HÜSEYİN ŞİMŞEK / [email protected]

AKP’nin Suriye’deki savaşın derinleşmesine yönelik izlediği politikalar, beraberinde savaşın Türkiye’ye sıçramasına neden oldu. IŞİD ve ÖSO’ya bağlı cihatçı örgütlerin beslendiği ve kendi hücre evlerini kurduğu Antep’te saldırılar da üst üste geldi. IŞİD’in diğer kentlerde gerçekleştirdiği intihar eylemlerinin planlandığı noktanın Antep olduğu, sınır ötesinde savaşan IŞİD militanlarının Antep’te kurulan hastanelerde herkesin gözleri önünde tedavi edildiği müfettiş raporlarında ve iddianamelerde ortaya çıktı.

Değişen dönüşen Antep -1: Halep rüzgârı

10 Ekim Emek, Barış ve Demokrasi mitingi öncesinde IŞİD’in Ankara Garı’nda gerçekleştirdiği ve 100 kişinin yaşamını yitirdiği Cumhuriyet tarihinin en kanlı saldırısı öncesinde Suruç’tan Kobane’ye geçmek isteyen gençlere yönelen ve 33 kişinin yaşamını yitirdiğ intihar eyleminin planlandığı yer Antep oldu.

Kent içerisinde ise 1 Mayıs sabahında emniyet müdürlüğüne yönelik saldırı ve bir Kürt mahallesinde sokak düğününde yapılan bombalı eylem, IŞİD’in Antep’e ne denli yığınak yaptığının göstergesi olarak kabul ediliyor. Vatan Mahallesi’nde bir sokak düğününde yapılan saldırı, çoğu çocuk 56 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.

Saldırılar tedirginliği daha da artırıyor

Geçtiğimiz yıl bir alışveriş merkezi önünde polise el bombası atan ve yanlarında canlı bomba yelekleri ile yakalanan IŞİD’çilerin üzerinde Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu’nun adresinin bulunması, IŞİD’e muhalif Suriyeli gazetecilerin suikasta kurban gitmesi, havalimanının olduğu bölgeye roket atılması da kent içerisinde yaşanan tedirginliği arttırıyor.

Kimi zaman yapılan operasyonlarda Türkiye’deki üst düzey IŞİD militanlarına ilişkin izler bulunurken, Yunus Durmaz ve İlhami Balı gibi isimlerin kent içerisinde çok rahat hareket ettikleri, IŞİD’in hücre evlerinin herkesçe bilindiği daha sonra ortaya çıktı. Antep’in Cerablus’a sınır ilçesi Karkamış’ta uzun süre saklanan ÖSO militanlarının, Cerablus’u bir gecede teslim alması da AKP’nin TSK’ye ait tankları Suriye topraklarına sokması ile oldu. Uzmanlar, bu hamlenin Antep başta olmak üzere birçok kentte IŞİD saldırılarını yoğunlaştıracağını söylüyor.

İstismarın ardı arkası kesilmiyor

IŞİD tehlikesi ile birlikte yoğun Suriyeli göçünün ardından Antep’te ortaya çıkan bir başka sarsıcı olay da çocuk ve kadın istismarları oldu. Özellikle kamplarda yaşam mücadelesi veren onbinlerce Suriyeli’nin ensest ilişki ve istismar başta olmak üzere birçok yoldan sömürüldüğü çeşitli raporlarla ortaya çıktı.

Kadın ve çocukların kuma olarak verilmesinin yanı sıra çadır kentlerdeki çocuk istismarları da kan donduruyor. Nizip’te bulunan kampta 30 çocuğa cinsel istismar uygulandığı ortaya çıktıktan çok kısa bir süre sonra Islahiye’de de 5 çocuğun istismara uğradığı duyuldu.

Antep’in İslahiye ilçesinde 9 aylık bir bebeğin cinsel istismara uğraması ise büyük tepki çekti. Tarım işçisi Suriyeli ailenin konakladığı çadıra giren bir kişi, 9 aylık bebeğe istismarda bulundu. Hastaneye kaldırılan bebek müşahade altına alınırken, aile devlet tarafından koruma altına alındı. Bu olay, istismarların bir sınırının olmadığını ve devlet korumasından uzak her Suriyelinin istismar tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu gösterdi.

***

Geri dönüşü olmayan bir yola girildi

AKP’nin savaşı derinleştiren politikalarının Suriyelileri ve Anteplileri bu günlere getirdiğini anlatan HDP Antep Milletvekili Mahmut Toğrul, beş yılda yaşananlarının bir dram tablosu olduğunu ve geri dönüşü olmayan bir yola girildiğini söylüyor. Toğrul, Antep’i bu günlere getiren gelişmeleri şöyle anlatıyor:

“İç savaştan bu yana Türkiye’nin temel iki hedefi oldu. İlki Suriye’deki merkezi hükümetin değiştirilmesi, ikincisi Rojava bölgesinde bir Kürt oluşumunun ne pahasına olursa olsun engellenmesi. Bu amaçla Demokratik Suriye Güçleri hariç her türlü grupla iş yaptı Türkiye. Bu anlamda Suriye’den gelen insanlara da kontrolsüz bir biçimde kapılarını açtı. Buranın demografik yapısını değiştirdi. Kaotik ortam, IŞİD başta olmak üzere Antep’te cihadist örgütlerin yapılaşmasına ortam sağladı. Sınır asla kontrol altına alınmadı. Cerablus Azez arası IŞİD’in en çok giriş çıkış yaptığı bölge oldu. Sınır, herkesin gelip geçtiği bir durumdaydı. Dolayısıyla Antep, cihatçı örgütler için uygun zemin oluşturdu.”

Antep’in, Türkiye’nin bir prototipi olduğunu anlatan Toğrul, şöyle devam etti:

“Antep, çok farklı dillerin, kültürlerin, ırkların yaşadığı bir yer. Cihatçıların burada kendilerini kamufle etmeleri, görünmez kılmaları daha mümkün fakat buna rağmen Antep’te yaşayan herkes bu insanların nerelerde, ne şekilde yaşadığını ve nasıl bir yığınak yaptığını biliyordu. İstihbarat açısından Türkiye’nin IŞİD ile ilgili bilmediği bir şey yok. Adım adım izlemiş. Gar katliamının planlayıcısı olan Yunus Durmaz ile ilgili her şey biliniyor. Ama önlem alınmıyor. Sınır emiri İlhami Balı ile ilgili ayna şeyler yapılıyor. Hangi grup, nereye, ne zaman gelecek, nerede konaklayacak hepsi biliniyor. Antep 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyaya göre IŞİD’in ormanlarda eğitim çalışması yaptığı bilindiği halde önlem alınmadığı görülüyor. Burası ileride daha da karışacak. Özellikle Suriye’deki çetelerle buradaki çeteler Antep’i bir lojistik destek hattı olarak kullandığı için ciddi yönelim olmadı Antep’e. Ama sınırın kapatılması, çetelerin birbirleri ile temasının kesilmesi durumunda tehlike artacaktı. Öyle de oldu. Geçişler kısmen engellendiği için zamanında Türkiye’nin örgütlenmelerine izin verdiği çeteler, Suriye’deki çetelerle bağlantısını kaybetti ve kendisini değersiz hissetti. Bunun sonucunda da kendilerini anlamlı, değerli bulabilmek için sansasyonel saldırılar yaptılar, hala da yapabilirler. Bunun kaygısını bütün kent yaşıyor. Türkiye’nin IŞİD ile savaşma görüntüsü tamamen yalan. Eğer Türkiye gerçekten IŞİD ile savaşıyorsa, sınır dışındakine değil, sınır içindeki militanlara bakması gerekiyor. Örgütlülüğü bu kadar yaygınlaşmış ve görünür hale gelmişken üstelik, operasyonlar daha büyük önem taşıyor.”

