TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın laikliğin anayasadan çıkarılması gerektiğini belirterek “dindar bir anayasa olmalı” sözleri yeni bir tartışma başlattı. Anayasa Mahkemesi’nin kanunlara ve dolayısıyla uygulamaya yön veren laiklik yorumu, 2013 yılında 4+4+4 eğitim sistemini düzenleyen kanunla ilgili verdiği kararla radikal biçimde değişti. CHP’nin açtığı davada laikliğe aykırılık iddiasını yerinde bulmamıştı. Mahkeme bu kararında ortaya koyduğu görüşlerle, anayasadaki laiklik ilkesinin “çoğunluğun” lehine yorumlandığı bir çerçeveyi çizmişti.

Özgürlükçü laiklik

Kararda devletin, çoğunluk dininin “inanç, ibadet ve eğitim ihtiyaçlarını karşılama” görevi olduğuna yönelik ifadelerin yanı sıra “birey ve toplumun laik olamayacağı” yönündeki görüşler tam da Kahraman’ın işaret ettiği “dindar anayasa” kavramını çağrıştırıyordu. AYM’nin, 2008 yılında türban yasağının kaldırılmasının iptali davasında verdiği karardaki laiklik tanımından tamamen farklı değerlendirmeler yaptığı bu karar “özgürlükçü laiklik” kavramı üzerinden yükseliyordu.

Çoğunluğun dini

AYM, 2008’de “Çoğunluk ya da azınlık dinine, felsefi inançlara veya dünya görüşlerine mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın, din ve vicdan özgürlüğü ayrımsız ve önkoşulsuz olarak herkese tanınır” derken 2013’teki kararında çoğunluğa öncelik tanıyan bir yorum yapmakta sakınca görmüyordu. AYM, 2008 kararında “Laik devletin tüm işlem ve eylemlerinde dinler ve inançlar karşısında eşit ve tarafsız davrandığı bir cumhuriyet” tanımının altını çizmişti. Oysa 2013 kararında “Anayasa, çoğunluk dininin inanç, ibadet ve eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik resmi mekanizmalar öngörmüştür. Bireylerin bu alandaki yaygın ve müşterek ihtiyaçlarının karşılanması laikliğe aykırı görülemez” denilerek çoğunluk dinine öncelik verileceğini, üstelik devlete bu anlamda pozitif bir yükümlülük yüklenerek de çoğunluk dininin dindar yorumunun esas alınacağını hükme bağlıyordu.

Erdoğan’ın görüşleri

AYM, 2013 kararıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sık sık dile getirdiği bir tanımı da sahiplendi. AYM, 2013 kararında “Laiklik, devletin dini inançlar karşısındaki konumunu belirleyen siyasal bir ilkedir; bireyin ya da toplumun değil, devletin bir niteliğidir” ifadelerine yer vermişti. AYM tüm bu gerekçelerle laik bir devlette asla düşünülmeyecek biçimde kanunda bir seçmeli dersin adının “Hz. Peygamberimizin hayatı” olarak yazılmasını da laiklik ilkesine uygun bulurken bu ismin kullanılmasının “o dinin mensuplarının kutsallarına saygıyı ifade edeceğini” savunuyordu. Oysa AYM, önceki kararlarında istikrarlı biçimde “Hukuksal düzenlemelerin dinsel buyruklara dayandırılması, birey özgürlüğünü ve demokrasiyi olanaksız kılar” kuralını tekrarlıyordu.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr