Angela Merkel, Hillary Clinton, Theresa May... Dünyaya “kadın eli” değerken Türkiye’de işler tersine ilerliyor. Nedense kadınlar, gençlerle birlikte siyasetin “yan unsuru” olarak görülüyor. Tam da bu nedenle partilerde “kadın” ve “gençlik” diye ayrı “kollar” oluşturuluyor. Erkekler “mühim” konularda siyaset yaparken, onlara da afiş asma, imza toplama gibi oyalanacakları görevler yükleniyor. İzmir - Aydın otoyolunun sonu, beni, bu geleneği bozan istisnalardan biriyle, iki dönem milletvekili seçildiği Aydın’da iki dönemdir de belediye başkanlığını yürüten Özlem Çerçioğlu’na götürüyor. Altın rengi belediye binasının kendisi bile yönetimde kadın farkını hemen hissettiriyor. Sokakların temizliği de öyle... Makam odasında, “devlet adamı grisi” yerine çiçekli, renkli giysili birinin elini sıkmak insanın içini açıyor.

Siyaset terazisinde dengenin kadınlar aleyhinde olmasına ilişkin “dertleşerek” başlıyoruz sohbete: “Demokrasinin daha gelişmiş olduğu ülkelerde durum böyle değil. Parlamentoda “bir kadın olarak sus” gibi söylemler yükseliyor. “Kadın yüksek sesle kahkaha atmamalı, gece sokağa çıkmamalı” deniyor. Böyle bir iklimde kadınlar siyasetten hızla uzaklaşıyor. Şimdi parlamentoda belki önceki yıllara göre daha fazla kadın milletvekilimiz var, ama yerel yönetimlere baktığımızda OECD ülkeleri içinde son sıradayız. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun gösterdiği duyarlılığın diğer liderlere de örnek olması gerekir. Ama kadınlarımız da önce sosyal ve ekonomik yaşamın içine katılmalı, sonra da kendi düşüncesindeki siyasi partiye üye olup çalışmalı. Evde oturuyorsanız kimse sizi alıp ne yerel yönetici yapar ne de milletvekili.”

Erkekçe siyaset

Siyasetteki kadın oranının düşük olduğu bir gerçek, ancak bir başka gerçek de siyasette var olan kadınların da “erkekçe” söylemlerle, “erkek gibi” siyaset yaptıkları. Bunu hatırlatınca siyasetin acımasızlığını vurguluyor, “Üstelik de koltuk da bir tane!” diyor: “Kadınlar, erkekleşmeden siyaset yapmalı. Öyle olursa anlamı olmaz, zaten onu yapan birçok erkek var. Ben siyaseti erkekleşmeden yapıyorum. Kente bazen kadın gözüyle, bazen belediye başkanı gözüyle, bazen de anne gözüyle bakarım. Ama öyle bir konjonktür gelişiyor ki, ayakta kalabilmek, varlığınızı devam ettirebilmek için göze göz, dişe diş mücadele vermek zorunda kalıyorsunuz. Çünkü siyaset çok acımasız bir ortam. Mesela benim hiç kadın rakibim olmadı. Olmasını çok isterdim ama olmadı, olmuyor.”

Önce anket yapıyorum

Kadın ve anne olmanın bir kentin yönetimini nasıl etkilediğine gelince. Özlem Çerçioğlu’nun belediye başkanlığına milletvekilliğinden daha çok ısındığı her halinden belli. Yaptıklarını ve yapacaklarını anlatırken heyecanı hem yüzüne hem diline vuruyor: “Bir yere herhangi bir yatırım yapmadan önce anket yapıyoruz. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ne istiyor ona bakıyoruz. Onların fikirleri doğrultusunda hareket ediyoruz. Büyük projelerimizde de referandum yapıyoruz. 2 ay önce, Aydın merkeze 12 dakikalık mesafede 177 dönümlük alanı 100 milyon liraya kamulaştırdık. Sonra da oraya sandık koyduk. Çocuklar dahil Aydın halkı oy kullandı. Biz zaten öyle öngörüyorduk, sandıktan da yüzde 99 yeşil alan isteği çıktı. Orayı aynı Central Park gibi bir park haline getireceğiz. Aydın’a bu da yetmez. 78 kilometre uzaklıkta 500 dönümlük bir araziyi kamulaştırdım. Burada yine aynı mantıkta doğal yaşam parkı yapacağız. Ardından burada bir 500 dönümlük araziyi daha kamulaştırarak ikinci etabını yapacağız.”

