Ankara Barosu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin son dönemde verdiği kararları değerlendirerek, “Tutuklu gazeteciler için Türkiye’de etkili bir iç hukuk yolu var mı?” paneli düzenledi.

Açılış konuşmasında Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, “Cumhuriyet’in tutuklu yazarlarının örgüte yardım etmekle yakından uzaktan alakası bulunmamakta. 156 gündür içerdeler ve sadece iddianame hazırlanabilmiş. Bu çok vahim” dedi. Erdem Gül, “İddianame biz gazeteciler açısından ibretlik bir tespitten başlıyor. Yayın çizgisini son 3 yılda bazı örgütler lehine değiştirildiği iddiası var. Bu tipik bir ‘gazetecilik suçtur’ anlayışıdır” dedi. Gül, TMSF ile el konulan gazeteler ve değişen yayın çizgilerini hatırlatarak, “Bu suçsa, Sabah gazetesinin yayın çizgisini değiştirmekten birilerinin yargılanması gerekir” dedi.

‘Yargısal taciz’

Cumhuriyet iddianamesini, “tutuklu gazeteciler için iç hukuk yolu var mı” sorusu bağlamında değerlendiren Yrd. Doç. Dr. Altıparmak, “Türkiye’deki ifade özgürlüğünün üzerindeki kararlar ve hâkim savcı ihraçları ‘yargısal taciz’ olarak yorumlanıyor Avrupa Parlamentosu raporunda. Bu yargısal tacizin başrolü HSYK tarafından oynanıyor, AYM de izliyor. Cumhuriyet iddianamesinde kullandıkları uluslararası hukuk kaynakları, bu tacizin bir örneği. Yoğun bir cehalet ile hukuk bilgisizliğini ve hiçbir dayanağı olmadığını gösteriyor” dedi. Altıparmak, Cumhuriyet’in tutuklu yöneticilerine ilişkin iddianamedeki bölümlerden örnekler vererek, “Diyebilirim ki hepsi yanlış ve saptırma. Bu iddianamenin ne kadar tutarsız olduğunu gösteriyor. Türkiye’de tutuklu bir gazeteci için etkili bir hukuk yolu söz konusu değildir. Yargısal taciz meselesi sistemik bir sorundur” diye konuştu.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr