Erkeklerde daha erken yaşlarda başlayan ve daha ağır seyreden hastalık, her 100 kişiden 1’inde görülüyor. Risk faktörleri arasında şehirde yaşamak, yaşlı babanın çocuğu olmak, annenin hamilelik dönemini stres altında geçirmesi gibi faktörler sıralanıyor. Uzmanlar ise hastaların en büyük sorununun damgalanmak olduğunu ve bunun tedaviyi olumsuz etkilediğini söylüyorlar. Dünyada yaklaşık 60- 65 milyon, Türkiye’de ise yaklaşık 450-600 bin şizofreni hastasının olduğu tahmin ediliyor. 11 Nisan her yıl Dünya Şizofreni ile Mücadele Günü olarak ele alınıyor. Şizofreni hastalığına dikkat çekmek amacıyla düzenlenen etkinliklerde farkındalık oluşturmak amaçlanıyor. Psikiyatri uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yosmaoğlu, şizofreninin genetik yapı ve çevresel etkenlerin etkileşimi ile ortaya çıktığını söylüyor. Hastalığı oluşturan tek bir genin tespit edilemediğini vurgulayan Yosmaoğlu, “Şizofreni genetiği, pek çok genin birbiri ile etkileşimini kapsar. Hastalık eğilimini arttıran gen sayısı veya aktivitesi daha fazla ise kişide hastalanma riski yüksektir” diyor.

Kişilerden şüphelenme

Hastalığın kişilerde algı, düşünce ve davranış alanlarında gündelik işlevi azaltacak kadar bozulmaya yol açacağını dile getiren Yosmaoğlu, şizofreninin belirtilerinin iki kümeye ayrılarak değerlendirildiğini kaydediyor. Yosmaoğlu, şöyle devam ediyor: “Pozitif belirtiler, normal kişide var olmayan ancak hasta kişide bulunan özellikleri kapsar: Gaipten sesler duymak, var olmayan kişi ve nesneleri görmek, çevredeki kişilerden şüphelenmek, televizyondan mesaj almak gibi. Negatif belirtiler ise normal kişide var olması gereken ancak hastalık sürecinin ortadan kaldırdığı özelliklerdir: Sosyal içe çekilme, irade kaybı, konuşma miktarında azalma, kişisel bakım düşüklüğü gibi... Yaşlı babaların çocukları, anne karnında enfeksiyona maruz kalanlar, stresli gebelerin çocukları, olumsuz yaşam olayları ve travmaya maruz kalanlar, sosyal olarak izole edilmiş kişiler, alkol/madde kullananlar ve ailesinde şizofreni öyküsü bulunanlar daha yüksek risk altındadır. Ayrıca, erkek olmak, şizofreninin erken başlaması ve ağır seyretmesi ihtimalini arttırır. Şizofreni belirtileri, ilaç tedavisi ve diğer biyolojik tedaviler ile kontrol altına alınabilir. ”

Kırsal kesimdeki hastalar daha şanslı

Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Rabia Bilici şizofreni hastalarının en büyük sorununun stigma yani damgalanma olduğunu ve kırsal kesimde yaşayan şizofreni hastalarının kent merkezlerinde yaşayanlardan daha fazla kabul gördüklerini vurguluyor. Şizofreninin kişinin düşüncelerini, davranışlarını, duygularını, ifade biçimini bozan kronik bir ruhsal rahatsızlık olduğunu belirten Bilici, “Seyri kişiden kişiye farklılık gösterir. Burada birtakım etkenler devreye girer. Mesela erken yaşta başlamışsa kötü olacağını düşündürür. Geç başlamış ise gelişiminizi daha da tamamlamış olursunuz ve böylece daha fazla korunmuş oluyorsunuz. Bunun dışında cinsiyet farklılıkları olabilir. Erkeklerde 20’li yaşlarda, kadınlarda 30’lu yaşlarda başladığını görüyoruz. Toplum içerisinde kabullenme, hastalığın seyrini daha da olumlu etkiliyor” değerlendirmesini yapıyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr