Cumhuriyet - 2 Temmuz 1993’te 37 kişinin Madımak Oteli’nde yakılmasına ilişkin süren ve ana davadan dosyası ayrılan 7 firari sanığın yargılandığı davada, zamanaşımı kıskacının “insanlık suçu” değerlendirmesiyle aşılması bekleniyor. Savcılığın 15 yıllık zamanaşımından düşme talebine 13 Mart Salı günü yapılacak duruşmada cevap verecek olan Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi, Sivas’ta yaşananları “insanlık suçu” olarak nitelemezse dava düşecek, dosya tamamen kapanacak.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 13 Mart Salı günü görülecek duruşmada gözler mahkeme heyetinde çevrildi. Sanıklar hakkında 1994’te düzenlenen iddianame üzerine başlayan yargılama, sanıkların firari olması ve bir türlü yakalanamaması nedeniyle 19 yıldır sonuçlandırılmadı.

Madımak Oteli’nin yakılması ve 37 kişinin ölümüne ilişkin ana davadan dosyası ayrılan 7 firari sanığın yargılandığı, davada Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel, esas hakkındaki mütalaasında dönemin Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak dışındaki sanıklara isnat edilen “anayasal düzeni bozmaya kalkışmaya iştirak etmek” suçuna öngörülen 15 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davaların ortadan kaldırılmasını talep etti.

Savcının yorumu

Savcı Hakan Yüksel, esas hakkındaki mütalaasında firari Sivas sanıkları Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca, Yılmaz Bağ ve Necmi Karaömeroğlu’nun üzerlerine atılı eylemlerinin “anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüse iştirak” suçu olduğunu kaydederek, bu suça ilişkin olağanüstü zamanaşımı süresinin yasalar uyarınca 15 yıl olduğunu belirtmişti.

Suç tarihinin 2 Temmuz 1993 olduğu dikkate alındığında 2 Temmuz 2008’de zamanaşımı süresinin dolduğunu ifade eden Yüksel, 6 sanığa açılan kamu davasının zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşmesine karar verilmesini istedi. Müşteki avukatları ise 12 Eylül 1980 darbesine yönelik soruşturmayı yürüten savcının yorumuna dikkat çekerek, Yüksel’in “zamanaşımı” talebine karşı çıkıyor.

12 Eylül soruşturmasını yürüten savcı, söz konusu insanlığa karşı suçlar maddesini sanıklar aleyhine, mağdurlar lehine yorumlayarak, işkencelerin üzerinden 32 yıl geçmesine karşın zamanaşımı işlemeyeceğini belirtti.

TCK’nin 77. maddesinde, “kasten öldürme, yaralama, işkence, eziyet veya köleleştirme, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarının bir plan doğrultusunda, sistemli olarak işlenmesi insanlığa karşı suç” olarak tanımlandı. AİHM’nin, “Yaşama hakkını ihlal ettiği iddia edilen, işkence ve kötü muamele iddiaları ile suçlanan kamu görevlilerinin af ve zamanaşımından yararlandırılmaması” yönünde aldığı karara dikkat çeken müdahil avukatlar, yarın görülecek dava da aynı yorumu bekliyor.

‘Dosya kapanacak’

Savcı Hakan Yüksel’in zamanaşımı talebini Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, salı günü yapılacak duruşmada değerlendirecek. Mahkeme, 1993’te Sivas’ta yaşananları “insanlık suçu” olarak değerlendirmez, savcının isteği doğrultusunda zamanaşımı kararı verirse sanıklardan öldükleri ortaya çıkan Cafer Erçakmak ve Yılmaz Bağ dışındaki sanıklar Erdoğan, Koçak, Çakmak, Karaca ve Karaömeroğlu hakkındaki dosya kapanmış olacak.



Yangın babamızı, acısı annemizi ald
ı

Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te meydana gelen olaylarda 35 kişinin yaşamını yitirdiği katliam ve sonrasında gerçekleşenler toplum vicdanını sarsarken yakınlarını kaybedenlerin ailelerinde de derin yaralar açtı. Çocukların, annelerin, babaların ve eşlerin yitirildiği Madımak yangını pek çok aileyi de parçaladı.

Katliamda babaları, şair Uğur Kaynar’ı yitirdiklerinde Ezgican 5, Elif 12 yaşındaymış. Ankara’da, hemen her çocuk gibi eğlenceli, neşeli bir çocukluk yaşıyorlarmış ancak çocuklukları, babalarının ölümüyle birlikte sona ermiş. İki kız kardeş, babalarını yitirmelerinin ardından yaşanan zor günleri kendilerine hissettirmemek için büyük fedakârlıklar sunan anneleri öğretmen Serap Kaynar’ı da 2007 yılında kanser nedeniyle kaybetmiş.

Ailemizi parçaladılar

Elif Kaynar, hayatının akışını değiştiren o dönemi şöyle anlatıyor: “Babamın Sivas’a gidişini, o son günümüzü unutamam. Hepimizi teker teker öpmüştü. Çocuklarını, 36 yaşındaki gencecik karısını bir daha göremeyeceğini bilmeden öylece gitmişti... Annem ise babam öldükten sonra tüm hayatını bize adadı. Bir anlamda kendinden vazgeçti. Kanser olduğunu öğrendiğimde dünyam tam anlamıyla çöktü. Yaklaşık 2 sene mücadele ettik. Öldüğünde yalnızca 49 yaşındaydı.”

Ezgican Kaynar ise 2 Temmuz’dan sonra evlerine hep hüznün hâkim olduğunu anlatıyor. Ezgican Kaynar “Babamın üstüme titrediğini her daim hissetmiştim. Babamın ölümünden sonra ise her şey o kadar kolay olmadı. Annemin tek ebeveyn olmasından doğan hem maddi hem de manevi sorunlarla uğraşmak durumunda kaldık. Ailemizi parçaladılar. Eminim ki babam ölmeseydi annem de şu anda hâlâ yaşıyor olurdu. Bu katiller benim elimden sadece babamı değil, annemi, ailemi de aldılar” diyor.

Elif ve Ezgican Kaynar, Sivas davasının zamanaşımı nedeniyle düşecek olmasına tepkili: “Yargının önüne çıkmayarak kaçanlar birer zavallı, katil olarak hatırlanacak. Onları koruyabilirler ama biz adaletin yerine getirilmesi için sonuna kadar savaşacağız.”