Cumhuriyet’e karşı üç koldan ağır bir kuşatmayı başlatan zorba güç, gazetemizde kilit görevler üstlenen 10 arkadaşımızı demir parmaklıkların ardına yolladı ve adeta orada unuttu.

100 gündür yazılamayan ya da bilerek isteyerek yazılmayan iddianamenin bizim açımızdan başka bir anlamı yok. Çöle dönüştürülmüş bir medya ortamında Cumhuriyet’in halkın haber alma, gerçekleri öğrenme hakkını ete kemiğe büründürme çabalarına katlanamayan bir siyasal iktidar, eline geçirdiği devlet gücünü hukuku yok ederek; anayasada altı kalın çizilerek yer alan hukuk devleti ilkesini sürekli çiğnemeyi kural haline getirerek tutuklamayı cezalandırmaya dönüştürdü.

Yargılanma ve savunma hakkı ayaklar altında... Amaç çok açık: Cumhuriyet’i susturmak, olmazsa etkisizleştirmek... Ama yanıldılar. Cumhuriyet, doğru bildiği yolda, onun yayın çizgisini belirleyen ilkeleri titizlikle koruyarak yoluna devam ediyor.

Ne baskılardan korkup sindik; ne demokrasiyi, laikliği, özgürlükleri ve Cumhuriyet ilkelerini savunmaktan cayıp diz çöktük. Vatan Caddesi’nde, ardından Silivri’de 100. günlerini dolduran “içerideki” 10 arkadaşımızın dik duruşları, inançlarından en küçük bir ödün vermeyişleri Cumhuriyet düşmanlarını şaşırtmış olabilir. Biz “dışarıdaki” Cumhuriyet çalışanları hiç şaşırmadık, onlar her gün, her saat yanı başımızda.

Yazıişleri toplantısında, yönetim masalarında, bilgisayarlarımızın tuşlarında bizimle yan yanalar, omuz omuzalar.

Eleştirileri kulaklarımızda; eksiklerimizi gören bakışları gözlerimizde, belleğimizde... Uzun sözün kısası biz Cumhuriyet çalışanları, “içerideki” ve “dışarıdaki” hepimiz, hep birlikte Silivri’deyiz; hepimiz hep birlikte Cumhuriyet’in masalarında, odalarındayız. İşimize bakıyoruz, işimizi yapıyoruz. İşimiz gerçekleri, hele hele halktan saklanmak istenen gerçekleri gün ışığına çıkarmak. Ve biliyoruz: Güzel günler, güneşli günler göreceğiz.

                                                                                                                   Cumhuriyet

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr