Kılıçdaroğlu’nun yürümesi gerektiği fikri, CHP içinde 15 Temmuz’dan daha da gerilere giden bir geçmişe sahip. İktidara yönelik otoriterleşme kaygılarının arttığı, gazeteciler ve akademisyenlerin tutuklandığı, AB yöneliminden uzaklaşıldığı günlerde ilk kez gündeme geldi. Kılıçdaroğlu ve kurmay ekibinin masasında konu, “artık CHP lideri yürümeli” başlığıyla yer aldı. Buna göre Kılıçdaroğlu, Ankara, İstanbul ya da İzmir’in herhangi bir caddesinde yaya olarak yürümeye başlayacaktı. Önceden bu yürüyüş hakkında medya bilgilendirilmeyecekti. CHP örgütlerine de çağrı yapılmayacaktı. Yalnızca Kılıçdaroğlu’nun yürüdüğü haberinin duyulmasıyla, bu eylemin ülkedeki gidişata itirazı olanlar tarafından paylaşılarak katılımın artacağı öngörüsüyle yürüyüş kurgulandı. Burada sadece CHP’li örgütler değil, ülkedeki gidişten mutsuz tüm kesimlerin yürüyüşe katılması murad edildi.

CHP’de Kılıçdaroğlu’nun yürüyüş fikri şekillendirilirken, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi gerçekleşti. Ardından da Kılıçdaroğlu, bir yandan darbe ve darbecilerle mücadele sürecine tam olarak katkı verirken, bir yandan da mücadelenin suçu olmayanlara da yöneltilmemesi için yeni bir rota belirlemek zorunda kaldı. Güzergâh değişti. Sadece parti içinde değil, partili partisiz, solda da sağda da “ne yapıyor” sorusu en çok yöneltilen siyasi lider haline geldi. Saray’a ve Yenikapı’ya gitmesiyle birlikte, üzerinde en çok konuşulan siyasi oldu.

Yeni güzergâh

Bütün bu eleştiri ve soruların Kılıçdaroğlu da farkında. Dün 19 Mayıs’a göre daha artmış bir kalabalığın önünde Anıtkabir’e yürüdükten sonra sohbet imkânı bulduğumuz CHP lideri, yeni güzergâhını şu sözlerle ifade etti: “Görüyorum ki, CHP’liler yürümeyi özlemiş. Bunu ilk Taksim, sonraki İzmir ve şimdi ki Ankara yürüyüşümüzde gördüm. Çünkü CHP’liler bu ülkenin hem kurucu hem de evrensel değerlerinin yaşatılmasını istiyorlar. Sadece CHP’liler değil, bize oy vermeyen yurttaşlardan da gittiğim her yerde bu özlemi görüyorum.”

Kimsesizlerin kimsesi

Kılıçdaroğlu, Kızılay’dan Tandoğan’a yürüyüşün ardından, Anıtkabir’e CHP kitlesiyle girdikten sonra, yakın kurmaylarıyla konuşma fırsatı bulduk. Burda edindiğimiz izlenim, CHP lideri yalnızca CHP örgüt ve kitlesiyle sınırlı değil, partisine oy vermeyen başka kesimlerle de buluşacak eylem ve etkinlikleri sürdürecek. Kılıçdaroğlu dün bunun örneğini de verdi. Sabah Anıtkabir’deki devlet törenine katıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kutlamaları kabul ettiği Saray’a gitmedi. Bunun yerine MHP’li belediye başkanı Niyazi Tercan’ın ricasını kırmayarak Dumlupınar’a gidip törenlere katıldı. Dumlupınar’ın ardından Ankara’ya gelip, kendi örgütünün önünde Anıtkabir’e yürüdü. Ve Tandoğan’daki konuşmasında, AKP’nin iktidara geliş döneminde çokça ifade ettiği “Kimsesizlerin kimsesiyiz” sloganını “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” şeklinde vurguladı.

12 Eylül karşılaştırması

Kurmaylarından edindiğimiz bilgi, Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “Mahalle baskısına rağmen Kılıçdaroğlu 1 Eylül açılışına katılmalı” sözlerine karşın Adli Yıl açılışına, Saray’da yapılması konusunda ısrar edilmesi halinde katılmayacak. Kılıçdaroğlu, devletteki darbecilerle, parlamenter siyaset zemininde, iktidar ve muhalefet olarak birlikte hareket edilmesi tavrını sürdürüyor. Ancak iktidarın, “Darbeyi muhaliflerini temizleme operasyonuna dönüştürmesi fırsatçılığı” yapmasından da kaygılı. Bu nedenle kurmaylarına yeni bir çalışma talimatı verdiğini öğrendik. Kılıçdaroğlu’nun kurmayları, 12 Eylül askeri darbe döneminde yapılan insan hakkı ihlalleriyle, 15 Temmuz’da bastırılan darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL döneminde yapılan ihlalleri karşılaştıran bir çalışmayı CHP liderine sunmak üzere çalışmalarına başladı.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr