Bu ülkenin aydınları, demokratları, sanatçıları, gazetecileri, ülkelerinin iyi olması için kendilerini feda eden iyi insanları her dönemde ağır bedeller ödediler. Ülkenin sağcı iktidarları ise inanılması zor zulümleri gözü kapalı biçimde uyguladılar. Sonra emekli olup da kenara çekildiklerinde, “biz birlikte ne mücadeleler verdik” diye hapislerde süründürdükleri aydınlara karşı pişkince sırıttılar!..

İşte o çileleri çekmiş ve hâlâ da sürgün yaşamıyla (45 yıl) çekmeye devam eden İnci Tuğsavul Özgüden, 5 Ekim 2016’da 75. yaşını geride bırakıp yeni yaşına adım attı.

İnci Tuğsavul Özgüden 1964’te dönemin efsane gazetesi Akşam’ın görsel yönetmenidir. O zaman bu görevin adı Birinci Sayfa Sekreteri olarak geçiyordu. Genel Yayın Yönetmeni de Doğan Özgüden idi. Soyadından anlaşılacağı üzere bu iki değerli gazeteci o günlerin mücadele sıcaklığında birbirlerini tanıyıp sevmişler sonra da evlenmişlerdi.

Ama ne evlilik? İlk andan itibaren başlı başına bir direnişin sarsılmaz yol arkadaşlığı içinde, eğilip bükülmeden dimdik yürünen 50 yıllık bir aşk hikâyesi… 2015’te Belçika Kralı Philippe Leopold Loise Marie, Özgüde’nlerin evliliklerine duyulan toplumsal saygıyı özel bir törende onlara takdim ettiği belgeyle taçlandırdı.

Özgüde’nlerin birliktelikleri evlilik üzerine kafa yoranlara istediklerinden fazlasını verecek zenginlikler içeriyor. Bu iki değeri tanımış, Doğan Özgüden için bir de belgesel çekmiş biri olarak benim de tespitlerim var.
Uzun ve sarsılmaz bu evliliğin temelinde “mücadele arkadaşlığı” yatıyor. Her ikisi de çok sağlam bir altyapı ile basına gelmişlerdi. Örneğin İnci Tuğsavul, bir resmi heyetle gittiği İspanya’da Federico Garcia Lorca’nın kız kardeşini görüp, onunla anlaşarak ünlü şairin eserlerinin Türkçe yayımlanması için sözleşme yaparak dönmüştü. Sonra oturup bu şiirleri Türkçeye çevirmişti.

İnci Tuğsavul bunu “ek iş” olarak yapmıştı. Tıpkı Doğan Özgüden’in akşamları oturup yazdığı “Faşizm” kitabı gibi…

Türkiye Devrim tarihine “Özgüdenler” olarak geçen bu müthiş çift 1971 Mayıs’ında sahte pasaportlarla yurt dışına çıkarken haklarında istenen basın yayın cezalarının toplamı 300 yılı geçiyordu.

Onların olağanüstü yaşamlarını en iyi anlatan “Vatansız Gazeteci” adlı iki ciltlik Doğan Özgüden otobiyografi kitabında var (Belge Yayınları).

Ben iki yıl önce Brüksel’de evlerinde geçirdiğim iki üç günü paylaşmak isterim. Her ikisi de evlerinin büyük bir bölümünü çalışma odası haline getirmişlerdi. Ben o odayı “yazı işleri salonu” gibi gördüm. Doğan Özgüden duvar tarafındaki büyük masayı kullanıyordu. İnci Tuğsavul ise cam kenarındaki biraz daha küçük masayı. Biri genel yayın yönetmeni, diğeri de görsel yönetmen… Tıpkı 1960’larda olduğu gibi!

Akşam macerasından sonra bir başka efsane yayın organı onların elinden çıkmıştı: ANT Dergisi.

Dergi Doğan Özgüden, Yaşar Kemal ve Fethi Naci ile birlikte yayın hayatına başlamıştı. Genel Yayın yönetmeni Özgüden, görsel yönetmen de yine İnci Tuğsavul idi. 1968 Kuşağı’nın uğrak yeri bu dergiydi. Fahri Aral, “Bizde Doğan abinin emeği çoktur” diye anlatır o günleri.

Doğan Özgüden belgeselini çekerken İnci Tuğsavul, “ben konuşmam” dedi:

-Ama Doğan’ın yayında otururum!

Genel Yayın Yönetmeni ile Birinci Sayfa Sekreteri ilişkisi bütün gönül bağlarının üzerine çıkmış, şaşırtıcı bir disiplin ve bağlılıkla sürüyordu.

O zaman anladım ki, uzun birlikteliklerin yolu kalplerden değil parlak beyinlerden ve bükülmeyen bileklerden geçiyordu.

Birlikte geçirdikleri ilk yılbaşı olan 1965’te Doğan Özgüden sevgilisine “Kızıl Keman” unvanlı Davit Oistrakh tarafından icra edilmiş Kreutzer Sonat’ını hediye etmişti. Önceki gün 75’ten öteye geçen İnci Hanıma, Nâzım Hikmet’in 1949’da yazdığı “Ellerinize ve Yalana Dair” şiirini hediye etti.

Hayatları başlı başına bir direniş destanı olan bu iki insan Brüksel’de kurdukları Güneş Atölyeleri ile güneşli ülkelerden mülteci olarak Avrupa’ya gelenlere dil kursları, seramik eğitimleri, çocuklarına da etüt derslikleriyle mücadelelerine devam ediyorlar. Bir de 1970’lerden beri sürdürdükleri “İnfo-Türk” adlı yayın organlarıyla Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ve demokrasi mücadelesini Avrupa’ya yansıtmaya devam ediyorlar.

Görüldüğü gibi yazıya tek başladım ama iki kişi ile bitiriyorum. Ne yapalım ki Özgüden’leri tek kişi olarak anlatmak mümkün olamıyor.

Geçenlerde İsviçre Komünist Partisi kadın genel sekreterinin 70. doğum günü için dünyanın çeşitli ülkelerinden 70 kişinin davetli olduğu kutlama törenine katılan Akın Birdal, İnci Tuğsavul’un da böylesi bir doğum gününü fazlasıyla hak ettiğini hatırlattı. Ama hem İnci Tuğsavul, hem de Doğan Özgüden iki kez vatandaşlıktan atılma şerefine nail olduklarından Türkiye’ye gelemiyorlar. Biz buradan onları selamlıyoruz:

-İnci Tuğsavul Özgüden’in geride bıraktığı 75 yıllık onurlu hayatı Türkiyeli kadınlara örnek olmaya devam ediyor!

Kaynak: Birgun.net