Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Kültür Servisi'nden Türey Köse'ye verdiği röportajda, 'Gezi Parkı’na eski kışlanın ihyası adı altında bir AVM/otel vb yapılmasını da baştan beri doğru bulmadım' dedi.

Köse'nin "Görev döneminizde İstanbul’daki yapılaşmalarla ilgili Başbakan Erdoğan’la bazı görüş ayrılıklarınız olduğu basına yansıdı. Bunları birkaç örnekle açar mısınız?" şeklinde yönelttiği bir soruya detaylı bir cevap getiren Günay şunları söyledi:

"İstanbul, coğrafi konumu ve binlerce yıllık tarihi mirasıyla gerçekten özel bir şehir. Dünyanın bize bir emaneti olduğunu düşünüyorum. Bu binlerce yıllık doğal ve tarihsel dokuyu, her önüne gelenin istediği gibi değiştirmeye, hele rant hırsıyla bozmaya hakkı yok. O nedenle, İstanbul’la ilgili -Haliç'teki tünel bağlantısı, Boğaz’daki tünel geçişinin tarihi bölgeye çıkışı gibi- birçok proje sayın Erdoğan'la aramızda ihtilaf konusu oldu."

'Erdoğan'a dinletemedim'

2011 seçimi sonrası Zeytinburnu’ndaki gökdelenlerin Erdoğan-Günay arasındaki bu ihtilafı iyice su yüzüne çıkardığını da ekleyen eski bakan, "Bu dikey yapıların siluete büyük zarar verdiğini defalarca anlatmaya çalıştım, dinletemedim. Konuyu basına da taşıdım. İstanbul’da bir rant lobisi olduğunu, bunun ahtapot gibi İstanbul’u sardığını söyledim. Sayın Erdoğan, bunlardan habersiz gibi davrandı; ben bakanlıktan ayrıldıktan sonra bu yapılardan geç haberdar olduğunu söyledi!" diyerek Erdoğan-Günay ihtilafına açıklık getirdi.

'Gezi Parkı'na inşaatı doğru bulmadım'

Gezi Parkı ile süreci anlatırkense Ertuğrul Günay, Gezi Parkı'na yapılacak bir AVM'ye başından beri karşı olduğunu ifade ederek, "Gezi Parkı’na eski kışlanın ihyası adı altında bir AVM/otel vb yapılmasını da baştan beri doğru bulmadım. Gezi Parkı, tarihi İstanbul’da, Pera’da kalan son yeşil alan. Eskiden çepeçevre yeşil olan bütün alanlar, örneğin Talimhane şimdi tümüyle betonlaşmış. Taksim’de insanların nefes alacağı, gölgesinde oturacağı başka ağaç altı yok.

Gezi’nin yapılaşması projesini Aralık 2012 sonunda Kültür Varlıkları Koruma Kurulumuz reddetti. Ocak 2013’ün ilk Bakanlar Kurulu toplantısında Sayın Erdoğan konuyu açtı; ben söz konusu kararın bilimsel nedenlerle doğru ve haklı olduğunu savundum. Gergin bir tartışmaydı. Bu katıldığım son Bakanlar Kurulu oldu.

Benden sonra üst kurulu toplayarak ret kararını kaldırdılar, Gezi’de yapılaşmayı öngören aynı projeyi kabul ettirdiler" dedi.

Söyleşiden bazı konu başlıkları şöyle:

'Sanatı muhafazakâr bir kalıba sıkıştırmayı amaçlarsanız, sanat olmaktan çıkar'

"Sanatçının birey olarak muhafazakâr bir kimliği olabilir, ama sanat yeni arayışların ortaya çıkardığı, doğrudan kendini üreten, yenilikçi bir eylemdir. Sanatı muhafazakâr bir kalıba sıkıştırmayı amaçlarsanız, sanat olmaktan çıkar, bir taklit ve tekrar işlevine dönüşür."

'AKP'ye katılmamız iktidara meşruluk katmadı'

"Kendi payıma, benim ve benzer düşüncelerdeki bazı arkadaşlarımızın katılımının iktidara meşruluk kattığını değil, 2002’den itibaren seçimleri kazanan ve var olan hukuk sisteminin kurallarına uygun biçimde ülkeyi yöneten bir partinin, 2007’de 367 gibi engellerle yolunu tıkamanın ve meşruluğunu sorgulamanın, bugün geldiğimiz çıkmazlara -bir ölçüde de olsa- katkı yaptığını düşünüyorum."

'Baykal’ın CHP’sinin ve Ecevit’in DSP’sinin “tek adam yönetimi” konusunda AKP'den çok farklı olduğunu kim savunabilir'

"Kültür alanında da, başka birçok alanda da sorunlarımızın temelinde bence, çoğulculuğu içselleştirememiş olmak yatıyor. Türkiye’nin demokrasi tarihinde çoğulculuk yok. O yüzden de demokrasi olmuyor. Bunu sadece sağ politikaları kastederek söylemiyorum. Türkiye’nin kendine özgü “solu” da aynı hastalıkla mustarip. Baykal’ın CHP’sinin ve Ecevit’in DSP’sinin “tek adam yönetimi” konusunda bugünkü iktidardan çok farklı olduğunu kim savunabilir?

Üstelik de mazilerindeki onca başarısızlığa rağmen. Biz “tek sesli” olmayı yıllardır her alanda bir marifet saydık. Oysa marifet tek bir ses ve saz olmakta değil, birden fazla sesin ve sazın uyumunu, çoksesliliğin ahengini yakalamakta... Sadece kültürün özgün köklerini koruyarak gelişmesi değil, siyasetin demokratikleşmesi de, bilimin ve sanatın özgürleşmesi de ancak çoksesliliğin, çoğulculuğun erdemini kavramakla mümkündür"

Kaynak: Birgun.net