Belediye başkanı kadın, anne ve sosyal demokrat olunca söz dönüp dolaşıp sosyal belediyeciliğe gelmez mi? Bu alandaki lokomotif kuruluş kooperatifler. Bazı örnekleri şöyle anlatıyor: “Bütün belediye başkanları altyapı çalışmaları yapıyor, bizim asıl iddialı olduğumuz alan sosyal belediyecilik. Özellikle tarımda ve kadınların kooperatif kurmasına yardımcı oluyoruz. Çine Mutaflar’da kadınlarımız ön anlaşmayla 3 milyon çiçek üretti, belediyemiz satın aldı. Karacasu’da kadın kooperatifi mantar üretimine başladı. Bozdoğan’da yerli tohum projesi uyguluyoruz.”

Elleri bağlı!

Tüm bunları yaparken en büyük handikap, farklı bir partiden merkezi hükümetle çalışmak. ANAP döneminde Turgut Özal, yerel seçimler tehlikeye girdiğinde “Elleri kolları bağlı belediye başkanı ister misiniz” diye yurttaşları tehdit ediyordu. Çerçioğlu’nun şansızlığı, tüm belediye başkanlığı döneminin, benzer zihniyetteki AKP hükümetiyle eşzamanlı yürümesi. Bunları hatırlatınca parlayan yüzünü görünce, ona neden “topuklu efe” lakabının takıldığı anlaşılıyor: “Milli irade denip duruluyor, o milli iradeye saygı göstermek lazım. Demokrasiyi gerçek anlamda içine sindirmek lazım. Bir kentte yaşayanlar, muhalefetten bir belediye başkanı seçtiyse elini kolunu bağlamak herhalde demokrasiye uygun bir şey değil. Tek ses, tek renk mi olsun? O zaman demokrasi olmaz ki! Farklı düşünceler olacak, temsil edilecek...”

501 oydan 100 bin farka

“Bizim de bir kadın başbakanımız olsun” diye halka anlatılarak getirilen Tansu Çiller tarzı politikacılara hiç benzemiyor Özlem Çerçioğlu’nun siyasetçiliği. Aydın sokaklarında birlikte yürüme teklifini kabul ettiğinde bu daha iyi gözlemleniyor. “Başkanlarını” gören özellikle kadın ve çocuklar, hemen yanına koşturuyor. Onu bir “idol” olarak gördükleri hem sözlerinden, hem gözlerinden okunuyor. Ona sarılırkenki samimiyetleri, sadece 501 oy farkla göreve geldikten sonra ikinci seçimde en yakın rakibiyle arasındaki farkın nasıl 100 bine çıktığını açıklıyor.

Yere sağlam basıyor

“Dost başa düşman ayağa...” derler ama sohbet içinde o kadar çok “topuklu” kelimesi geçince, ister istemez gözüm ayakkabılarına kayıyor. Gerçekten topuklu, ama öyle “çıtkırıldım” olanlardan değil. “Apartman” diye nitelendirilen cinsten dolgulu, “sağlam” topuklar. Anlaşılan hem sokakta hem siyasette yere sağlam basıyor. Kimseye de “pabuç” bırakacak gibi görünmüyor. Zaten öyle de olmuştu. son dönemde, 2 yıl içinde hükümetin belediyeye 220 müfettiş göndermesini dert etmiyor. Kadınların yanı sıra gençler, dezavantajlı bölgelerdeki çocuklar, engellilere özel önem verdiğini vurguluyan “Dolgu Topuklu Efe”, yönetim felsefesini “Ben yaşadığım kentte insanların hayatını kolaylaştırmak için çalışıyorum” diye özetliyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr