Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Kadıköy Belediyesi, gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu katledilişinin 24. yılında “Basın öne eğilmesin” etkinliğiyle andı. Etkinlikte tutuklu yazarımız Kadri Gürsel, Kitap Eki Yayın Yönetmenimiz Turhan Günay ve çizerimiz Musa Kart’ın cezaevinden gönderdiği mektuplar okundu. Caddebostan Kültür Merkezi’nde önceki akşam gerçekleşen etkinlik, katledilen gazeteciler için 1 dakikalık saygı duruşuyla başladı. Etkinlikte ilk söz alan TGS Genel Sekreteri İlkay Akkaya, katledilişinin 24. yıldönümünde Uğur Mumcu’nun o dönemden Cumhuriyet’e neden sahip çıkılması gerektiğini söylediğini anımsattı. Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu da katledilen tüm gazetecileri andı.

MÜCADELEYE DEVAM

Etkinlikte yaptığı konuşmada, gazetecilik alanındaki mesleki sıkıntıların her zamankinden daha yoğun yaşandığını belirten gazetemiz İmtiyaz sahibi Orhan Erinç, Mumcu’nun katledildiği gün hissettiklerini şöyle anlattı: “Belki de hayatımda ilk defa 1-2 dakika donarak kaldığımı hissettim. Gazetecilikte pek çok olay yaşamıştık. Uğur’un acı haberi bir başkaydı. Uğur sadece bir gazeteci değil, gazeteciliğin her dalında uzmanlaşmış bir dosttu. Araştırmacı gazetecilik o dönemde de bu dönemde de Türkiye’nin en tehlikeli mesleklerinden biri. Uğur’u araştırmacı gazeteci olduğu için öldürdüler. Bugün araştırmacı gazeteci yani sorup soruşturan gazetecileri öldürmüyorlar ama süründürüyorlar ya da cezaevlerine tıkıyorlar” dedi. Erinç, Silivri Cezaevi’nde başta gazetemiz yazar, yönetici ve çalışanları olmak üzere tutuklu meslektaşlarına sevgi ve saygılarını ileterek “Bugün Uğur Mumcu’nun izinden giden meslektaşlarımızın çoğunluğu cezaevinde bulunuyor. Bunun nedeni adaletin artık olmamasıdır. Bu süreci atlatacağımıza inanıyorum. Karamsar ya da umutsuz olmak gibi bir lüksümüz yok. Mumcu’ya verdiğimiz sözleri yerine getirmek için mücadeleye devam edeceğiz” diye konuştu.

BEDEL ÖDEYEN ÜLKE

Gazetemiz yazarı Şükran Soner ise Mumcu’yu Mamak Cezaevi kapısında tanıdığını anlatarak, şöyle devam etti: “Tutuklu gazeteciler ile o dönemde de hep dayanışma içinde oldu. Hukuk birikimi ile dünyada benzeri olmayan bir gazeteciydi. Toplumsal meseleyi dert edinen herkes ile ortak bir zeminde buluşabilen bir insandı. Çok zeki bir insan olmakla beraber çok da çalışkan bir meslektaşımızdı. Halkı bilinçlendirdiği için öldürüldü” diye konuştu. Türkiye’nin gazetecilik alanında en çok bedel ödeyen ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Soner, “Gerçeklere ulaşmada sorunlar yaşıyoruz. Uğur Mumcu’yu biz bu yüzden sevdik. Bizim adımıza çok önemli görevler üstlendi ve bedelini çok ağır ödedi.

TARİH YAZILMASIN

Soner’den sonra kısa zaman önce cezaevinden tahliye olan yazar-dilbilimci Necmiye Alpay söz aldı. Mumcu’yu diğer aydınları öldüren mekanizmanın katlettiğini söyleyen Alpay, “Uğur Mumcu’yu ve diğer gerçek gazetecileri öldürdüler çünkü tarihin yazılmasını istemiyorlar. Onları öldüren bir güç var. O güç hala iş başında ve hala güçlü. Günümüzde ise gazetecileri değil ama gazeteciliği öldürmekle meşguller” dedi.

Kadri Gürsel: Delil olmadığı için suçluyuz

Kadri Gürsel’in Silivri Cezaevinden gönderdiği mesajı gazeteci- yazar Emre Kızılkaya okudu. Elinde 2 mektup olduğunu söyleyen Kızılkaya, birini tutuklamasının hemen ardından Gürsel’e yazdığını ancak Gürsel’e verilmediğini, diğerinin de Gürsel’in kendisinin gönderdiği mektup olduğunu söyledi. Kızılkaya “Mektubum hala kendisine verilmedi. Avukatı veya ailesi yoluyla vermek de mümkün olmadı” dedi. Gürsel’in mektubu şöyle: “Hepinize Silivri Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu 9 Nolu Cezaevi B Blok 25 nolu koğuştan selam ve sevgiler. Basın özgürlüğünün alabildiğine baskılandığı, ifade özgürlüğünün cendereye alındığı, toplantı ve gösteri yapma özgürlüğünün neredeyse ortadan kaldırıldığı bu zor dönemde, hapisteki gazetecilerin ve genelde gazeteciliğin mücadelesini diri tutma çabanızı şükranla karşılıyoruz. Bugün Silivri cezaevinde olmasaydım, ben de uzun yıllardır birlikte basın özgürlüğü mücadelesi verdiğim sizlerle bir arada olacaktım. Şimdi bir gazeteci olarak bulunduğum yerden, verdiğiniz mücadelenin ne kadar anlamlı ve önemli olduğunu bir kez daha anlıyorum. Bizler Cumhuriyet Gazetesi’nin susturulmasını ve yok edilmesini amaçlayan bir siyasi operasyon kapsamında yaklaşık 3 ay önce tutuklandık ve savcılıkta bize yöneltilen sorulardan terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör örgütü adına faaliyet göstermekle suçlandığımızı anlıyoruz. Gerçekten de savcının bu suçlamayı nasıl olup nasıl delillendireceğini merak ediyoruz. Çünkü hepimiz içtenlikle ve büyük bir doğrulukla bize atfedilen suçlar delille desteklenemez. Söz konusu iddialar delillerle destekleniyor olsaydı, hakkımızda bir yargı süreci söz konusu siyasi operasyonun amacı doğrultusunda başlatılabilirdi. Ancak zaman geçiyor, tutukluluğumuz bir cezaya dönüşüyor ve yargısız infaza maruz bırakılıyoruz. Gariptir hakkımızda hiçbir suç delili olmadığı için suçluyuz. Bir suç delili olmadığı için yargı süreci erteleniyor. Çünkü tutuklu kalmamız isteniyor ve bu içinde bulunduğumuz dönemin bir karakteristiği. Gazeteciliğin kriminalize edilmesi ve gazetecilerin hiçbir şekilde suç oluşturmayan mesleki faaliyetlerinden suçlanarak cezaevinde tutulmaları, bir kez daha ülkemizdeki basın özgürlüğü ve hukuk açığının başlıca sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu bilinçle bir tutuklu gazeteci ve basın özgürlüğü aktivisti olarak hepinizi selamlıyor ve mücadelenizde başarılar diliyorum.”

Vicdanımızdan ayıramadılar

Törende, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Turhan Günay ve Musa Kart’ın Silivri Cezaevi’nden yolladığı mesajları okudu. Günay mesajında “Sevgili Uğur Abi. Sen sakıncalı piyadeydin, biz ise sakıncalı gazeteci. Açtığın yolda yürümeye devam ediyoruz. O nedenle BASIN öne eğilmeyecek. Özlemle” ifadelerine yer verdi. Musa Kart da mesajında “Bizi sevdiklerimizden ayırdılar, dostlarımızdan ayırdılar, işimizden, kağıdımızdan, kalemimizden, fırçamızdan ayırdılar, ama vicdanımızdan ayıramadılar” sözlerini kaydetti

