ZAFER ATAKAN
Ahmet Atakan'ın abisi


Ahmet Tam 3 yıl önce 9 eylül’ü 10 eylül’e bağlayan gece Antakya Armutlu’da Gezi direnişine destek, ODTÜ eylemlerine ses vermek, Gezi’de yitirdiğimiz canların hesabını sormak için Adil, eşit ve özgür bir ülke umuduyla AKP faşizmine direnirken katledildi. 3 yıldır devam eden soruşturma süreci çerçevesinde deliller sümenaltı edilmek isteniyor, ne zamanki soruşturmayla ilgili ilerleme kaydetsek anında savcılara el çektiriliyor, tetikçiler cezasızlıkla, sorumlular ise üst makamlara terfi ile ödüllendiriliyor. Evet faşizmin çarkı bu ve biz bu çarka karşı adalet mücadelemizi sürdürüyoruz..

Gezi…

Gezi Antakya için bir sürecin devamıydı, Suriye’de yürütülen emperyalist savaşa karşı ve terör kamplarının kapatılmasına dönük eylemlerin yoğunlaştığı, Reyhanlı’da katledilen onlarca insanın ve bu bağlamda yaratılmak istenen etnik eksenli çatışmanın karşısında Antakya halkı meydanlarda Gezi ruhuyla sürecin parçasıydı.

Gezi direnişinin başlamasıyla meydanlar kitleselleşmeye, sokaklar dolmaya başladı, Gezi Parkı’nı korumak isteyen çevreci gençlere bir gece baskınıyla saldırılması, eşyalarının imha edilip, çadırlarının yakılması toplumun son sinir ucuydu adeta...

Antakya’da yüzbinler sokakta, Ahmet de haksızlığa ve barbarlığa direnmek için o yüzbinlerin arasındaydı..
Peki Gezi Üç beş ağaç içinmiydi, başlangıçta evet ama sonrasında gaz ile boğmaya çalıştığınız, meydanlarda katlettiğiniz, sokak aralarında işkence ettiğiniz, gözaltılarla, mahkemelerle gençleri terbiye etmeye çalıştığınız, halkın isyanıydı. Yaşam alanlarımıza yapılan müdahaleye karşı dağlarımızı nehirlerimizi ve topraklarımızı savunmak için ‘artık yeter’ deyişimizin bir diğer adıydı Gezi direnişi.

İşte Ahmet de bu muazzam direnişin Antakya kolunda, aylarca faşizme karşı halkın en ön saflarında yer aldı ve o alanları hiçbir zaman terk etmedi. Armutlu sokaklarında son direnişçi evine sağ salim dönene kadar sokaklardaydı. Gezi, Ahmet için kendini bulmak, haksızlık karşısında titreyerek kendine gelmekti. Yaratılan bütün acılara, adaletsizliklere karşı bir başkaldırı ve varoluş kavgasıydı. .Ahmet Gezi’nin cesur ve mücadeleci tarafıydı..

Peki Gezi’nin büyüsü neydi?

Gezi; kendini yalnız hisseden herkesin sokağa çıktığı ve milyonlar olduğunu anladığı günlerdi..

Gezi; genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle, Türküyle, Kürtüyle, sünnisiyle, alevisiyle yani bizi biz yapan bütün değerlerimizle birlikte bir ülkenin omuz omuza faşizme direnişiydi..

Gezi; hiçbir siyasi mekanizmanın güdümüne girmeden halkın öz iradesiyle büyüyüp gelişen ve halklara umut ışığı olan yüzyılın en büyük direnişlerinden biriydi..

Gezi; Can’a üzülenlerle, cama üzülenlerin; satırlarca kitap okuyanlarla, satırlarla insan kovalayanların; kötülükle, iyiliğin kavgasıydı..

Gezi Ali ismail’in özgür dünyası, Ahmet’in satmadığı hayalleri, Ethem’in alınteri, Abdocan’ın işçi elleri, Hasan Ferit’in mücadelesi, Mehmet’in heyecanı, Berkin’in çocukluğu, Medeni’nin barış umuduydu. Gezi bu toprakların öz ve öz evlatlarının karanlığa karşı aydınlanma savaşıydı...

Evet Gezi’nin üzerinden 3 yılı aşkın süre geçti ve bu süreçte Türkiye halkları bombalamalara, katliamlara, savaşlara,19-20 yaşındaki gencecik çocukların cenazelerine,darbe girişimine maruz bırakıldı. Yani bir toplumun yüzyıllarca zaman içerisinde yaşayabileceği acıyı bu kısa zaman içerisinde yaşadık ve maalesef yaşamaya da devam ediyoruz. Faşizm’in yüzü budur, kandan, ranttan, acıdan beslenir.

Bugün karanlık üzerimize sinsice çöküyor, faşizm kademeli olarak her gün bu ülke halklarının Gezi’nin ve solun değerlerini yok etmeye çalışıyor. Bizler bu konjonktürde küçük fikirsel ayrılıklarımızı bir tarafa bırakıp Gezi’de olduğu gibi birbirimize sıkıca sarılıp,omuz omuza direnmezsek nasıl ki 12 Eylül darbesi Türkiye halkları ve sol değerleri üzerinden kanlı postallarıyla geçtiyse, bugün de İslamcı faşizm sarıklarıyla,takkeleriyle üzerimizden geçecektir..

Darbe girişimi sonrası Taksim Meydanı’nda nasıl yüzbinler Gezi’de olduğu gibi “Her yer Taksim her yer direniş” sloganıyla bir araya gelip darbe ve AKP faşizmine meydan okuduysa, bugün de biz bütün sol yapıları bu şiar etrafında bir araya getirip faşizme ve karanlığa karşı mücadeleyi yükseltmeliyiz.

Gün Ahmet’in mücadelesi ve kararlılığını kuşanıp faşizme ve karanlığa cesurca direnme günüdür…

Gün Yılmaz Güney’in “dost ve düşman,Herkes bilsin ki bir gün kazanacağız,mutlaka kazanacağız” sözünü Türkiye halkları adına umut haline getirme günüdür.

Kaynak: Birgun.net