CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, anayasa referandumun çalışmaları kapsamında Edirne'de trafiğe kapalı olan Saraçlar Caddesi'nde halka seslendi. Edirne'nin Osmanlı İmparatorluğu'na 92 yıl başkentlik yaptığını belirterek, Fatih Sultan Mehmet'in söylediği sözü bütün milletle paylaşmak istediğini söyledi.

Fatih Sultan Mehmet'in sözlerinin her bakımdan ibret alınacak fevkalade değerli sözler olduğunu belirten Baykal, "Şöyle demiş, 'Her bakımdan ibret alınacak, fevkalade değerli bir cümle. Fatih Sultan Mehmet diyor ki 'İnsanlara dinin ne, namazın var mı? Oruç tutuyor musun gibi Allah'ın soracağız soruları sormayacaksın. İnsanlara aç mısın? Ne ihtiyacın var? Bir sorunun var mı gibi kulun, kula soracağı soruları soracaksın.' Ne kadar muhteşem bir değerlendirme değil mi? Fatih Sultan Mehmet'in sözü. Yani ta o dönemde bu ayrımı yapmak o dönemde ülke yöneticilerinin kulağına küpe olacak. Bu sözleri söylemek ancak muhteşem bir anlayışın, dehanın eseri olabilir. Bu sözde de Fatih Sultan Mehmet Han'ın büyüklüğünü bir kez daha gördüm. İlk defa burada öğrendim. Bunu ortaya çıkaran değerli arkadaşımı yürekten kutluyorum. Ondan rica ediyorum, bunu herkesin mermer üzerine yazılmış bir yazı halinde Edirne'mizin her yerinde sergileyelim. Bu bir medeniyet anlayışı. Bizim imparatorluğumuzu 600 yıl bu coğrafyada dünyada en etkili hale getiren, işte bu anlayış. Bizim tarihimiz böyle sözlerle dolu" dedi.

'BU KADAR VAHİM HATA YAPANLARA 80 MİLYONUN KADERİ TESLİM EDİLİR Mİ'

Baykal, 2010 referandumunun FETÖ'ye teslim etme referandumu olduğunu söyleyerek, "Okyanus ötesinden dedi ki 'mezarlardaki ölülerinizi ayağa kaldırın, götürün oy versinler, 'evet' versinler' dediler. Cumhurbaşkanı, başbakan 'evet' kampanyasını bugün olduğu gibi sürdürüyor. Şimdi arada görüyorum televizyonda aklıma 2010 yılı geliyor. 2010 yılında da aynı lafları söyleyip duruyordu. Çıktı ne oldu, 15 Temmuz darbe girişimi oldu. Eğer o referandumda 'evet' çıkmasaydı, devlet işgali edilir miydi? O darbe girişimi 15 Temmuz'da yapılabilir miydi? Bu kadar vahim hataları yapanlara 'al sen 80 milyonun kaderini' diye teslim etmek mümkün mü? Şimdi onu istiyorlar. Bundan sonra eğer başkanlık rejimi geçerse aynı olayların yeniden Türkiye'nin başına çorap örmek için tekrarlanmayacağından emin olabilir misiniz?" diye konuştu.

Şimdi de bir gürültülü patırtılı bir kampanya yürütüldüğünü anlatan Deniz Baykal, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanı bir taraftan, başbakan bir taraftan devletin bütün imkanlarını seferber ediyorlar. Uçaklar, helikopterler, memurlar, öğretmenler, öğrenciler herkes seferber mitinge. Hangi parayla kendi ceplerinden mi harcıyorlar bunu? Bak biz buraya kendi cebimizden geliyoruz. Hiç kimsenin bir desteği olmadan, şahsi olarak arkadaşların imece usulü, herkes kendi masrafını yapıyor. Anadolu'yu öyle gezip dolaşıyoruz. Milletin parasıyla miting yapıyorlar, bütün devlet teşkilat ortada her yerde panolar, afişler, kıyamet devletin bütün imkanları seferber. Sabah biri konuşuyor, öğlen biri konuşuyor, 24 kanalda canlı yayın. Sabah akşam dinliyoruz, bıktık artık ya. Söylenen bir lafta yok, boş laf. Milletin parasıyla yapıyorlar, milletin yarısına da hakaret ediyorlar, 'terörist bunlar' diye. Bu anayasa teklifine hayır diyorum. Bana terörist diyeninde, size terörist diyeninde anlını karışlarım."

'HER TÜRLÜ TUZAK, MİLLETE TUZAK VAR'

Kendisinin bir yere seçilmek için değil görev duygusu ile Edirne'de olduğunu belirten Baykal, şunları söyledi:

"Ben 40 yıldır Türkiye siyasetinin içinde haşrolmuşum. İktidarı görmüşüm, muhalefeti görmüşüm, sürgünü görmüşüm, Zincirbozan'ı görmüşüm, askeri darbeyi görmüşüm. Bugün artık benim konumumda bir siyasi bekleyiş ve bir heyecanla bir şeyi anlatmamı gerektiren bir durum yok. Hiçbir şeyin peşinde değilim. Devletimin, milletimin bekası peşindeyim. Meclisin, vatandaşın yetkileri elinden gidecek. Her türlü tuzak var. Millete tuzak var. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kendisine de tuzak var bu Anayasa değişikliğinde. Başkanı Cumhurbaşkanı olacak. Böyle siyasi parti olur mu? Siyasi parti halka, topluma dayanan bir kuruluştur. Devleti, yönlendiren yanlışa izin vermeyen kuruluştur. Cumhurbaşkanı partinin genel başkanı olursa o artık resmi beyanlarla getirecek, halkı unutacak devletin sözcülüğünü yapan bir kuruluş hale gelecektir. Bu devleti parti devleti haline getirmek değil mi? Yanlış değil mi bu?"

AMAN BU ANAYASAYA 'EVET' DEMEYİN

Deniz Baykal, bugüne kadar 1 Mart'a, FETÖ olayına, terör konusunda PKK'ye, Suriye sınırında mayınların temizlenmesi karşı çıktığını anlatarak, şöyle devam etti:

"Karşı çıkmakta haklı olduğumuz bugün ortada. Ergenekon'a karşı çıktık, haklı olduğumuz ortada. Şimdi en çok haklı çıkacağıma inandığım bir konuyu söylüyorum. Aman bu anayasaya 'evet' demeyin. Aman evet demeyin hayır deyin. Adalet ve Kalkınma Partili kardeşlerimize de diyorum ki yapmayın, arkadaşlar. Yazıktır, partinize, size yazıktır. O yetkileri vermek istediğiniz genel başkanınıza yazıktır. İyi olmaz, Türkiye içinde iyi olmaz yapmayın bunu. O iş ayrı sen git gene partine oyunu ver. Ama bu başka devletini verme, devleti sokakta bulmadık. Şimdi devleti, milleti, Türkiye'yi savunma zamanı. Bu bayrağı savunma günü bugün. Evet çıkarsa büyük üzüntü var. Evet verenler dahil büyük üzüntü var. Çünkü 7200 tane mevzuat değişikliği var. Kanunlar, kararnameler, yönetmelikler değişecek. Devlet düzeni değişecek. Her bir değişiklik bir çok vatandaşımızı üzecek. Rahatsız edecek, güvendiği dağlara kar yağacak. Yapma kardeşim, evet çıkarsa büyük bir belirsizlik, tereddüt ve sıkıntı var. Oradan buradan bir yumruk, tokat, tekme yiyebilirsin. Mukayyet olacaksın kendine, cüzdanına, cebine, varlığına. Artık tek adam yönetimi var, keyfi yönetim var. Mahkeme yok, güvence, kazanılmış hak, hukuk yok. Böyle bir şeye girmeyin. Ben bir şey kazanacağımdan demiyorum, devletimizin geleceği aydınlık olsun diye söylüyorum."

SABRETMEYEN NAMERTTİR

'Hayır' çıkması halinde hiç kimsenin bir zarar görmeyeceğini söyleyen Deniz Baykal, şunları söyledi:
"Hayır olursa ne olur? Kimse kimseyi ütmeyecek. Kimse kimsenin cebinden bir şey almayacak. Hukuktan şikayetçiyiz, memnun değiliz elbette ama millet söz sahibi olursa biz onu düzeltiriz. Biliyorum, hepsini sabırla bekliyoruz. Bakın Türkiye 12 Eylül askeri darbesini yaşadı. Bizlere 7 ve 10 yıl yasak koydular. Siyaset yasağı verdiler kılım bile kıpırdamadı. Çünkü biliyordum ki Mustafa Kemal'in İngiliz işgal kuvvetleri için söylediği gibi 'geldikleri gibi gidecekler'. 10 yılsa 10 sabretmeyen namerttir. Bu duyguyla o dönemi aştık. Askeri darbe dönemini, biliyorduk gelip gideceğini. Şimdi arkadaş bunu yapmayın, bu Anayasa, bu hukuk, millet, sen yetkini verirsen ben kime dayanacağım. Atatürk milleti dayanak noktasına getirdi. Şimdi sen kendi iradenle siyasin dayanağı olmaktan kendini çıkarırsan, ne yapacağız biz. Sen sahip ol. Adalet ve Kalkınma partili olsan da, MHP'li de olsan, CHP'li olsan da, Saadet Partili olsan da sahip ol. Vatandaş olduğun için sen sahip ol. Başımla beraber yeter ki sende olsun. Hayır çıkarsa sende olacak. Kimse kimseye zarar vermeyecek. Kazanılmış haklar, hukuk, konum, statü, Adalet yanlış düzelteceğiz. Hukuk, demokrasi işlemiyor, düzelteceğiz. Gazeteciler hapiste çıkaracağız. Düşünce özgürlüğü kısıtlı çözeceğiz. Televizyonlar, basın özgür değil, bizi veremiyor, konuşmalarımızı yansıtamıyor. Biliyorum ona rağmen tenzih ediyorum bu milletin hakim olduğu bu düzeni. Bunların çaresini buluruz, hallederiz. Onlarda bunların çaresini bulacağımızı bildiği için tümünü değiştirmek istiyorlar, milleti devre dışı çıkarmak istiyorlar."

'23 NİSAN ÖYLE BİR KUTLANACAK Kİ'

CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, referandumda 'Hayır' çıkmasının ardından 23 Nisan'ın coşkulu kutlanacağını belirterek, "16 Nisan'da inşallah alacaksınız kararı, bir kayıp yok. Kimse kimseyi ütmüş olmayacak. Kimse kimsenin kazanılmış hakkına zarar vermeyecek. Bir hafta sonraki 23 Nisan aman Allah'ım, öyle bir kutlanacak ki, Türkiye de öyle bir 23 Nisan kutlaması olacak ki, sanki sene 2017 değil de sene 1920. Sanki ilk kez Mustafa Kemal hayatta, yaşıyor. Bizde Edirne'de değiliz de Ankara'dayız Ulus meydanındayız. Taş mektebinin önündeyiz, Mustafa Kemal dualarla, kurbanlarla tekbirle meclisi açıyor. Bizde oradaymışız gibi, ilk kez meclisimiz oluyormuş gibi sevineceğiz. Meclisi ilk kez açmış gibi sevineceğiz. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilk kez o gün ilan etmiş gibi sevineceğiz. Anadolu'yu istiladan o gün kurtarmış gibi sevineceğiz. Devletimize kavuşmuş gibi, cumhuriyetimize kavuşmuş gibi, milletimizin egemenliğini korumuş gibi sevineceğiz. Kim sevinecek 'hayır' oyu verenler mi? Hayır, hepimiz, evet vermiş vatandaşlarımıza da diyeceğiz ki 'gelin kardeşim, bu meclis, bu devlet hepimizin, hep beraber bu sevinci hak ediyoruz' diyeceğiz. Kol kola el, ele birlikte bu kutlamayı yapacağız" dedi.

Edirne'nin eski CHP'li Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi de miting alanına gelip, Deniz Baykal'la görüşmek istedi. CHP'den ayrılıp DSP'den kentte belediye başkanı adayı olan Sedefçi'nin Baykal'la görüşmesini parti görevlileri engelledi. Engellemeye tepki gösteren Sedefçi, "Maalesef ciddi bir engelleme oldu. 1992 yılında biz partimizi biz beraber açtık. Edirne'de 1992 yılında ilk aday olan bendim, 94'de seçilende ben oldum. Bugün üzüldüm yıllarca birlikte politika yaptığım sayın genel başkanıma ulaşmamam için ciddi bir koruma duvarı oluşturmuşlardı. Resmen engellemeye çalıştılar ama ben yine genel başkanıma hoş geldin deme onuruna eriştim. Çok zor olsa da. Üzüldüm keşke böyle olmasaydı. Umarım bir daha böyle olmaz, Edirne buna yakışan bir kent değil" dedi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr