ABD’de Amerikan futbolu oyuncusu Colin Kaepernick’in bir maçtan sonra ABD marşı okunduğunda protesto amacıyla ayağa kalkmaması gündeme oturdu bir anda. Futbolcu “hem siyahlara hem de diğer ırktan insanlara baskı yapan bir ülkenin marşına saygı duyamam” diyerek açıkladı protestosunun nedenini.

Politik bir tutum olduğu belli. Bunun için de “milli marş”ın hedef alınmasının anlamlı bir tarafı var. Marş bir ülkede “milli” olan neyi ifade ediyorsa, ayrımcılığı da kapsayan “millilik”e yönelik itirazların “millli marş” a yapılması elbette doğal. Kaepernick’e takım arkadaşlarından büyük destek geldi ama çokça eleştirenler de oldu. Böyle bir durum bizde olsaydı tepkilerin ne olacağını kestirmek zor değil.

Milli marşların tarihi, - 19. yüzyıl boyunca yükselişe geçmesine rağmen- çok daha eskilere gidiyor. En eski milli marşın Hollanda milli marşı olduğu söylenir. 1568 ile 1572 yılları arasında yazılmış, ancak 1932 yılında ülkenin resmi marşı olarak kabul edilmiştir. Sözleri açısından en eski olanı da Japonya’nın milli marşı olan Kimigayo tabii. 794 ile 1185 yılları arasında yazılmıştır denir, bestelenme tarihi ise 1880.

Şu hemen hemen herkesin, en azından “Tanrı Kraliçe’yi Korusun” sözüyle anımsayabileceği İngilizlerin milli marşı da 1745 yılında ilk kez seslendirilmiştir, tabii ki “Tanrı Kralı Korusun” adıyla. Neden İspanya milli marşını en eski marş kabul ederler bilemem çünkü İspanyollar bir milli marşa ancak 1761’de kavuştular. Fransa’nın ünlümü ünlü milli marşı La Marseillaise, 1792’de yazıldı ama 1795’de resmiyet kazandı. Sırplar da Balkan ülkeleri arasında ilk milli marşa sahip ülke. 1840’da yazılmıştır marşları.

Milli marşın protestoların, kızgınlıkların hedefi olması doğal. Dediğim gibi bir ülkenin tüm değerlerini içinde barındırıyor çünkü. Dolayısıyla iyi bir protesto aracı aynı zamanda. ABD’li futbolcunun, vatandaşı olduğu ülkesinin ırk politikalarına itirazını milli marş okunurken ayağa kalmayarak göstermesi, marşın “değerleri”nin kendisi için bir anlam ifade etmediğinin de göstergesi. Yani samimi bulmadığını, marşın herkesi kapsama iddiasının ülkenin ırk politikasınca tersyüz edildiğini böyle ifade etmiş oluyor.

Siyah güç protestosu

Bu sporda sık sık değilse bile rastladığımız bir protesto biçimi. Başkaları ne der bilemem ama benim için en güçlü milli marş protestosu 1968 Meksika Yaz Olimpiyatları’nda Afrika kökenli ABD’li atletler Tommie Smith ile John Carlos’un madalya töreninde (biri altın, diğeri bronz almıştı) ABD milli marşı çalınırken sağ yumruklarını havaya kaldırmalarıyla gerçekleşenidir. Yumruğa takılı kalmıştır çoğu kişi haklı olarak. Oysa bu düpedüz bir milli marş protestosuydu. İlk bakışta marşa saygısızlık gibi görülmemiştir belki ama bu ABD milli marşını tanımamaktı. Marş boyunca kımıldamadan durmuşlardır elbette, yani marş için bildik pozisyon alınmıştır. Ama yine belirtiyorum o yumruklar açıkça bir milli marş protestosuydu. Başlarına gelmedik kalmadı tabii. Kürsüde bulunan, iki siyah atlete sağ yumruğunu kaldırarak eşlik eden Avustralyalı (gümüş madalya almıştı) Peter Norman’ı da unutmayalım bu arada.

McClean’ı unutmak olur mu?

Ben bir de İrlandalı futbolcu James McClean’in İngiliz Milli Marşı okunurken arkasını döndüğü o sahneyi hatırlarım. İngiltere Premier Lig’de West Bromwich Albion takımının formasını giyiyordu McClean. Protestosunu takımının ABD’de yaptığı kamp sırasında gerçekleştirmişti. Charleston Battery ile hazırlık maçından önce İngiltere Milli Marşı okunurken arkasını dönmüştü.

Benim sevdiklerimdendir bu genç adam. Üstelik bunu her fırsatta yapıyor. Bir kere de 2012 yılında iki büyük dünya savaşında yaşamını yitirenler için İngiltere’de yakalara takılan gelincik amblemini yakasına takmayarak bir protesto gerçekleştirmişti örneğin. Gelincik meselesini bir ikiyüzlülük olarak görüyordu. Bu konuda onun gibi düşünmesem bile – çünkü ben de gelincik takardım Londra’da yaşadığım yıllarda- onun protestosuna hak vermiştim. “Benim için gelincik takmak Kuzey İrlanda’daki olaylar sırasında hayatını kaybedenlere gösterilen bir saygısızlıktır. Geldiğim yerden gurur duyuyorum ve doğru olmadığına inandığım bir şeyi yapamam” demişti.

Haklıydı çünkü iki büyük savaşta ölenleri hükümet olarak da gelincik takarak andığını sanan İngiliz devletini, o sıralarda hâlâ Kuzey İrlandalı öldürmeye devam ettiği için protesto etmiş oluyordu.

Milli Marş’ın dili

Milli Marş’ın dili, doğruluğu ya da yanlışlığı bir yana, resmi dil neyse odur. Gerçi İsveç bu konuda istisna, malum, bir konfederasyondur, dolayısıyla dört dilde okunan bir milli marşı var. Ama genelde denildiği gibi, resmi dil neyse onunla okunur milli marşlar. Tersi mümkün mü? Mümkün tabii. ABD’de oldu örneğin. Meksikalı göçmenler 2006’da Kaliforniya’da yaptılar bunu. Kalktılar ABD Milli Marşı’nı kendi dillerinde yani İspanyolca okudular. Amaçları belki protesto değildi ama bence protesto sayılmalıdır. Kendilerini dışlanmış hisseden, bu nedenle ülkenin bir parçası olduklarını kendi dillerinde söyleyerek de olsa marşı kabul eden insanlardı bunlar. Çokkültürlü, çokdilli bir ülke ise ABD, bunu kabul etmeliydi. Tamam, işin doğasına ters belki, ancak dışlanmayı bu şekilde, milli marştaki değerleri de kabul ederek protesto etmiş oluyorlardı.

Kazakistan’ın başına gelenler

Bu bir protesto değil. Sadece milli marşın, çok doğal olarak ne kadar önemli olduğunu gösteren bir olay. Önce şu Sacha Baron Kohen’i anımsamam lazım. Bu zat, çok başarılı, Yahudi asıllı bir komedyen. Gösteri dünyasındaki adı Borat. Kazaklar için tam bir baş belası oldu. Bir Kazan tiplemesi Borat. Bana sorarsanız ırkçılığa varan bir espri anlayışı var. Kazakistan bir ara ABD nezdinde girişimlerde de bulunmuştu ama son derece akıllı bir yol seçip, “aslında bizi dünyaya tanıttı” diyerek olgun bir tavır sergilemişlerdi.

Tabii bu bir yere kadar böyle. Doğrudan Borat’tan kaynaklanmış olmasa da, onun açtığı bir bela malum, Kuveyt’teki bir uluslararası atıcılık turnuvasında birinci olan Kazak sporcu kürsüye çıktığında Kazakistan marşı diye, Borat’ın filmlerinde kullandığı uyduruk marşı çaldılar Kuveytliler, bilmeden tabii. Zor önlendi olası bir kriz.

İsrailli Arap’ın protestosu

Milli marş protestoları tarihinde yer alan önemli örneklerden biri de İsrail’de yaşandı. Salim Joubran, İsrail Yüksek Mahkemesi’nin ilk/tek Arap üyesi. Sadece Yahudilere hitap ediyor diye düşündüğü için İsrail milli marşı söylemeyi reddetmişti. İsrail’in en üst yargı organı Yüksek Mahkeme’nin başkanı Dorit Beinisch’in veda töreni sırasında tüm yetkililer ülkenin milli marşını söylemek için ayağa kalktığında Joubran istifini bozmadan oturmuştu. Son derece haklıydı, çünkü İsrail milli marşında geçen “Yahudi ruhu hâlâ özler. Umudumuz henüz yok olmadı. Kendi toprağımızda, Siyon ve Kudüs’ün topraklarında özgür bir halk olmak için 2 bin yıllık umudumuz” sözlerine saygı duyması beklenemezdi. Sağcı çevreler kıyameti kopardı ama bakın ne oldu: İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu, Joubran’a destek verdi. İsrail parlamentosu Michael Ben-Ari adlı aşırı sağcı politikacının askerlik yapmayanların Yüksek Mahkeme’ye seçilememesini öngören, dolayısıyla askerlik yapmamış olan tümİsrailli Arapların önünü tıkayan yasa önerisini reddetti. Jpubran’ın protestosu öylesine etkili oldu ki, İsrail’de marşın sözlerinin değiştirilmesi bile tartışıldı uzun süre. Sol liberal Haaretz gazetesi iki ayrı başyazısında İsrail’in hem Arapları hem de Yahudileri temsil eden bir milli marşa ihtiyacı olduğunu savundu. Sonunda ne oldu bilmiyorum.

Ama burada kalmadı iş. İsrail’de milli marş tartışmasına 2012 olimpiyatlarında ülkeyi temsil edecek olan 21 yaşındaki yüzücü Jovan Kupti de dahil oldu. Hıristiyan Arap olan Kupti olimpiyatlarda altın madalyayı alsa bile marşı söylemeyeceğini açıkladı. Kupti “Saygı duyuyorum ama bana hitap etmiyor. Siyonizmden bahsediyor, ama Araplar hakkında tek kelime içermiyor. İsrail hep bir demokrasi olduğunu söylüyor. Marşı değiştirerek tüm vatandaşlarını önemsediğini gösterebilir” demişti.

Türkiye’de durum farklı tabii ki. Milli Marş’a istisnasız herkesin saygı duyması bekleniyor. Bu nedenle zaman zaman Kürt politikacıların özellikle kurdukları partilerin kongrelerinde istiklal marşını okumamaları ya da okunsa bile kimilerinin ayağa kalkmamaları soruna dönüşebiliyor.

Kapsayıcı, birlik, beraberliği vurgulayıcı bir marş iddiasında olunuyorsa eğer, bunun gerekleri yapılmalı elbette. ABD’li futbolcunun ABD milli marşı sırasında ayağa kalkmaması saygısızlıkla açıklanacak bir protesto değil. Ülkesinin ikiyüzlülüğünü daha nasıl dile getirsin?

Kaynak: Birgun.net