MUSTAFA KARADAĞ
Yargıçlar Sendikası Genel Başkanı

15 Temmuz gecesi gerçekleştirilen kanlı bir terör eylemi niteliğindeki “darbe girişimini müteakip 21 Temmuz günü saat 01.00’den geçerli olmak üzere tüm Türkiye’de olağanüstü hâl ilan edildi ve Devlet KHK’ler ile yönetilmeye başlandı. KHK’ler ile kuruluşlar kapandı, kamu görevlileri açığa alındı, mallara el konuldu, işten çıkarıldı. Hatta TSK’nin yapısı değiştirildi. Bildiğimiz kadarıyla şimduye dek Bakanlar Kurulu tarafından Olağanüstü Hal Kanunu uyarınca çıkarılan KHK’ler TBMM’ye sunulmadı, biz sunulduğunu varsayıyoruz. Hemen hatırlatmakta fayda var Anayasanın ruhu, KHK’lerin yasak savma kabilinden TBMM’ye bildirilmesi değil, tüm milletvekillerinin katılımıyla görüşülüp onay verilmesi veya kaldırılmasıdır. Yani mevcut KHK’lar bu yanıyla kadüktür diyebiliriz.

15 Temmuz’dan önce TBMM’den geçen bir kanun ile yüksek mahkeme üyeliklerine son verilmiştir. Bu işten atma niteliğindeki yasa hakimlerin azledilmezliği ilkezine açıkça aykırıdır. Yargıç teminatı ve etik ilkelere son verilmiştir. 15 Temmuz sonrası yargının ve HSYK’nin yeniden elden geçirileceği ve yeni düzenlemelerin yapılacağı konuşulmaya başlamıştır.

Son atılan adımlar
Hemen söylemek gerekir ki yargı ve HSYK ile son altı yılda oynandığı kadar hiçbir zaman oynanmamıştır. Şimdiye dek ihtiyaca binaen değişiklikler, görevlendirmeler yapılarak yargı bağımsızlığı, yargıcın tarafsızlığı, yargıçlık teminatı, hukuk güvenliği ve yargıya duyulan güven siyasi iktidar tarafından yok edilmiştir. Yargıya, siyasi iktidarın desteği ve yaptığı düzenlemeler ile kötücül virüsler bulaştırılmıştır. Yargının bu virüsten kurtulması gerekmektedir ama, bu iş etkin bir soruşturma ile hukuk içinde kalarak, sapla samanı ayırt ederek, bir cadı avına dönüştürülmeden titizlikle yapılmalıdır. Bu vesile ile 2007 yılından bu yana sahte deliller ile yanlı, talimatlı kararlar veren cemaat mensubu yargıç ve savcıların soruşturulması gerektiğini defalarca söylediğimizi ama siyasi iktidarın 17-25 Aralık soruşturmasına bulaşanlar dışında bundan sürekli kaçındığını hatırlatmak isterim.

Cumhurbaşkanının HSYK’ye üye seçmesi ortadan kaldırılmalıdır. İlle bir seçim yapılacaksa TBMM tarafından nitelikli çoğunluk ile yapılmalıdır

Korkumuz, yargıya ve HSYK’ye dair değişikliklerin de KHK’ler ile yapılmaya kalkışılmasıdır. Bu yazının konusu yargı alanına dair nelerin yapılması gerektiği olduğuna göre, önce yapılmaması gereken şeyleri hatırlatmakta fayda görüyorum. Şunu net biçimde söylemek isterim ki; yargı alanına dair hiçbir değişiklik yargı örgütleriyle konuşulmadan, onların görüşleri alınmadan, KHK’ler ile yapılmamalıdır.

Cemaat’le mücadele
Yargı içindeki cemaat yapılanması ile mücadele edilmelidir ve edilmektedir fakat, bu durum bahane edilerek yargıç ve savcıların görüşlerinin alınmasından, yani seçim yapılmasından vazgeçilmemelidir. Yargından siyasetin arındırılması gerektiği söylemi sığ bir söylemdir. Yargı, zaten siyasi bir güçtür. Unutulmaması gereken şey her yasal düzenlemenin bir siyasi tercih içerdiğidir. Yapılacak iş, yagıçların bağımsızlığını ve tarafsız kalabilmesini teminat altına almaktır. Bu nedenle HSYK üyelerinin RTÜK modeli gibi siyasi partiler tarafından seçilmesi gibi yargıç ve savcıların siyasi parti kapılarında kulis yapmaları sonucunu doğurabilecek sakıncalı düzenlemeler yapılmasından kaçınılmalıdır. Demokratik kuralların yerleşmesi zaman alır. Bedeli ödenmeyen demokrasinin yerleşikliğinden ve kendini koruyacak tedbirleri alabileceğinden söz edilemez. Yaşananler bu bedel cümlesinden değerlendirilmeli mevcut seçim sistemi korunmalıdır.

Cumhurbaşkanının HSYK’ye üye seçmesi ortadan kaldırılmalıdır. İlle bir seçim yapılacaksa TBMM tarafından nitelikli çoğunluk ile yapılmalıdır.

Yargıtay, Danıştay, BAM ve BİM’lerin kanun yolu değerlendirmesi adı altında yargıç ve savcılara not verilmesi düzenlemelerinden derhal vazgeçilmelidir. Adalet Akademisi gerçek özerkliğe kavuşturulmalı, Akademi Genel Kurulunu oluşturan üyelerin TBMM’de 4/5 gibi nitelikli bir çoğunluk ile seçilmesi benimsenmelidir. Yargıç ve savcı adaylarının telefon mesajlarıyla Saray önünde nöbet tutmaya götürüldüğü gibi değil, muhalif ve bağımsız bir ruh ile yetiştirilmelerinin yolu bulunmalıdır. Yargı ancak, yargıç ve savcıların teminat altında olduğu, özgürlük ve demokrasi ikliminin egemen olduğu sistem içinde bağımsız ve yargıçlar tarafsız olabilir.

Kaynak: Birgun.net