Cumartesi gecesi Gaziantep’te bir “çocuğa giydirilmiş bomba yeleği” ile büyük bir katliam yapıldı.
Kına gecesi için sokakta toplanmış insanların o mutlu anında patlatılan bombayla, (şu ana kadar) 29’u çocuk olan 54 yurttaşımızı kaybettik…
Yetkilerin açıklamasına göre 69 yaralımız var!..

Acımız büyük!..

Kaybettiklerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum!..

Yapılan bu canavarca eylemi lanetliyorum!..


Yüzyılın en vahşi terör örgütü olan IŞİD, daha önce de Bağdat’ta, yine böyle “çocuk canlı bombasıyla” yaptığı eylemde, 65 kişiyi öldürmüştü...
Birleşmiş Milletler’in son raporunda; insanların kafasını kesen bir örgüt olan IŞİD’in canlı bomba olarak kullandığı “zihinsel engelli çocuklarla” yaptığı eylemlerini daha da sıklaştıracağı belirtiliyor.

•••

Biliyorum, her katliam sonrası siyasiler “hamasi nutuklar” atar, yetkililer “gereğinin” yapılacağını söylerler...
Ama, ne “gerçek failler ve nedenleri bulunur, ne de terör eylemlerini engelleyemeyen sorumlulardan” hesap sorulur!..
Çünkü, terörün bu kadar yoğunlaşmasında kendilerinin payının da olduğunun farkındadırlar…

•••

15 Temmuz’un üzerinden 38 gün geçti.

Tarihimizin en kanlı gecelerinden biri olmaktan öte, Cumhuriyetimizin yok edilmesini amaçlayan bu “darbe girişiminin” arkasındaki gizler, hala ortaya çıkarılmadı.

Bu güne kadar türlü yorumlar yapıldı. Hiddetle söylenen sözler duyuldu. Yeni kahramanlar üretildi.
Ama gerçek suçlu ve de vahşice amaçladıkları hedef, tam olarak ortaya konulmadı.
Herkes kendi meşrebine uygun bir şekilde olayı yorumladı.

•••

Yapanlar belli!.. FETÖ!

Asker kılıklı katliam sanıkları yakalandı. Generalden astsubayına kadar TSK içinden çıkarıldı… Devletin emniyet, adalet, üniversite ve tüm kurumlarına yerleşmiş olanlar listelendi. Açığa alındı. Atıldı. Tutuklandı!..
Ama yine de Türkiye normalleşemedi…

Çünkü FETÖ’cüleri devletin her kademesine yerleştirenler bilinmesine karşın yerlerinden edilmedi!..
Valiyi, hâkimi, savcıyı, emniyet müdürünü atayan, memuru, polisi, öğrenciyi seçen, milletvekili, belediye başkanı ve de meclis üyelerini belirleyenlere hiç dokunulmadı.

FETÖ’nün siyasi ayağına hiç değinilmedi…

•••
Ayrıca günlerdir gerçeklerin araştırılması, kalıcı demokrasinin sağlanması ve laik Cumhuriyetin korunması yerine, “ırkçı bir milliyetçilik” politikasının uygulanmaya çalışılması ülkede ciddi tedirginlik yaratıyor.

Bir yandan beraberlik nutukları atılıyor, bunun göstergesi olarak da Meclis’te bulunan siyasi parti başkanlarının bir araya getirilmesi sağlanıyor. Ortak kararlar alınıyor. Mini anayasa hazırlıkları yapılıyor. Ama diğer yandan Meclis’te bulunan 4 partiden biri olan HDP bu birlikteliğin dışında tutuluyor.

Aslında sadece HDP değil bir darbe girişimi sonrası tüm siyasi parti liderleri ile toplumda kanaat önderliği yapan STK ve sendikalarında bir araya getirilerek yeni yapılanma çalışmalarının ortak akılla gerçekleştirilmesinin yolu açılmalıydı.

Bu yol denemediği gibi birlikte resim veren muhalefet partilerinin “İnsan hakları ihlallerine son verilmesi, hukukun içinde kalan yargılama talepleri, yapısal değişiklikte birlikte karar alma istemleri” de göz ardı edildi.

Hadi diyelim ki bunlar siyasal fantezi!..

HDP’nin Meclis’teki 3. büyük parti olarak dışlanması, AKP’nin darbe girişimi sonrası “ülkenin birliği adına yapıyorum” sözlerinin samimiyetini sorguluyor!..
Sorgulamaktan öte, ülkede kaos yaratmak isteyenlerin ekmeğine de yağ sürüyor!..
•••
İktidar açıklamalarında; FETÖ’nün PKK ve IŞİD gibi terör örgütleriyle ilişkili olduğunu söylüyor.
Hal böyle olunca Kürtlerin ve aşırı İslamcıların, HDP’nin dışlandığı görüntüsünden yararlanması doğaldır.
Olayların seyrine bakılınca, bu düşüncenin güçlü bir yorum olduğu ortaya çıkıyor.

Bakınız; 15 Temmuz sonrasında 10 Ağustos ile 20 Ağustos arasında 7 bombalı olay yaşanmış, bu eylemler sonucunda 81 yurttaşımız hunharca ölmüş,468 yurttaşımızda yaralanmıştır.

10 gün içinde 7 olay!..
•••
Oysa provokatif olayları engellemek adına iktidardan beklenen; toplumun tüm kesimlerini dışlamadan, farklılıkları zenginlik olarak gördüğünü, insan hak ve özgürlüğünün eşit yurttaşa ulaşmanın tek yolu olduğuna inandığını ülkeye göstermesiydi.

Tek adam değil, ancak “Parlamenter demokrasinin” insanca yaşamanın sigortası olduğu düşüncesini halka samimi olarak aktarabilmesiydi!..
Darbe girişimi sonrası AKP bu gerçekleri tam olarak kavradı mı?

Burası şüpheli!..

•••
Her zaman olduğu gibi AKP uygulamalarında hep bir “eksik” bırakıyor!..
Daha doğrusu olması gerekenler değil, “fırsattır” diyerek, “birilerinin işine gelenler” yapılıyor.
Tıpkı darbe girişimi sonrası OHAL ilan etmekl gibi.
Zaten FETÖ başarsaydı aynı uygulamayı yapacaktı.

•••

FETÖ’nün darbeyi başaramamış olmasının tek nedeni; “Demokrasi ve laikliğe inanmış, özgürlük ve eşitlik için canını ortaya koymuş” yurttaşlarımızın kararlı mücadelesidir!..

Bu durumda AKP’nin yapması gereken, laik demokrasiden ve sosyal hukuk devletinden taviz vermemesi olmalıydı!..
Çağdaşlık bunu gerektirirdi!..

Ancak AKP’nin iradesinin üstünde başka bir irade var. O da sadece kendini ve hedeflerini düşünüyor!..
Bu nedenle ilk yapılan iş “parlamentoyu askıya” alan OHAL ilan edilmesi oldu.

Ancak OHAL yetkisi anayasa sınırları içinde kalmalı. Aksi takdirde suç işlenir.

OHAL, KHK’lerle “kurum ve kuruluşların kalıcı ve yapısal değişiklik yapılmasına izin vermez.” Kalıcı değişiklik hemen TBMM’ye taşınarak görüşülmek zorundadır.

Oysa AKP, bu yetkiyle devletin yapısını değiştiriyor.
Milletin tüm varlığını satışa çıkarıyor.

Anlaşılıyor ki; bir adım sonrasında rejimin değişimi de OHAL’e dayanılarak yapılacak!..

•••
Muhalefet, “birlik ve beraberlik” tümcesindeki illüzyona kapılarak her söyleneni yapan uslu çocuğa dönüştürülmüş!..

Düne kadar “iki ayyaşın kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni kaldırmaya hazırlanan ve FETÖ’ye ülkenin gücünü teslim etmekten çekinmeyen bir zihniyeti kimse sorgulamıyor!.. Türkiye’nin güçlü bir demokrasiye kavuşabilmesi, insan haklarına saygılı eşit yurttaşlığı kabul edebilmesi ve üretken bir ekonomi ile adil paylaşımı gerçekleştirebilmesi için çalışmak zorunlu iken, ülkenin tüm değerleri keyfi, halka sorulmadan, peşkeş çekilecek bir yöntemle darmadağın ediliyor.

Ve bunlar şimdilik, muhalefet ve Atatürk’ün arkasına saklanılarak yapılıyor!..
Ne yazık ki; gözü kapatılmış toplumsal siyaset buna dur demiyor!..
Biliniz ki, özgürlükler yok edildiğinde iş işten geçmiş olacak!..

Kaynak: Birgun.net