Bosna-Hersekli çağdaş sanatçı Sejla Kameric, Türkiye’deki ilk kişisel sergisi ‘Bim Bam Bom Çarpınca Kalp’i Beyoğlu İstiklâl Caddesi’ndeki Arter’de ay sonuna dek sunmayı sürdürüyor.

Sergi, ilhamını Hırvat bir müzik grubunun punk-rock şarkısının nakaratından almış. Başak Doğa Temür’ün küratörlüğündeki sergi, üretirken çelişkili duygular ve ikiliklerden beslendiğini belirten Kameric’in kapsamlı bir seçkisini bir arada toplayarak, video, fotoğraf, heykel ve yerleştirmelerin yanı sıra sanatçının Arter’deki sergisi için ürettiği üç yeni eserinden oluşturulmuş.

Sanatçı, kendisini ifade etme aracı olarak sanata yöneldiğini anlatırken, sanat yolculuğunda zıt hislerin, eserlerini üretmede kendisini etkin kıldığını dile getiriyor. Kameric henüz 16 yaşındayken, Dünya Modern Savaş Tarihi’nde bir başkentin maruz kaldığı en uzun süreli kuşatma olma özelliği taşıyan Saraybosna kuşatmasını yaşamış ve savaş boyunca tanıklık ettiği tüm yaşantısının izlerine eserlerinde rastlanacağını dile getiriyor. Üretirken, yalnızca yaşamdaki olumsuzluklardan değil, aynı zamanda var olan olumsuzlukların içerisinden de pozitif durumlar çıkararak bu zıtlıklardan beslendiğini belirten sanatçı, zıt durumların böylece bütün eserlerine sindiğinden bahsediyor ve “Sürekli bir çatışmanın içerisindeyiz. Karşıtlık yaratan durumlar aslında birbiriyle derinden ilintili. Çelişkili duygular ve bunların var olduğu yerler benim için bu yüzden ilgi çekici. Hiçbir şey kendi karşıtı olmaksızın var olamaz” diyor.

 

Yeni çağrışım

Sanatçının şu an Arter’de sergilenen eserleri de dahil olmak üzere, ilgi çeken bir diğer çalışması da, birbiriyle uyumsuz gibi görünen şeylerin yeni çağrışımları ve duyguları harekete geçirdiğine dikkat çektiği ve pop şarkılarının sözlerini Nazi dönemi propaganda imgeleriyle birlikte kullanarak yeni bir anlatı kurmak istediği ‘Embargo Till 11’ isimli çalışması.

 

Ötekiler kim?

2000’de, Manifesta 3, Avrupa Çağdaş Sanat Bienali için kendisinden istenen yeni projeyi Kameric, Avrupa Birliği’nin kendisine yaşattığı zorluklardan beslenerek eser üretmiş. O dönemde tabelalardaki “AB Vatandaşları / Diğerleri” yazısından yola çıkarak, çalışmasını ‘sınır kapısındaki düzenin, kamusal alana yapıştırılması’ olarak nitelemiş ve bu tabelaları yeniden üretip, Lubliyana’nın en görkemli mimari yapılarından biri olan yaya köprüsüne yerleştirmiş. Tabelaların insanlar arasında sahte bir ayrım yarattığını düşünen sanatçı, bu durumun sorgulanması gerektiğini belirterek; “Diğerleri veya ‘ötekiler’ kim, ‘biz’ kimiz? Başkalarının bize kim olmamız gerektiğini dayatmalarına izin veriyor muyuz?” diye soruyor.

Bilgi için: www.arter.org.tr

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr