Uluslararası Af Örgütü, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle, tutuklu gazetecilerin seslerini duyurmak için “İçeriden” isimli bir gazete çıkardı. Tutuklu gazetecilerin mesajlarının yayımlandığı gazetenin arka sayfasında ise Af Örgütü’nün tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması amacıyla başlattığı imza kampanyasına katılma çağrısı yapıldı. Birinci sayfasında “Gazetecilik suç olamaz’ manşeti ve Kadri Gürsel’in anlatımlarına yer veren gazete, “Tutuklanan Gazetecilerin Gazetesi” olarak 8 sayfa basıldı. Gazetede, tutuklu genel yayın yönetmenimiz Murat Sabuncu, tutuklu çizerimiz Musa Kart, tutuklu yayın danışmanımız IPI Yönetim Kurulu üyesi Kadri Gürsel, tutuklu muhabirimiz Ahmet Şık ve Özgür Gündem davasında bir süre tutuklu yargılanan yazar Aslı Erdoğan, dilbilimi Necmiye Alpay, bir süre tutuklu yargılanın kapatılan JİNHA muhabirleri Zehra Doğan ve Beritan Canözer, tutuklu gazeteciler Mahir Kanaat, İnan Kızılkaya, Die Welt muhabiri Deniz Yücel, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, gazeteci ve fotoğraçı Metin Yoksu’nun mesajları yer aldı. Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Salil Shetty’nin de açıklamaları gazetede yer aldı. Shetty, “Türkiye’de çok sayıda bağımsız gazeteci demir parmaklıklar ardında, suçmala veya yargılama olmaksızın aylardır cezaevinde tutuluyor veya muğlak terör ile mücadele yasaları uyarınca yargılanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor” ifadelerini kullandı.

Önce ceza, sonra savunma

Gazetede yayımlanan mesajlardan bazıları şöyle:

Murat Sabuncu: Cumhuriyet yazar ve yöneticileriyle birlikte 6 aydır tutukluyum, mahkeme karşısına çıkmamıza 3 ay var. İddianamenin çıktığı 5. ay sayfaları çevirirken, gazetenin manşetleri, haberler, tweetlerden, yani basın ve fikir özgürlüğünden başka bir şeyle karşılaşmayacağımı biliyordum. Şaşırmadım. Mahkeme karşısına çıkacağım ilk günün 24 Temmuz’un ise basın özgürlüğü günü olmasını memnuniyetle karşıladım. Şimdiden Türkiye demokrasisinin kara lekelerinden biri haline gelen bu davanın, böyle anlamlı bir güne rastlaması tarihselliğini pekiştirecek.

Musa Kart: Hakkımızdaki suçlamalara dair tek bir somut kanıt olmadan, dokuz ay boyunca ağır tecrit koşulları altında tutuklandıktan sonra mahkeme önüne çıkacağız. Önce ceza, sonra savunma... Bu sıralama size tuhaf gelmiyorsa hukuk devletinde yaşadığımızı söyleyebilirsiniz.

Kadri Gürsel: Terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçlamasıyla tutuklandım. Gerçek suçumun ise, gazetedeki köşemde ve konuşmalarımda iktidarın baskıcı politik ve pratik tutumunu eleştirmek olduğunu biliyorum. Gazetecilik suç olamaz. Tutukluluğum ağır bir insan hakları ihlalidir. Serbest bırakılmazsam, hâkim karşısında ilk kez kendimi savunma hakkı bulduğumda tutukluluğumun üzerinden dokuz ay geçmiş olacak. Maruz kaldığım ihlal çok daha ağırlaşacak.

Ahmet Şık: Bana yöneltilen suçlamaları reddediyorum. Bu soruşturmanın konusu benim mesleki faaliyetlerimdir, bir diğer ifadeyle, gazeteciliktir.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr