Dün Gaziantep’te gerçekleşen bombalı saldırının üzerinden saatler geçtikçe, olayla ilgili açıklamalar birbirini takip ediyor. Bu açıklamalar içerisinde, AKP’lilerden gelenler ise olayı aydınlatmak yerine kafaları daha da karıştırmakta ve patlamayı AKP’nin siyasal hedeflerine malzeme haline getirmekte.

Dün Gaziantep’te bomba yüklü bir aracın patlatılmasıyla sivil olan 10 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 70 kişide yaralanmıştı. Olaydan yaklaşık 10 dakika geçmeden AKP yöneticileri tek bir ağızdan sorumluluğu PKK’ye yükleyen açıklamalar yapmaya başladılar. Oysa aradan geçen 10 dakika içerisinde patlamayla ilgili herhangi bir inceleme ve soruşturmanın yapılması mümkün değildi.

Fakat PKK’yi işaret eden açıklamalar hedefini bulmuş, Gaziantep’te toplanan kalabalık gruplar sloganlar atarak yürüyüşe geçmiş ve BDP binalarına saldırılar düzenlenmişti. Sosyal medyada ise ırkçı ve faşizan kampanyalar başlamıştı.

Olağan şüpheliler Esad ve PKK
Açıklama yapmak konusunda en hızlı davranan AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik oldu. Daha patlamanın sıcaklığı geçmeden, Twitter hesabından olayın arkasında Esad-PKK ortaklığının yattığını açıklayan Çelik, elbette bu bilgilere nereden ulaştığını açıklamadı. Başta Hürriyet olmak üzere, AKP’lilerin açıklamalarını manşetten indirmeyen gazeteler de, dile getirilen iddiaların kanıtını sormaya gerek duymadı.

Ömer Çelik Twitter’dan yaptığı açıklamasını şu sözlerle ifade etti: “Esad’ın Suriye’de yaptığını PKK Gaziantep’te yaptı. PKK, halk desteği bulamayınca artık Antep’te sivil halka doğrudan saldırmaya başladı. PKK, Sokakta kaos çıkmasını istiyor. Buna karşı, bütün kesimlerin sağduyulu davranarak cevap vermesi gerekir”.

Oysa PKK’nin ramazan ayı boyunca silahlı çatışmadan kaçınacakları yönündeki açıklaması hala akıllarda duruyordu. Üstelik eylemden sonra saldırıyı üstlenenin PKK olduğu yönünde bir açıklama da gelmemişti. Fakat AKP’li Ömer Çelik, Türkiye istihbaratının, emniyetinin ve jandarmasının bilmediği bütün bağlantıları biliyordu ve olayın failleriyle ilgili net sözler sarf etmekte beis görmüyordu. Bu sözler sarf edildikten sonra, halka itidal ve sağduyu çağrısı yapmanın bir işe yaramadığının ise, Çelik dahil, herkes farkındaydı.

Hüseyin Çelik koroya katılıyor
AKP Genel Başkan Yardımcı Hüseyin Çelik ise, Ömer Çelik’in sözlerini devam ettirdi. Üstelik Çelik, saldırıdan haberleri olduğunu, gün içinde konuyla ilgili bir toplantı yaptıklarını ve akşamında ise patlamanın gerçekleştiğini belirterek, bilinen bir saldırıya karşı neden önlem alınmadığı sorusunu akıllara getirdi.

Çelik açıklamasının devamında PKK ile Suriye arasındaki işbirliği iddialarını tekrarlayarak şu sözleri sarf etti: “Bu saldırı, nüfusunun yarısı Kürt olduğu halde tam manasıyla kardeşlik zemininde yaşayan Gaziantep’in bu yapısını hedef alan, bunu sabote etmeyi hedefliyor. PKK böyle bir saldırıyı tek başına gerçekleştirebilecek bir örgüt, ama böyle bir eylemde destekçileri yok mudur, vardır, olabilir. PKK’nın Suriye’nin istihbarat örgütü El Muhaberat ile kol kola çalıştığı biliniyor. Zaten Esad da şu anda ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ yaklaşımından hareketle, Türkiye’nin düşmanı PKK’yı dost görme bir yaklaşım içinde. Şu anda tam bir bilgiye sahip değiliz, ama bir tahmin olarak da olsa böyle bir saldırıda böyle bir bağlantı ihtimal dahilindedir.”

“Tam bir bilgiye” sahip olmadıkları halde açıklamalar yapmak ve ardında da halkı sağduyuya ve itidalli davranmaya çağırmak arasındaki tutarsızlık ise, yine gözlerden saklanarak geçiştirildi.

Tayyar’sız düğün olmaz
Son günlerde yaptığı çıkışlarla kamuoyunda büyük tepki toplayan AKP milletvekili Şamil Tayyar da bu koroya katılmakta gecikmedi elbette. “Gaziantep’teki patlama Şam’daki patlamanın rövanşıdır” diyerek, aklınca olayın arkasında Esad’ın olduğunu söylemeye çalışan Şamil Tayyar, farkında olmadan bir başka itirafta bulunmuş oluyordu aslında: Şam’daki patlamanın arkasında Türkiye’nin olduğu itirafı.

“Eylemin kendi içinde cevap aramaya çalıştığımız çok fazlaca soru var. Ama bunları şu anda kamuoyuyla paylaşmak olmaz” sözleri ise, Şamil Tayyar zihniyetinin bir başka göstergesi. Çünkü Şamil Tayyar’ın istihbarat müdürü, savcı ya da İçişleri bakanı olmadığı bilindiğine göre, sahip olduğu bilgileri neden kamuoyuyla paylaşmadığı; eğer paylaşmamayı tercih ediyorsa da neden susmadığı ve olayın arkasında Esad-PKK işbirliğinin bulunduğunu söyleyerek kamuoyuna açıklama yaptığı soruları kuşku doğuruyor.

Şamil Tayyar’ın açıklamalarının devamındaki sözler de hayli enteresan: “Saldırının bir başka hedefi ise, Türkiye'nin dış politikasına yönelik bir mesaj verilmesi. Ve saldırının El Muhaberat ile PKK tarafından ortak planlanması. Çünkü, bugüne kadar sivil saldırıları üstlenmeyen terör örgütü bu saldırıyı üstlendi.”

Görünüşe bakılırsa iddia çok net; “saldırının El Muhaberat ile PKK tarafından ortak planlanması”. Bu iddiayı destekleyecek herhangi bir kanıt var mı sorusunun yanıtı ise, “yok”. Üstelik son cümle, bir yorum olmanın çok ötesinde açık bir çarpıtma içeriyor: “terör örgütü bu saldırıyı üstlendi”. Oysa PKK bu saldırıyı üstlenemediği gibi, BDP de yaptığı açıklamada saldırıyı kınadığını belirtti. Bütün basın da bu açıklamalara yer verdi. Ama Şamil Tayyar “üstlendi” demeye devam ediyor.

Zira AKP’liler için önemli olan ne söz konusu saldırının faillerinin kim olduğu, ne de ölen sivil yurttaşların acısıdır. AKP bu patlamayla hem Kürt hareketine hem de Suriye’ye karşı yükselttiği savaş politikalarının bahanesini bulmuştur. Dolayısıyla, milletvekillerinin açıklamalarına da yansıdığı gibi, patlamayı Suriye’ye askeri müdahale ve Kürt hareketine karşı şiddetli bir savaş için kullanmaya çalışacakları açığa çıkıyor. Bu manzarada en fazla endişe uyandıran ise, tüm basının bu konularda soru sormayı değil, kin ve nefret kusmayı tercih etmesi oluyor.

(soL - Haber Merkezi)