İSTANBUL

Prof. Dr. Cemil Hesenli, İsa Yusuf Alptekin'in ölümünün 22. yıl dönümünde Avrasya Bir Vakfında düzenlenen ''Soğuk Savaş yıllarında SSCB'nin İran, Türkiye ve Doğu Türkistan politikası'' konulu konferansta, Soğuk Savaş başlarında Stalin'in Sovyet stratejisindeki temel hedefinin güney sınırlarında olan Türkiye, İran ve Doğu Türkistan'la olan sınırların değişmesi olduğunu anlattı.

İsa Yusuf Alptekin'in Doğu Türkistan milli mücadelesine zor şartlar altında büyük emek verdiğini ve vefatının 22. yıl dönümü olduğunu hatırlatan Hesenli, Aralık ayının Güney Azerbaycan Türklerinin tarihinde önemli bir yere sahip olduğunu söyledi.

1920'li yıllarda Türkiye ile SSCB arasında dost ilişkilerin sürdüğünü ifade eden Hesenli, ''Sovyetler'in Bolşevik Devrimi'nden sonra Türkiye ve İran'ın Bolşevikleşmesini istiyordu. Erzurum'da milli mücadelenin başladığı ilk zamanda, Lenin başta olmak üzere Sovyet yönetimi, bunu Ekim Devrimi'nin başlangıcı gibi değerlendirdi. Mustafa Kemal'in şahsında bir Bolşevik lider düşünüyorlardı fakat hızlıca yanıldıklarını anladılar.'' diye konuştu.

Bu dost ilişkilerin 2. Dünya Savaşı'na kadar devam ettiğini ifade eden Hesenli, 1939'da imzalanan Sovyet Alman Saldırmazlık Paktıyla, Sovyetler'in de Almanlar gibi genişleme programlarını hazırlamaya başladıklarını ve ilk hedeflerinin Boğazlar üzerinde Türkiye'nin tek güç olmasına son vermek olduğunu kaydetti.

Savaşa girmek istemeyen Türkiye'nin 1939 yılında Sovyetler'le ittifak yapmak istediğini ifade eden Hesenli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Rus Dışişleri Bakanı bu ittifak Almanya'ya karşı olacaksa kabul etmeyeceklerini söyledi. Türkiye İngiltere ve Fransa'yla imzaladığı anlaşmayla tehlikesizlik şemsiyesi altına girdi. Türkiye'nin bu savaşa girmemesi başarıdır. Sovyetler'in politikası sınırları boyunca kendi kontrolünde olan dost hükümetler kurmaktı. Türkiye Sovyetlerle arasındaki anlaşmanın bitmesine 6 ay kala tekrar anlaşma yapmak istedi. Fakat Sovyetler bu yeni anlaşmada Türkiye'nin tekrar Boğazlar üzerine tek başına kontrolde olmasını istemiyordu ve Boğazlar'da üs talebinde bulunuyordu. Sovyetler Türkiye'de toprak istiyordu. Bu toprakların bir kısmını Ermenilere bir kısmı Gürcülere, kalanını da kendilerine almak istiyorlardı.''

''Türkiye'de Sovyet politikasının taşıyıcısı olan millet yoktu''

Prof. Dr. Hesenli, Türkiye'nin bir direniş gösterdiğini ve bu hadiselerin 1945'e kadar devam ettiğini belirterek, ''Türkiye'nin talihinde Sovyetlere karşı yapılan mitingler bir dönüş noktasıdır. Soğuk Savaş döneminde Sovyet baskıları sınırlarda olan bütün devletleri yıprattığı, zayıflattığı halde Türkiye bu baskılardan güçlü çıktı. Bu Türkiye'nin tarihi bir uğuruydu. Neden Sovyetler Birliği, Türkiye'deki amaçlarına ulaşamadı? Doğu Türkistan'da ve İran Azerbaycanında ortaya çıkan olaylar Türkiye'de meydana gelmedi. Çünkü Doğu Türkistan ve Güney Azerbaycan'da olan durum burada yoktu. Çünkü Türkiye'de Sovyet politikasının taşıyıcısı olan millet yoktu. Türkiye'nin halkı, genci, ihtiyarı, hükümeti ve basını bu baskıdan çok güçlü çıktı.'' değerlendirmesini yaptı.

19. yüzyılda Rus-İran savaşlarından sonra Gülistan ve Türkmençay Anlaşmaları'yla Azerbaycan'ın ikiye bölündüğünü, kuzeyinin Ruslara, güneyinin ise İran'a verildiğini anlatan Hesenli, 1939'da Azerbaycan Sovyet Komünist Partisi liderinin savaş başladıktan sonra Azerbaycan'ın Sovyetlerle birleşmesi için Moskova'ya dilekçe yolladığını söyledi.

1941'de güneyden İngilizleri'in kuzeyden de Sovyetler'in İran'a girdiklerinden bahseden Hesenli, ''Projeleri güneyin İngilizler'in, kuzeyin Sovyetler'in hakimiyetinde olması ve ortada bağımsız bir İran kurulmasıydı. Fakat son anda buna ihtiyaç duymadılar. Çünkü şahı değiştirmek lazımdı. Kaçarları İran saltanatından yeniden başa geçirmekten vazgeçtiler. Sovyetlerin Projesi, Ekim Devrimi'nin 24. yıl dönümünde Güney Azerbaycan'ın kendileriyle birleşmesiydi. Güney Azerbaycan buna razı değildi. Azerbaycan'ın kuzeyinde de güneyinde de milli mücadele uğrunda savaş, milli dil uğrunda savaştan geçer. Çünkü dil milli kimliğin tanıtımıdır.'' ifadelerini kullandı.

Doğu Türkistan'da 1931'de Çin idaresi aleyhine büyük bir isyan başladığı ve isyanın Kaşgar, Hami, Hotan illerine yayıldığını belirten Hesenli, sonunda 1934'te Şarki Türkistan Türk İslam Cumhuriyeti'nin kurulduğunu sözlerine ekledi.

Konferansın başkanlığını Prof. Dr. Kamil Veli Nerimanoğlu yaptı.

Kaynak: AA