TUR YILDIZ BİÇER - Chp Manisa Milletvekili

Davutoğlu’nun siyasi katlinden önceki son sözleri: “Biz sağ ve sol omuzumuzdaki meleklerin yazdıklarına bakarız. Biz onların tuttukları dosyalar için yaşıyoruz” olmuştu. Sevaplarını sayıp döküyor, kısa başbakanlığı sırasındaki siyasi, hukuki, ahlaki ve vicdani sorumluluklarından, suçlarından, günahlarından hiç söz etmiyordu. Gerçeği saptırıp, MKYK’daki meydan okumayı “refiklerine” bağlıyor, Erdoğan’ı konuşamamanın acizliğiyle; seçilmiş TC Başbakanı makamının değil atanmış AKP Genel Başkanı etiketinin sefaletini yaşıyordu.

Unutmayalım ki Davutoğlu, en başından beri AKP iktidarının bir aparatıydı. Aldığı her görevde oynaması gereken rolü oynadı. Referansını Osmanlı’dan teorisini Stratejik Derinlik’ten ve “davasını” da 17-25 Aralık’tan alan bu Neo-Osmanlıcı güruh; onun katkısıyla Türk siyasi tarihinin en sorunlu, en kirli en ölümcül iktidarını oluşturdu.

Şimdi ise bu gözü dönmüşlerin kirli iktidar ajandasında kendisine yer bulamayıp yaşadığı bu trajik son ile kullanılıp atılmışlar listesinin birinci sırasına yükselmiş durumda. Onu kullanıp atan “biricik iktidar” ise gidişiyle kendi krizinden çıkmaya çalışıyor. Benden sonrası değil bundan sonrası tufan evresi başlıyor.

Kuşkusuz Davutoğlu’nun, şimdiye kadar bir sebeple bir yerinde bulunduğu AKP’nin bu yeni rejim devşirme döneminin, onun gidişinden sonra başka bir yere evrileceği de gerçek. Artık TC başbakanlığının bir hükmü olmayacak. AKP’li Aydın Ünal’ın “Bundan sonra düşük profilli Başbakan olacak” (Davutoğlu’nun profili yüksekmiş gibi) sözü ile Erdoğan’ın 6 Mayıs’taki açıklamaları rejimin fiili değişikliğinin tescilidir. Erdoğan, Davutoğlu’nun Başbakanlığı döneminde kapasitesi ile yaptığı iş arasındaki orantısızlığı gösterecek birçok hamle yaptı, parlamenter sistemin yetersizliğini ispata çalıştı. Görünen o ki bundan sonra da parlamentonun yetersizliği fikrinin üzerine gidecektir.

Davutoğlu’nun bağımız olmasa da özerk olma çabası; onu kurtarmaya yetmedi; yaşadığı trajik son, bundan sonraki Başbakanlara da Erdoğan eliyle verilmiş bir göz dağı oldu. Yerine konuşulan adaylar içinde Berat Albayrak dışındaki isimler, toplumda sorun olmayacak türden. Berat Albayrak isminin “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” dışında bir anlamı yok. Bu isimler hemen dolaşıma sokularak toplum bu darbeye alıştırılırdı, tepkisizleştirildi.

Erdoğan’ın bu darbesinin 28 Şubat ve diğer tüm darbelerden farkı; bu sefer görüntüde asker üniforması olmamasıdır.Üstelik bu kez rejim çok daha derin anti demokratik ve anti laik bir tehdit altındadır ve ol deyince olunan öl deyince ölünen” dönem başlamıştır.



MKYK oluşurken ses çıkarmayan bir Genel Başkan figürü ortadayken MKYK’nın kendi “refiki” olmadığı kandırmacası üzerinden süreçten el çektirilen birinin ardından önce yeni AKP sonra parti devleti inşasına gidilecek.

Ayrıca; Davutoğlu’nun derdest edilme sürecini 7 Haziran,1 Kasım’dan ve dokunulmazlıkların kaldırılmasından bağımsız düşünülemez. Dokunulmazlıkların kaldırılması, anaysa değişikliği ve Kürt politikasındaki kopuş ile Erdoğan’ın yeni politikalarının sonucunda bölgedeki şiddet daha da tırmanacaktır.

Saray’ın dış politikayı belirleyecek doğrudan müdahalesi ile Avrupa’dan da kopuş emareleri ve Ortadoğu politikasında çok daha radikal dönem uzak değildir.

Dış politik süreci; Hakan Fidan ve Feridun Sinirlioğlu gibi aktörlerin elinde bir kaosa sürükleyen Davutoğlu’undan sonra bu isimlerin pozisyonu değişse bile -ki bu muhtemeldir-büyükelçiler kararnamesi ile yeni dış politikanın yeni rotası da görülecektir.

Suriye, Kuzey Irak ve Rojava ile Kürt meselesinin artık bir iç sorun olmadığı gerçeği göz önündedir ve bu üç nokta ülkenin yeni rotasına yön verecek düzeyde gelişmelere gebedir.

Davutoğlu’nun trajik vedası izlenirken ürettiği IŞİD, Kilis’i vuruyordu.

Ocaktan bu yana 50’den fazla roket saldırısı sonucu 21 yurttaşımızın ölümü gösteriyordu ki balkonlarda “Gönül Coğrafyalarına” selam yollama telaşındaki uzun ve kısa adamın Kilis’teki ölümlere söyleyecek sözü yok. Çünkü, bu durum onların kendi eseridir.

Ekonomi alanında ise; Kısa Adam Davutoğlu’nun kısa başbakanlık ömrü, kendi açıkladığı ekonomik programın işleyişini görmeye yetmedi. Çok övündüğü asgari ücret zammının ekonomi ve iş hayatındaki etkilerini de göremeyecek. Eski merkez bankası başkanının Erdoğan ile tartışmalarında ve yenisinin seçilmesinde ortada görünmeyen kısa adam görevden el çektirilmesinden birkaç saat sonra yeni başkanın Saray’a çağrılmasına da ses çıkaramadı.

Sorumlusu olduğu çatışma ortamı önce turizmi sonra yatırımları vurdu. Bu durum bankaları baskıladı. Ekonomilerini çalıştıracak likidite bankalardan çıkmayacak. Kredi almak, yatırım yapmak zorlaşacak. Doların bir gecede 2,97 TL’ye Euro’nun 3,37’ye sıçraması sonucu Erdoğan’a biat cümleleri ile görevi bırakması; piyasaya rahatlık verdiyse de piyasanın henüz Başbakan boşluğunu fiyatlandırmamasının etkilerini göremiyoruz.

22 Mayıs’a kadar beklemeyi seçen piyasaların olası bir seçim ve FED’in olası bir faiz artırımı ve Suriye politikasındaki radikal bir çıkışa karşı tepkisi ülke ekonomisinin felaketi olabilir ve bu uzak ihtimal değil. Mehmet Şimşek’in açıklamaları, yeni kabinedeki ekonomi kurmaylarının değişimi ile birleşir ve ortaya bir seçim hükümeti çıkarsa önce bütçe disiplinin bozulmasını sonrasında yeni ekonomik felaketleri yaşamak içten bile olmayacak.

Sonuç olarak; tüm bu kara tablo ve senaryoların müsebbibinin siyasi katlinden sonra 22 Mayıs’taki cenazesinde “Nasıl bilirdiniz?” sorusuna milyonlarca insan gibi “Kötü bilirdik, hakkımızı da helal etmiyoruz” hatta “Haram Olsun!” diyeceğiz. Ama hesabı da öteki tarafa bırakmayacağız.


Kaynak: Birgun.net