Yenikapı’nın gerek katılanların sayısı, gerek Kuran ve dua ile açılıp AKP’lilerin selamlamasıyla kapanışıyla, muazzam bir AKP şovu olduğuna kimse itiraz etmez sanırım. Böyle bir şova genel başkanlarının katılmasına itiraz eden CHP’liler olduğunu biliyorum.

Başlıktaki Yenikapı, miting alanını işaret ediyor. Eski resim ise; AKP, CHP ve MHP’si ile partilerin halini.

AKP ve daha önemlisi tartışmasız lideri Erdoğan ilk günden beri aynı yolda ilerliyor. Bir stratejisi var: Eski Türkiye’yi yıkıp yerine Yeni Türkiye’yi kuruyor. Stratejisini hiç değiştirmeden, her durumda o duruma uygun taktikler geliştirerek ilerliyor.

Kâh AB’si, özgürlükçü, idam karşıtı, insan hakları ve demokrasi savunucusu oluyor, liberalleri de yanına alarak ilerliyor; kâh Hocaefendi’yi bir ulu insan sayıp ne istiyorsa vererek ilerliyor. Olmadı AB’ye kafa tutarak, Hocaefendi ile ortaklığı bozup onun terör örgütü başı ilan ederek ilerliyor. İsrail’le, Rusya ile yeri geliyor savaşıyor, yeri geliyor sevişiyor. Ama her durumda stratejik hedefe, hayalindeki Türkiye’yi kurmaya doğru ilerliyor.

Böyle olunca, darbe girişimi bile “Allah’ın bir lütfu”na, “olandaki hayra” dönüşüyor.

AKP’nin resmi bu, baştan beri bu, yeni değil! O geminin kaptanı, dümeni hedefe kilitlemiş, denizdeki dalga durumuna göre taktik manevralar yaparak ilerliyor.

Yenikapı’daki diğer eski resim CHP’ye ait.

Siyaset stratejik olarak verili koşulları değiştirme, taktik olarak ise verili koşullar içinde bir şeyleri değiştirme çabasıdır. Verili koşulları değiştirmeyip ona mahkûm olarak siyaset yapmak, bir stratejiden yoksun siyaset yapmaktır ve günü birlik taktiklerle günü kurtarma peşinde koşar.

Bazen gün kurtulur belki, ama çoğu zaman günü kurtaramadığınız gibi geleceği de kaybedersiniz. Hep verili koşullara mahkûm cılız taktik hamlelerle idare eden etkisiz bir siyasi özne olarak kalırsınız.

AKP ve Erdoğan, Yenikapı’da ülke tarihinin en kalabalık kitlesini toplamış olmasına karşın, en zayıf günlerini yaşıyor. Kendinden, en yakınındakilerden bile kuşku duyduğu güvensizlikle muhalefeti yanına almaya çalışıyor.

CHP’lilerin hayali AKP’nin hayal ettiğinden başka bir Türkiye olsa gerek. O hayali gerçekleştirmeye dönük bir stratejisi olması beklenen CHP, öyle sağlam bir strateji üzerinde cesaretle ilerlemek yerine günü kurtarmaya dönük taktik hamleler yaparak yürüyünce; ya MHP’liden belediye başkanı, ya “AKP’li”den cumhurbaşkanı yapmaya çalışmak, ya da Anayasa’ya aykırı dediği değişikliklere onay vermek durumunda kalıyor.

Sağlam bir stratejiyle cesaretle ilerleyen bir siyasi özne, “Milyonlarca insana hitap etme fırsatı” diyerek pekâlâ Yenikapı’ya gidebilirdi. Oraya gidilir; ve tabii hem o meydanda hem de diğer 80 ilde toplanan insanlara dokunacak bir dil seçilerek, fakat Taksim’dekinden çok daha köşeli konuşularak o kitle kendisiyle yüzleşmeye zorlanabilirdi.

HDP’nin adı, anılır gibi yapılıp anmadan, Meclis dışındaki partiler arasına karıştırılarak, söylenmezdi.

İdam isteyenlere, dünyanın darbe ülkelerinin tümünde idam olduğu, Türkiye’nin darbeli yıllarında da idam olduğu ama idamın darbeleri önlemediği anlatılırdı.

Orada kendi kitlene konuştuğundan çok daha net ve direkt konuşulurdu: “Elinizi vicdanınıza koyun ve bir düşünün” denirdi, “Cemaat devlete sızdı mı, yerleştirildi mi? En çok da 2002’den sonra bu FETÖ’ye ne istediyse verilmedi mi?

Kibarlık yapılacaksa, Erdoğan’ın ve bazı bakanların sözlerinden alıntı yapılır; “İyi niyetle destek verdik… Hem Rabbime, hem milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin”, demenin yetmeyeceği vurgulanırdı.

Dünyanın bütün darbe ülkelerinde gücün tek elde toplanmış olduğu ve eğer gerçekten darbelere karşıysak asla tek adam yönetimlerine meyletmememiz gerektiği anlatılırdı.

Öyle üç dört cümle edilirdi ki, o devasa şovdan sonra konuşulan yalnızca siz olurdunuz. Neden gittiğinizi sorgulayanlar bile, “İşte budur” derlerdi.

Böyle olsaydı, Yenikapı’da bir de yeni resim olurdu!

Not:Ay sonuna ve eldeki işi bitirene kadar, normal düzende değil de, böyle arada bir yazmamı hoş görmenizi rica ediyorum.

Kaynak: Birgun.net