Katilleri bulunmadığı için bombalar patlıyor

Gazetemizin katledilen yazarı Uğur Mumcu adına İzmir Bornova düzenlenen etkinlik, İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, avukat Ulvi Puğ ve gazetemizden Hakan Dirik’in katılımıyla gerçekleşti. Etkinlikte konuşan Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila, “Uğur Mumcu’nun da savunduğu ilkeler doğrultusunda ve bilimin ışığında çalışmaya devam edeceğiz” dedi. Mumcu’nun “Cemaatlere, tarikatlara teslim edilen çocuklar, 30 yıl sonra general olacak Cumhuriyet’e karşı ayaklanacak” sözünü anımsatan Atila, öngörülerinin 15 Temmuz’da gerçekleştiğini söyledi. Dirik, Bayraklı Belediyesi’nce düzenlenen panelde de “15 Temmuz’dan sonra, ağızlarına yakışmasa da Atatürk’ün adını ağzına almaya çalışanlar, Uğur Mumcu katledilirken bıyık altından gülenlerdir.

Onun yazdığı tarikat, cemaat bağlantılarının üzerine gitmek yerine koruyup kollayanlar yüzünden bugün aramızda canlı bombalar dolaşıyor. ‘Vurulduk ey halkım’ diyordu, şimdi halk da vuruluyor” diye konuştu. Panelde İzmir 68’liler Platformu Başkanı Okan Yüksel, TGS İzmir Şube Başkanı Halil Hüner ve İzmir’i Sevenler Platformu Başkanı Sancar Maruflu yer aldı. Etkinlik öncesi konuşan Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, “Korkaklar her gün, cesurlar bir kere ölür. Biz de Mumcu gibi korkmayacağız” dedi. Dirik, Kuşadası’nda yerel yönetim ve gazeteciler derneği tarafından İbramaki Sanat Galerisi’nde düzenlenen söyleşide de Atatürk’ün, Mumcu’nun yaşamının ve gazeteciliğinin rehberi olduğunu vurguladı.

‘DIŞARIDA GAZETECİ YOK

Silifke Belediyesi gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun katledilişinin 24. yıl dönümünde Silifke Kültür Merkezi’nde anma etkinliği düzenledi. Gazetemizin Ankara Temsilcisi Erdem Gül ve CHP Milletvekili Fikri Sağlar etkinliğe konuşmacı olarak katıldı. Gazetecilerin daha önce öldürülerek şimdi tutuklanarak susturulmaya çalışıldığını anlatan Gül, “1993’te gazeteciler Uğur Mumcu’lar katlediliyordu. 24 yıl sonra dışarıda gazeteci yok. Hepsi içeride. 10. yılındaki gazeteci Hrant Dink cinayetine baktığımızda önce Ergenekon öldürttü denildi. O zaman bunu söylememek suç haline geldi. Şimdi FETÖ öldürdü dışındaki bir cümle yasak hale geldi. Uğur Mumcu’nun yerine bir ikincisini koyamıyorsunuz. En önemli kayıp budur. Havuz medyası, yandaş medya diyorsunuz ama ben onlara iktidardan daha iktidarcı medya diyorum. Başbakandan daha çok iktidarı benimsemişler. İktidara uygun davranmayan bakanlara bile ayar veren bir medya” dedi. Fikri Sağlar, ise 1993’teki suikastler zincirini ayrıntılarıyla anlattı. Sağlar, “Türkiye de her şey değişti. Cumhurbaşkanından alt kademeye her şey değişti. Bunlar faili belli cinayetlerdi. Şimdi sakallarıyla ya da yetiştirdikleri çıraklarıyla karşımızdalar. Türkiyeyi hukuk devleti olmaktan çıkarıyorlar. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurmuş olduğu laik demokratik cumhuriyeti yıkmak için yola çıkmışlardır" diye konuştu.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr