Cumhuriyet Gazetesi yazarları, gazeteye düzenlenen operasyonla ilgili olarak Şişli'deki merkez bina önünde açıklama yaptı. Yazarlarımızın yaptığı açıklamalar şöyle:

Orhan Erinç: Biraz bilgi iletmek ve teşekkür etmek için söz aldım. Cumhuriyet, Türkiye'de editoryal bağımsızlığın bulunduğu tek gazetedir. Ben gazeteye 1963 yılında geldim. Sonunda nöbet bana kaldı. Ben de daha genç arkadaşlarıma bırakacağımı diliyorum. Cumhuriyet gazetesini yayın politikasını anlamayanlar var, bir de bilip de bilmezlikten gelenler var. Bizim yayın politikamız Yunus Nadi'nin ilk sayıda yazdığı başyazıda bulunan kuralları sürdürmektir. Hem buraya katılanlar hem de telefonla desteklerini iletenlere arkadaşlarım ve kendi adıma teşekkürlerimi sunuyorum. Cumhuriyet soruşturmasını açan savcı FETÖ üyesi olmaktan Yargıtay'da bulunmaktadır. Bu da FETÖ'cülerin açtığı bir dava olarak görünüyor. Cumhuriyet daha 1970'lerde Fethullah Gülen'le ilgili araştırmaları yayımlamıştır. Hukuk varsa bu uygulamanın çökeceğini düşünüyoruz. Cumhuriyet'in tek gücü okurları ve aydınlık Türkiye'dir.

CAN Dündar: Cumhuriyet Türkiye'nin aydınlanma mücadelesinin son kalelerinden biri, karanlığa karşı verilen savaşımın en önemli mevzisidir. Bunun bilincindeyiz... O kaleyi sonuna kadar savunacağız. Teslim olmayız.

Aslı Aydıntaşbaş: Benim için Cumhuriyet küçükken heceleye heceleye siraç zedemi okuduğum köşe yazıları demektir. staj yaptığım yer demektir, Cumhuriyet gazetecilik demektir. Direnmek, öğrenmek, Cumhuriyet Cumhuriyet demektir. Bu yüzden kendinizi hiç kandırmayın. Cumhuriyet teslim olmaz.

Ali Sirmen: Biz Cumhuriyet devrimini savunmaya devam edeceğiz. Cumhuriyet uzun bir yürüyüştür. Ama biz bu yürüyüşten galip çıkacağız.

Erol Manisalı: Cumhuriyet'e yapılan saldıranlardan kimler memnun, bunu iyi bilmemiz gerekiyor. Cumhuriyet'e yapılan saldırıdan emperyalizm memnundur.

Işıl Özgentürk: Dilerim ki bundan sonraki günler hep güneşli olur. Ben bu gazeteye girdiğimde bir çocuktum ve şimdi orta yaş üstü bir kadınım. Bugün buraya taksiyle geldim ve 'Cumhuriyet'in öüne götürür müsün?' dedim, sonra çok konuştuk. Bana dedi ki 'sen mağdursun, senden para almayacağım'.

Ataol Behramoğlu: Bugün Türkiye'de bir diktatör yönetimi var. 'Diktatörlük var' dediğinizde yarın başınıza geleceğini bilmiyorsanız işte diktatörlük böyle bir şeydir. Eğer bu gazeteye bir kayyum atamaya kalkarlarsa biz o kayyuma geçit vermeyeceğiz. TOMA'larıyla panzerleriyle gelsindel üstümüzden geçmeleri gerekecek.

Özlem Yüzak: Sizler ve bizler son kalenin nöbetçileriyiz. Yıllardır Cumhuriyet, aydınlanma ve demokrasiyi sonuna kadar savundu. Biz güçlüyüz, sizin sayenizde güçlüyüz. Ve direneceğiz, direnerek kazanacağız

Mine Söğüt: Bu ülkede bugün yaşadıklarımız aslında bir sürpriz değil. Benim için en öneli şey, bu gazetenin  bu uzun ve korkunç süreçte ne dediğini biliyor olması. Önemli olan bizim bu olanlar karşısınd ne yaptığımız. Bu duruşu sağlam tutmamızm lazım. Yapabileceğimiz en önemli şey bu.

Ahmet Cemal: Çok alıştığımız bir söz var 'bugünler de geçer'. Evet geçer. Asıl önemli olan nasıl geçeceğini bilmek.

Tayfu Atay: Ustalarımız, büyüklerimiz konuştular. Çok da söyleyecek söz kalmadı. Cumhuriyet 'padişahım çok yaşa' seslerinin ülkenin semasında yükseldiği günlerde basın alanında 'kral çıplak' demektir. Cumhuriyet, modernliğe, yeryüzüne Türkiye'den bakabilmenin hala mümkün olduğu yerdir. Cumhuriyet'e yapılan her şey cumhuriyete yapılıyor demektir. Cumhuriyet'i ve cumhuriyeti teslim etmemek için her şeyi yapacağız.

Gülengül Altınsay: 1980'den bu yana futbol yazarıyım. Ama futbıol yazarı olmak bile siyasetten kaçmaya yetmiyor, böyle bir amacım da yok. Şuanda Türkiye'de özgürce yazı yazabildiğim tek gazete Cumhuriyet gazetesi. Dileğimiz gözaltına alınan arkadaşlarımızın serbes bırakılması.

Şükran Soner: Çağımıza yakışmayan, çok kirli, çok kanlı, iktidarların diktatörleştiği bir ülkedeyiz. Direkt Cumhuriye'i değil insanlarım bir arada yaşama ihtimaline yönelik bir provokasyon var. Bize küresel saldırılar yetmedi, askeri ve sivil darbelerle bu ülkeni kazanımlarını yok etmek gerekiyordu. O yüzden baskı altındayız.

Çiğdem Toker: Cumhuriyet 92 yılı aşan tarihli bir gazeteden çok fazlası. Başta cumhuriyet rejiminin kendisi olmak üzere kurucu değerleri temsil ediyor. Saltanatı alt eden cumhuriyet değerlerini. Bugün başkanlık rejiminin getirilmek istendiği günlerdeyiz ve büyük bir rastlantıyla bugünlerde gazetemizin yöneticileri, yazarları, çizerleri meslek büyüklerimiz ve arkadaşlarımız gözaltında. Biliyor musunuz gazetecilik basit bir iştir. Bütün dert gerçeği aydınlatmak. Mesela bir yanınız her duruma müsaitse gazetecilik yapamazsınız. Çünkü gerçek, soruların peşine düşerek aydınlatılır. Bizi yöneten, silahlı kuvvetlerine, ordusuna hadi şuraya gir diyen, kural koyan, 645 milyar liralık bütçe yapan bu bütçeyi kaynaklar biçimde dağıtan adaleti sağlayan sisteme sorular sorarak yapılır gazetecilik. Cumhuriyet hep bu yanıyla gazete oldu. Cumhuriyet değerlerini temsil eden ve sorular soran bir gazete. Gerçeğin aydınlatılmasına ömrünü adayanların gazetesi oldu Cumhuriyet... Bu yolda öldürülen, işkence gören, cezaevine alınan atılan, gözaltında tutulanların gazetesi... Gerçeği karartmak isteyenlere teslim olmayacağız.

Ahmet İnsel: Bugün iktidar, Cumhuriyet Gazetesi'ne saldırıyor. Televizyonda hemen hiç aykırı ses bırakmadı. Şimdi yazılı basında aynı şeyi yapmak istiyor. Çünkü Cumhuriyet, doğru haber demek hiçbir tarafa teslim olmadan halkı bilgilendirmek demek. Çünkü Cumhuriyet, dünyanın normal demokratik ülkelerinde varolan tarafsız nesnel korkusuz referans gazetesi demektir. Bu iktidar, Cumhuriyet'i de ele geçirmek istiyor ve susturmak istiyor. Çünkü iyi ve doğruyu üreten bütün kurumlara saldırıyor. Hepsini ya susturmaya ya da kendine biat etmeye zorluyor. Toplumun özerk tüm kurumlarına saldırıyor. İnatla ayakta duracağız. İktidarın duyulmasını istemediklerini söyleyeceğiz. Gazete gibi gazete çıkarmaya devam edeceğiz. Şu an gözaltında olan arkadaşlarımızın en kısa zamanda hürriyetlerine kavuşacağını ve görevlerine devam edeceğini ümit ediyorum. Cumhuriyet Gazetesi bu badireyi de atlatacak ve burdan çok güçlü bir şekilde çıkacaktır.

Zeynep Oral: Cumhuriyet Gazetesi heralde Türkiye'de çalışanları yazarları en çok öldürülen en çok hapis yatan ve en çok işkence gören gazete oldu. Yıllar içinde komünist olduğu için suçlandı, sağa kaymaya başladığı için suçlandı, kapitalist olduğu için suçlandı, fazla Atatürkçü olduğu için suçlandı, fazla laik olduğu için suçlandı, gereksiz yere ulusalcı olduğu için suçlandı, ergenekoncu olduğu için suçlandı, FETÖ'cü olduğu için suçlandı, tehlikenin farkında mısınız? dediği için suçlandı. Öncü rolünü deniz feneri rolünü üstlendiği için suçlandı. Bütün bu suçlamalara karşı Cumhuriyet Gazetesi bitmedi, bitirilemedi. Çünkü bağımsızdı. Çünkü çalışanları yazarları özgürdü. Çünkü bütün o yazarlar hepsi eleştiri haklarını sonuna kadar savundu. O yüzden bütün bu suçlamalara karşı bu gazete bitirilemedi bitirilemeyecek, kapatılamayacak, kapatılamayacak, yıkılamayacak, yok edilemeyecek ve susturulamayacak.

Ergin Yıldızoğlu: AKP Haziran seçimlerinde iktidarını kaybetme, hesap verme olasılığını gördü ve dehşete düştü. AKP rejimi artık asla istikrar kazanamayacaktır. Siyasal istihdamın restorasyon projesi iç ve dış politikanın duvarlarına çarpmaya başlamıştır. Bu toplumun en azından yarısı AKP'ye ve siyasal islamın siyasi ve kültürel asimilasyonuna direnmeye kararlıdır. Gazetemiz işte bu kesimin beslendiği en önemli kaynaktır. AKP liderliğindeki siyasal islam gazetemizi demokratikleşme faztezisine ortak edemedi, Kürt sorununda uyguladığı şiddete alet edemedi, yeni osmanlı projesine, 15 Temmuz sonrası izlediği politikalara, tek adam diktatörlüğü projesine alet edemedi. Baskılar tehditler gazetemizin eleştirel keskinliğini asla törpüleyemedi.  Gazetemiz AKP rejiminin siyasal islamın iki yüzlülüklerinin, yolsuzluklarının gelip dayandığı sınırları sürekli teşhir etti. Ülkenin geleceğine yönelik ilişkileri sürekli göstermeye, toplumun sosyal islamın dışında kalmaya devam eden kesiminin direnci beslemeye devam etti. Cumhuriyet gazetesi biat etmiş bir medya görmek isteyenlerin gözlerinden asla çıkmayan bir türlü temizlenemeyen bir kıymık oldu. Siyasal islamın AKP rejimi gazetemize işte bu yüzden saldırıyor. Ancak gazete bu kez de saldırı karşısındaki direnciyle muhalaefetin bütün renklerinin AKP rejiminin adaletsizliğe karşı birleştiği bir nokta oluyor. Siyasal islamın rejimi Cumhuriyet gazetesini de susturmayı başarabilirse, diğer direniş noktalarını daha hızla tasviye edebilecektir. Kabul etmek gerekir ki bugun Cumhuriyet gazetesi adeta bir savaşın terk edilmesi olanaksız son mevzisi gibidir.
 
Yakup Kepenek: Cumhuriyet aydınlanmadır, çağdaşlaşmadır, gelişmedir, güçlenmedir. Bu nedenlerle Cumhuriyet, toplumumuz için de, benim için de yaşam suyudur. Cumhuriyet Gazetesi ile değerleri özdeştir, eşittir, ayrılmaz bir bütündür. Bu nedenle hem Cumhuriyet'in değerlerini teslim etmeyeceğiz hem de gazete olarak teslim olmayacağız. Çünkü yarınlar aydınlanmayı, çağdaşlaşmayı, özgürlüğü ve eşitliği savunanlarındır. Bu bilinçle teslim olmayacağız, karanlıkları hep geçmişte yendik bu gün de yarın da yeneceğiz. Karanlığın aydınlığa üstün olması düşünülemez ve bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Semih İdiz: Cumhuriyet gazetedir. Hem de esaslı bir gazete... Neredeyse yüz yıldır sadece gazetecilik yapar. Spor vardır içerisinde ama spor olsun diye çıkmaz. Bazı değerleri korumak için çıkar. O yüzden de kolay kolay teslim olmaz. Ee o teslim olmazsa biz de teslim olmayız.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr