Jane Austen'in Gurur ve Önyargı (Pride and Prejudice) isimli 19. yüzyıl eseri Seth Grahame-Smith tarafından hikayeye zombi teması da eklenerek Gurur ve Önyargı ve Zombiler olarak yazıldı ve bu kitap uzunca bir süre The New York Times bestseller listesinde kaldı. Son derece sığ bulduğum bu kitabı okuduktan sonra, kitabın popülerliğinin tamamen bir PR çalışması olduğunu düşündüm. Filmini izledikten sonra da düşüncem değişmedi.

Ciddi mi absürt mü?
Jane Austen’i ve muhteşem eserini tamamen unutarak filmin tek cümlelik özetini yapalım; Zombi istilası sırasında kendilerine eş arayan beş kız kardeşin hikayesi...
Filmin ismine bakınca komedi/korku türüne ait, en azından yer yer eğlenceli olan bir film izleyeceğinizi düşünüyorsunuz. Hikayenin absürt bir şekilde ele alınmasını beklerken filmde ciddi sahneler, duygusal anlar görünce kafanız karışıyor. Bu ciddi sahnelerin bu absürt olması gereken filmde ne işi var? Farkında olmadan mı yoksa bilinçli bir şekilde mi bu ciddiyet filmde yer aldı? “Size Bay Darcy hakkında bir şey söyleyeceğim” diyen bir zombi cümlesini tamamlamadan kafası uçuruluyor; mesela bu sahne harika, absürt ve zeki ama ne yazık ki sadece bir tane böyle sahne var filmde. Yani bence türün dengesizliği beceriksizlik kaynaklı.

Zombi derken?
Bu arada evet bu filmdeki zombiler konuşuyorlar. Sadece konuşmakla kalmıyorlar, aileleri var, kiliseleri var, bir topluluk kurmuşlar, kendi aralarında hiyerarşileri bile var. Filmi çok kurcalamak istemiyorum ama sene 2016 ve göçmenlere karşı ırkçılık zirve yapmış durumda. Filmde zombiler başlarında lider bulunan bir topluluk olarak insanların yaşadığı alana saldırma planları kurarken resmedilince insanın aklı hemen hikayenin altındaki sinsi hikayeye kayıyor. Üstelik zombi olmayan beyaz seçkin insanların araya duvar çekmeleri ile zombileri dışarıda bırakmaları gibi meseleler bana bugünkü Doğu’dan gelen göçmen dalgalarını ve Batı’nın tutumunu çağrıştırıyor. Eğlencelik bile olmayan bu filmi görmezden geliniz.

***

Mısırı ye koçanını sorma
Yunan mitolojisini delik deşik eden Hollywood Mısır mitolojisini de deşmeye karar vermiş görünüyor. Lionsgate’in 140 milyon dolarlık, Gerard Butler ve Nikolaj Coster-Waldau’lu (Game of Thrones’un Jaime Lannister’ı) Gods of Egypt – Mısır Tanrıları filmi gişede hüsrana uğrayacak gibi gözüküyor ama yurtdışı satışları ve diğer satışları ile hasarsız da atlatabilirler tabi ön satış iptalleri yaşanmadıysa. Bu neden önemli çünkü bu filmler finansal olarak çok büyük ölçüde batmadıkça ve büyük yapım şirketlerinin adeta birbirleri ile bu gizli yarışı bitmedikçe Hollywood bu yüksek bütçeli, zevksiz, ruhsuz büyük prodüksiyonları üretmeye devam edecek.
Fark ettim ki, bu tarz filmler vizyona girdikçe benim aklım hep bütçelerine kayıyor. Hollywood’un kabalıklarına alıştık ama en azından ismi Mısır Tanrıları olan bir filmde Mısırlı bir aktör kullanılsaydı. Gerçi hiçbir Mısırlı aktörün bu şapşal filmde oynamak isteyeceğini sanmıyorum. Sen o kadar para harca, seninle alakası olmayan bir uygarlığı maskara et. Kaldı ki Mısır’ın bugünkü zor durumu ortada, insan biraz utanır.

Tapınak mı Casino mu?
Peki bu para nereye gitti? Çoğu elbette ki CGI teknolojisi ile üretilen görsel efektlere. CGI teknolojisi günümüz sinemasında neredeyse her filmde kullanılan bir teknoloji ve en önemli başarı kriteri görüntünün efekt olduğu anlaşılmaması. Gods of Egypt filmdeki görsel efektlerde sanatın konuştuğu söylenemez. Filmde insanlardan daha büyük gösterilen tanrıların, karşıt ölçülendirmelerine yarayan çevre ve insanların oranları birbirini tutmuyor, şelalenin aktığı sahnenin tamamen bilgisayarda üretilmiş olduğu herkes tarafından anlaşılır halde. Filmde beni en çok güldüren ise Mısır Tanrılarının yeryüzünde yaşadığı tapınak tasviri oldu. Bu yapının Las Vegas’taki süslü otel/kumarhaneleri gibi gözüküyor olması gerçekten gülünç.
Mısır’da Yunanlı anne babanın oğlu olarak dünyaya gelen Alex Proyas filmin yönetmeni. Kendisi The Crow filmi ile çoğumuzun radarına takılmış saygı duyulan bir isim. En azından kendisinin şunu fark etmiş olmasını umardım; “Büyük prodüksiyon filmi de yapsanız, aklı başında bir senaryoya ve kendini rolüne verecek oyunculara ihtiyacınız vardır”. Aksi halde dalga konusu olursunuz.


Kaynak: Birgun.net