Geri dönme koşulları bulunmuyor

“Antep’e gelen Suriyeliler bakımından da birçok sorun mevcut. Düzenli bir kayıt tutulmadı. Kim, nasıl, neden geliyor bilinmedi. Bu nedenle buraya gelenleri geri gönderebilecek bir koşul da bulunmuyor. Hepimiz biliyoruz ki kamplarda kalanlar Türkiye’ye gelenlerin yüzde onunu oluşturuyor. Onlar çok kötü koşullarda yaşıyorlar ama kamp dışında daha büyük sorunlar yaşanıyor. İnsanların bir kısmı burada yeni iş yerleri açtı. Kimilerinin işçi olarak çalışmaya başladı. Bu insanların geri dönme koşulları bulunmuyor. Bizim de önerimiz ve tavsiyemizdir hükümete. Suriye dış politikasını değiştirerek Suriye’nin normalleşmesi gerekiyor. Zaman kaybı arttıkça buradaki Suriyelilerin kalma ihtimali artıyor. Suriye’deki iç savaş öyle kısa sürede bitmeyecek gibi de görünüyor. Suriyelilere, insana yakışır bir yaşam tarzı sunulmalı. Bir taraftan sığınmacılar içinde gelen cihatçılar da tespit edilmelidir. Tükiye bunu yapmıyor. Ahrar-u Şam, El Nusra, Fetih Ordusu’nun bileşenleri cirit atıyor kentte. Bu örgütler birbirlerinden farklı değiller. Eylem biçimleri birbirlerine çok benziyor. Saldırıların gelme ihtimali çok daha yüksek. Kimse unutmasın ki Antep geçiş hattıydı. Kadınların ve çocukların uğradığı istismarlar canımızı yakıyor. Madem insanların buraya gelmesine müsaade ettiniz, onların güvenliğini de sağlamak zorundasınız.”

***

Antep göçe alışkındı ama...

Antep’in göç dalgasının acemisi olmadığını anlatan ÖDP Antep İl Başkanı Remzi Kurtulmuş, Kürt nüfusun göçünden örnek veriyor:

“Suriyeliler gelmeden önce özellikle Kürt hareketi ile devletin süregelen savaşı sonucunda bir kısım Kürt nüfus şehrimize göç etti. Bu nedenle kent olarak göç dalgasına alışkındık ama Suriye’den gelen göçmenlerin gerek nicel anlamda fazla olması gerekse kültürel farklılıklarının bulunması, kentimizde bir kaos ortamı yarattı. Bu ortamda gelen yoğun göç, sosyoekonomik durumu değiştirdi. Ucuz ve kayıt dışı işgücü sendikal örgütlülüğe fazlasıyla darbe vurdu. Yaşanan bu darbe sermaye tarafından ‘iyi değerlendirilerek’ emek mücadelesinin gerilemesine neden oldu.”

İçinden çıkılmaz bir hale büründü

Krizin yaşamın bütün alanlarında kendisini gösterdiğini anlatan Remzi Kurtulmuş, kente ilişkin şu gözlemlerini paylaşıyor:

“Zaten altyapı yetersizliği yaşayan Antep, Suriyeli akını ile daha da içinden çıkılmaz bir hale geldi. Gelen yüzbinlerce insanın konut ihtiyacının olması, konut fiyatlarını artırdı. Suriye’den getirilen onbinlerce araç ise zaten karmaşık olan Antep trafiğini daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. Antep’in sınır şehri olması dolayısıyla savaştan azade olması çok zordu. Nitekim Antep’te IŞİD’in bombalı saldırıları bunun göstergesi haline geldi. Bunun sonucunda şehirde yaşayan insanlarda her şeyden önce can güvenliği sorunu oluştu.”

Bir garajda 3-4 kişi birlikte yaşıyor

“Başka büyük bir sorunu ise savaştan kaçarak şehrimize sığınan Suriyeli mültecilerin yaşadığı dram oluşturdu. Gelenler büyük bir uyum sorunu ile karşılaştı. Halen şehrimizin kenar semtlerinde yaşayan Suriyeliler yardıma muhtaç durumda. Bir garajda 3-4 kişi kalmak zorunda olanlarından tutun da savaştan bihaber olup savaşın bütün cefasını çeken çocukları görenler Türkiye’de de bir iç savaşın yaşanması korkusunu taşıyor ve kendi geleceğinden endişe ediyor. Aynı zamanda yıllardır kendi vatandaşlarımıza verilmeyen ‘Anadil Hakkı’nın gerek tabelalarda gerekse dükkan isimlerinde ve daha birçok noktada kullanılması, vatandaşlarımız tarafından haklı bir sitemle öne çıkarılıyor. Özellikle Kürt vatandaşlara tanınmayan bu özgürlüğün hiçbir kısıtlama olmadan Suriyelilere tanınması bir ironi olarak karşımıza çıkıyor. Aslında yaşanan bütün bu durumlar bize barışın önemini bir kez daha gösteriyor. Dileğimiz o ki bir an önce ülkemizde ve bölgemizde savaşlar bitsin, barış olsun.”

-BİTTİ-

Kaynak: Birgun.net