Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa film yarışması ödül töreninde konuşutu. Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"Merhamet deyince akla ister istemez önce annaeler geliyor. Dünyada bir annenin evlada olan merhametiyle mukayese edilecek pek az duygu olduğuna inanıyorum. Her yıl bugün tüm dünyada anneler günü olarak kutlanıyor. Hangi yaşta olursa olsun tüm annelerin bu güzel gününü kutluyorum. Anneler günü için bir günün yeteceğine inanan biri değilim. Anneler günü itibariyle 365 günün tamamı, her an anneler günüdür.

Terörle mücadele sırasında evlatları şehitlik mertebesine ulaşan anneleri bu anlamlı günde ayrıca tebrik ediyorum. Dün Malatya'da şehitlerimizin anneleriyle beraber oldum. Onların vakarına hayran olmamak mümkün değildi. Bu anneler, dimdik ayaktaydı. Allah onlardan razı oldun. Ve üç tane evladım daha var, onlar da bu yolda şehit olsunlar diyecek kadar vakur anneler... Ayaklarının altı öpülesi anneler, babalar değil. Onun için anne bambaşka.

Anneyi ve babayı kaybetmenin yaşı olmadığını yakından biliyorum. Annenizi kaç yaşınızda kaybederseniz kaybedin artık öksüz kalmışsınız demektir. Kendi annem başta olmak üzere, ebediyete intikal etmiş tüm anneleri de rahmetle yad ediyorum. Bir kez daha tüm annelerin anneler gününü kutluyorum.

Burada pek çok ilkleri içinde barındıran bu yarışmaya 20 farklı ülkeden 500'ü aşkın başvuru yapılmış olması dahi projenin başarısına işarettir. Adalet ve Merhamet temalı böyle bir yarışma için harekete geçilmiş olması doğrusu beni heyecanlandırdı. Sinema, kendi kültür dünyamıza uygun ürünler bakımından çok da verimli bir alan değildir. Sektörün büyüklüğü ve etki alanını dikkate aldığımızda yapılanların yapılması gerekenlere göre çok az olduğunu görüyoruz. Son yıllarda bir takım ümit verici gelişmelere şahit olsak da, arzu ettiğimiz seviyenin gerisindeyiz.

Adaletsizlik ve merhametsizlik dünyanın her yanını sarmış durumda. Zalim diktatörler ve acımasız terör örgütlerinden kaçan sığınmacılar şefkatle açılan kolları değiş kapalı kapıları görüyor. Suriye'de 6 yıldır süren iç savaşta dünya çok kötü bir sınav vermiştir.  DAEŞ ile mücadelede bizi yalnız bıraktılar. DAEŞ'le mücadele ettiğini söyleyenlerin hiçbiri bizim kadar bedel ödememiştir. DAEŞ'e karşı mücadelede bizi yalnız bıraktılar.Ankara'da yapılan saldırıya verilen tepkilerle, Brüksel'de yapılana verilen tepki arasındaki fark, adaletsizliğin somutlaşmış halidir.

Türkiye'de 3 milyon göçmen ağırlarken 300 bin göçmeni kabul etmemek merhametsizliktir. Biz dünya 5'ten büyüktür derken, BM Güvenlik Konseyi'nin yapısı nezdinde bu çarpıklığa karşı itirazımızı dile getiriyoruz. 5 tane daimi üye dünyanın kaderini belirliyor. Adaletsizlik bir defa orada pekişmiş durumda. 1 milyon 700 bin Müslüman ülkenin orada temsilcisi yok. BM Güvenlik Konseyi'nden nasıl adalet beklersiniz? Er veya geç bu ülkede 5 ülkenin dışındaki 190 ülkenin temsilini orada sağlayacağız, sağlamamız lazım. Şu anda Suriye'de 5 tane daimi üyenin 1 tanesi "hayır" diyorsa, siz orada adım atamazsınız. Böyle bir adalet olur mu? Kendimizi niye aldatıyoruz?

Hz. Ömer "mülkün esası adalettir" diyor. Bazıları bunu mal, mülk anlıyor. Oradaki mülk ifadesi devlettir. Yani devletin esası adalettir. Eğer adalet yoksa o devletin ayakta durması mümkün değildir. Bu çarpık düzen eninde sonunda çökecektir. Bugün kendi çıkarları için her türlü haksızlığa göz yumanlar, kendileri de adalete ve merhamete muhtaç hale gelecektir. Biz insanlık böyle bir felakete maruz kalmadan adım atılmasını istiyoruz."

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr