sayın Kılıçdaroğlu siz neden bir şey demiyorsunuz? Eski bir savcı “Ey YSK üyeleri sizlere milletvekili sözü mü verildi” Ben de sorayım, ey YSK yöneticileri size milletvekili sözü mü verildi, siz anayasayı yasaları çiğniyorsunuz? 

Bakın 2014 Bitlis Güroymak’ta seçim yapılır. Seçimlerde mühürsüz oy pusulaları olduğu görülür. Ve seçim iptal edilir. Ve yenilenir. İtiraz edilir, YSK’ya gelir. YSK alır bakar der ki kusura bakmayın mühürsüz oy pusulaları var, ilçe seçim kurulunun aldığı karar doğrudur, seçimin yenilenmesi gerekir. Şimdi ki başkan da YSK başkanıdır aynı zamanda. 

“SEN ÖYLE KARARI VEREMEZSİN KARDEŞİM” 

Şimdi Anayasa Mahkemesi’ne başvurulur bunun üzerine 6 Şubat 2014’te karar verilir “Mühürsüz oy pusulası ve zarfla kullanılan oylar geçersiz sayılır” Ne kadar güzel değil mi? Mühürsüz oy pusulası ve zarfla kullanılan oylar geçersiz sayılır diyor. Anayasa Mahkemesi diyor. YSK şimdi ne diyor? Bunlar geçerlidir diyor. Ben Meclis’i takmıyorum diyor, Anayasa Mahkemesi’ni de takmıyorum diyor. Ben beni buraya getirenin iradesine bakarım diyor. Sen öyle kararı veremezsin kardeşim. 

"O KOLTUKLARDAN İNDİRECEĞİZ SİZLERİ" 

O koltuklardan ineceksiniz aşağıya o koltuklardan indireceğiz sizi.

Üsküdar'a geçen çalınan atını geri alan Köroğludur. Tarih çalınan atını geri alan Köroğlu'nu yazar, hırsızları yazmaz.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr