Ankara-Brüksel hattında “farklılıklara karşın diyaloğu sürdürme” kararını Başbakan Binali Yıldırım’ın 4 ve 7 Kasım tarihlerinde Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile yaptığı telefon görüşmesinde ele aldığı öğrenildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “kararınızı verin” diyerek AB’ye rest çektiği ve Schulz’u sert sözlerle eleştirdiği 15 Kasım günü ise AB Bakanı Ömer Çelik, Schulz ile bir araya geldi. Ardından AP’den bir heyetin Ankara’ya gelmesi üzerinde anlaşıldı fakat Türkiye, AP Raportörü Kati Piri’ye bir kez daha ‘kırmızı kart’ gösterince Schulz ziyareti iptal etti. Heyet gelseydi, HDP’li siyasiler ve gazetecilerin bir an önce serbest kalması için girişimde bulunacaktı. Ankara’nın Piri’yi istememesi “bilinçli olarak krizin tırmandırıldığı” yorumlarına neden oldu.

AP Dışişleri Komisyonu Başkanı Elmar Brok ve Piri’nin ziyareti askıya alınmasına karşın Schulz’un da üyesi olduğu Sosyalist Grup’un önümüzdeki hafta Edirne’ye giderek cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş ile görüşmek istediği öğrenildi. Heyet, görüşmeye izin verilmemesi halinde ise cezaevi önünde açıklama yapmaya hazırlanıyor.

Erdoğan, 15 Kasım’da yaptığı açıklamada Schulz’u sert sözlerle eleştirmiş ve “Kimsin sen ya, kimsin? Nesin sen? Sen veya siz, nasıl olur da Türkiye hakkında karar verirsiniz?” demişti. Erdoğan’ın danışmanı Yiğit Bulut da Schulz’u pedofili olmakla suçlamıştı. Bu gerginlik yaşanırken AB Bakanı Ömer Çelik, Schulz ile görüşmek için Brüksel’e gitti. Çelik’in ziyareti ise Yıldırım ile yapılan telefon görüşmesinde kararlaştırılmıştı. Görüşmede tüm sorunlar ve karşılıklı suçlamalar masaya yatırıldı. İşte ele alınan başlıklar:

Uzlaşma yerine diyaloğu başlatmak: Edinilen bilgiye göre Schulz ile Çelik’in görüşmesinden uzlaşı çıkmadı ancak diyaloğun yeniden başlatılması benimsendi. Schulz, ölüm cezasının AB değerlerine aykırı olduğunu ve AB üyesi olmak isteyen her ülkenin buna saygı duyması gerektiğini, basın özgürlüğünün kısıtlanmasının demokrasi kültürüyle bağdaşmadığını, HDP’li belediye başkanları, milletvekilleri ve genel başkanlarının toplu halde tutuklanmasına yönelik kaygılarını paylaştı. Brüksel kanadı, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ilkesinin çiğnendiğini düşünürken, Ankara ise buna saygı duyduğunu savunuyor.

Hükümetin politikalarına karşı: Schulz’a yakın kaynaklar, “Başkan’ın Türkiye’yi umursamadığı iddiası doğru değil; kendisinin Türk insanına nasıl saygılı ve yakın olduğu konusunda siyasi tarihi boyunca yaptığı girişimlere bakın. Eğer biz uzlaşmazlık varsa, bu Türk hükümetinin politikalarına karşıdır” yorumunu yaptı.

Özeleştiri yaptı: Kaynaklar, Schulz için “Türkiye’ye darbeden sonra gelen ilk Avrupalı liderdir. Hatta Avrupa, hızlı ve açık bir şekilde kınama yapılmadığı için özeleştiri de yapmıştır. Ama geriye gidişler konusunda görüşümüzü söyleyebilmemiz gerekir.

PKK ‘marjinal örnek’ seçimi: Schulz Ankara’nın, AP’yi PKK’yi destekliyor gibi göstermesinden duyduğu rahatsızlığı da iletti ve “Türk tarafı azınlık vekillerinin tutumunu AP’nin tutumu gibi sunuyor. Kararlara, resmi açıklamalara bakın. AB de, AP de PKK’yi terörist örgüt olarak kabul ediyor. Bunu böyle değilmiş gibi göstermeyi reddediyoruz” mesajı verdi.

Yaptırım değil zorluk dendi: Erdoğan’ın tepkisinin nedenini Schulz’un Türkiye’ye yaptırım istediğine yönelik iddialar oluşturmuştu. Schulz ise Çelik’e bu atmosferde ekonomik ilişkilerin ileriye götürülmesinin zor olacağına işaret ettiğini söyledi. Bu sözlerinin yaptırım olarak yorumlandığını ancak kendisinin bu ifadeyi kullanmadığını belirtti.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr