Hükümetin darbe girişimini gerçekleştiren yapıya karşı yürütülen mücadelede 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunun tarihini milat olarak ilan etmesine AKP içinden de ilk itirazlar geldi. AKP’li bazı milletvekilleri Başbakan Binali Yıldırım’a, “17-25 Aralık’ta Fethullahçı yapı henüz terör örgütü ilan edilmemişti. 15 Temmuz’dan hemen önce MGK ve Bakanlar Kurulu’nda terör örgütü ilan edildi. Bu nedenle milat Haziran 2016 olmalı” önerisinde bulundu. Başbakan Binali Yıldırım, 17-25 Aralık’ı darbeci yapıyla mücadelenin miladı olarak gördüklerini, 15 Temmuz’un hemen ardından ilan etti.

CHP, bu tarihe, “17-25 Aralık bir darbe değil, yolsuzluk operasyonudur. Ayrıca bu yapı devlete sızmadı sızdırıldı. Bu tarihin belirlenmesi, AKP’nin işbirliğini ve darbenin siyasi ayağını gözleme amacına yöneliktir. O nedenle mücadele gidebileceği tarihe kadar geri götürülmelidir” diyerek karşı çıktı. CHP’nin yanısıra AKP’nin belirlediği milat, hukukçular tarafından da kabul görmedi. Hukukçular, AKP’nin belirlediği miladın “siyasi” nitelikte olduğunu belirterek, “Darbe ve arkasındaki yapı ile ilgili suçun boyutunu ve ne kadar geriye gideceğini belirleyecek olan yargıdır.

Bizim ceza yasamızda farklı farklı suçların zamanaşımı vardır. İddianameler yazıldığında ve yargılama sürecinde darbeyi gerçekleştiren örgütün faaliyetlerine ne zaman başladığı da ortaya konacak” görüşünü dile getirdi. Hukukçular, 17-25 Aralık miladının geçmişte bu yapı tarafından mağdur edilenlerin hak arayışları önünde de engel olacağı, işlenen suçların cezalandırılmasını önleyeceği uyarısında bulundu.

'HUKUKİ OLARAK DOĞRU DEĞİL’

Bu tartışmalar arasında kapalı kapılar arkasında olsa da ilan edilen milada, AKP içinden de ilk itirazlar geldi. Edindiğimiz bilgilere göre bu itirazlar Başbakan Yıldırım’ın geçen hafta süresince darbeye karşı yürütülen mücadeleye ilişkin AKP milletvekilleriyle yaptığı toplantılar sorasında dile getirildi. Başbakan Yıldırım tarafından dikkatle dinlenen ve not alınan AKP’li bazı vekillerin itiraz ve önerileri şöyle:

17-25 Aralık’ı milat olarak belirlemek hukuki olarak doğru değil. Çünkü bu tarihte henüz hiçbir devlet belgesinde Fethullahçı yapı için terör örgütü tespiti bulunmuyor. Evet hükümetimiz bu yapının terör örgütü olduğuna ilişkin açıklamalar yapmış, demeçler verilmiş ama henüz belgelere terör örgütü olarak geçirilmemiş.

Yapının devlet tarafından terör örgütü olarak ilan edilip belgelendirilmesi 15 Temmuz darbesinin hemen öncesinde gerçekleşiyor. 26 Haziran’daki MGK toplantısının bildirisinde ilk kez bu yapı için “milli güvenliğimizi tehdit eden ve bir terör örgütü olan paralel devlet yapılanmasına karşı alınan tedbirler görüşülmüştür” cümlesiyle terör örgütü nitelemesi kullanılıyor. 

Haziran ayında da Bakanlar Kurulu, bu yapının terör örgütü olarak ilan edilmesinden hareketle bazı kararlar alıyor. Bu nedenle FETÖ ile mücadelenin miladı Haziran 2016 olmalıdır. 

Milat Haziran 2016 olursa bu yargının da işini kolaylaştıracak, mücadelenin darbecilere odaklanmasını sağlayacaktır. Böylece ‘at izi it izi’, ‘kuru-yaş’ tartışmaları da ortadan kalkacaktır. Soruşturmalar, yalnızca darbeciler ve arkasındaki örgüte yönelecektir.

'AVUKAT BULAMIYORLAR' ŞİKAYETİ NOT EDİLDİ

AKP’li bazı milletvekillerince cezaevlerinde tutuklulara yönelik olumsuz uygulamalar konusunda şikâyetler de dile getirildi. Bu çerçevede özellikle, “FETÖ’cü olarak tutuklanan çok sayıda asker ve işadamının oluşan atmosfer nedeniyle avukat bulamadıkları” belirtilirken 12 Eylül dönemiyle karşılaştırma içeren şu cümleler kuruldu: “12 Eylül askeri döneminde idamla yargılanan hemen hiç kimse avukat bulamama sorunuyla karşılaşmadı. Yıllarca süren davalarda avukat bulunamadığına dair hiçbir şikâyet olmadı. Yine davalar yıllarca sürmesine karşın kamuda çalışanlar yargının vereceği karara kadar ihraç edilmediler. Yalnızca açığa alındılar. Bizzat darbeciler için ihraçlar olabilir ama bunlarla bağlantılı olarak yargılanan ve daha az ceza alacağı kesin olanlar için açığa alma yerine ihraç kararı verilmesi şikâyetleri artırıyor.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr